Her ülkenin olduğu gibi Türkiye’nin de yaşam kalitesi var. Bazı etkenler yaşam kalitesinde belirleyici rol oynar. Mesela, ülkenin üretim kaynakları, tarım, teknoloji gelişmişliği, hukuk üstünlüğü, özgürlük gibi kavramlar yaşam kalitesini doğrudan etkiler. Maalesef Türkiye’de yaşam kalitesi her yıl düşmekte. Düşen yaşam kalitesi bazı şeyleri beraberinde getirir. Bu getirilerden biri, birikim yapmak ve geleceğe hazırlanmaktır. 

Türkiye’de birçok aile çocuklarının iyi bir meslek edinip güzel bir kariyere sahibi olmasını ister. Aileler bu konuda ellerinden geldiği kadar çocuklarını yönlendirmeye çalışıyor ama Türkiye şartlarında mesleklerin çıkışları ve inişleri ani olabildiği için kafalar karışık oluyor. Gençler bu süreçte bir şekilde üniversiteye giriyor. Zor veya kolay bir şekilde üniversiteyi bitiriyor.  Kabaca bir hesap yapalım. Bir genç ortalama 23 yaşında mezun olsun. Ortalama 2 yıl iş arayışına girsin. Oldu yaş 25. Gençler genelde kendi işleri dışında çalışıyor çünkü iş yerleri tecrübe aradığı için yeni mezunlar tercih edilmiyor. Gencin mesleği dışında işe girip çalıştığını düşünelim. Bu genç en azından yeni bir iş bulana kadar geçici işte belki yıllarca çalışacak. Böylelikle bir genç bu süreçte ortalama 28 yaşını görmüş oluyor. Herhangi bir iş bulanlarda riske etmemek için o işte uzun yıllar çalışıyor.

Gençler kendi işinde çalışmadığı için bir defa öz güvensiz şekilde hayata başlıyorlar. Bu öz güvensizlik evlenmeye, birikim yapmaya ve geleceğe umutla bakmaya engel oluyor. Bu ekonomi krizde, geleceğe yönelik belirsizlikler, umutsuzluk ve mutsuzluk içinde gencin mesleği olmayan bir işte çalışması ve buna mecbur olduğunu bilmesi tüm bunlarla beraber bu psikolojinin yarattığı çıkmazı kelimeler anlatamaz. Konuşmamız gereken şeyler bu süreçler olacağına gençlere evlilik tavsiyesi vermek çok doğru bir yaklaşım olmaz. Tabi unuttuğumuz bir diğer önemli faktör referans yani torpil. Gençlerin büyük bir kısmı torpili olmadığı için bazı işlere yanaşmıyor bile. Bu iş kamu işi ise torpili olmayan birçok genç o işe en başından mesafeli davranıyor. Bunların her biri çözülmeyi beklenen büyük problemler. Aslında sorun işsizlik olduğu kadar, işsizliğin bile herkese adaletli şekilde yansımaması. İşsizlik varsa belediye başkanının oğluna veya kızına da işsizliğin olması gerek. Belli makamlarda olan insanların yakınlarına da işsizliğin olması gerek. Tüm bu umutsuzluklar içinde torpili olmayan ve yetenekli insanların itiraz ettiği noktalardan biri burası. Yurt dışına giden insanlara bir sorun bakalım neden yurt dışına gitmişler. Hiçbir ülke yok ki yurt dışına çıkan kendi insanları için “kapağı yurt dışına attı” desin. 

Öncelikli eksikliklerimiz var bizim. Eğitim, işsizlik, yoksulluk, üretim, tarım gibi birçok alanda eksiğiz. Tüm bunlara odaklanmak yerine Kanal İstanbul Projesinin konuşuyoruz ama halkın ilgisini çekmiyor bu. Televizyonlara çıkıp konuşanlar zannetmesinler halk Kanal İstanbul’u konuşuyor. Hatta Kanal İstanbul’u konuşmak bir kenara, evlenme çağına gelmiş gencin işsizlikten iş bulamaması sonucu girdiği psikolojik bunalım ona Kanal İstanbul’u değil, yaşadığı bunalımdan çıkış yolunu düşündürüyor. Bırakın birikimi düşünmeyi, ay sonu gelecek faturaları nasıl ödeyeceğim diye düşünen gençler var artık. 2016, 2017 ve 2018 yıllarını kapsayan yıllarda elektriği kesilen abone sayısının 17.8 milyona ulaşıldığı söyleniyor. 2014-2018 yılları arasında doğalgazı kesilen abone sayısı ise 5.4 milyon olarak belirtiliyor. 

Durum sanıldığı kadar iyi gözükmüyor. Bunlar üstesinden gelinilebilir durumlar. Doğru reformlarla birçok şey düzeltilebilir. Bildiğim bir şey varsa düzeltmekte geç kaldığımız şeylerin telafisinin daha zor olacağı.