Çocuk Yaşadığını öğrenir

Eğer bir çocuk sürekli eleştirilmişse

Kınama ve ayıplamayı öğrenir.

Eğer bir çocuk kin ortamında büyütülmüşse,

Kavga etmeyi öğrenir.

Eğer bir çocuk alay edilip aşağılanmışsa,

Sıkılıp, utanmayı öğrenir.

Eğer bir çocuk devamlı utanç duygusuyla eğitilmişse.

Kendini suçlamayı öğrenir.

Eğer bir çocuk hoşgörüyle yetiştirilmişse,

Sabırlı olmayı öğrenir.

Eğer bir çocuk desteklenip yüreklendirilmişse,

Kendine güven duymayı öğrenir.

Eğer bir çocuk övülmüş ve beğenilmişse,

Takdir etmeyi öğrenir.

Eğer bir çocuk haklarına saygı gösterilerek büyütülmüşse.

Adil olmayı öğrenir.

Eğer bir çocuk güven ortamı içinde yetişmişse,

İnançlı olmayı öğrenir.

Eğer bir çocuk kabul ve onay görmüşse.

Kendini sevmeyi öğrenir.

Eğer bir çocuk ailede dostluk ve arkadaşlık görmüşse,

Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.

(Doroty L. Nolte)

Çocuk ve teknoloji!

Dünya çocuk gündemini oluşturan, çocuk ideolojisi modern çocukluk tasarımı ile birlikte Sanayi Devrimi’nden bu yana yeni dünya düzenine kadar farklı biçimlere bürünüyor. Elektronik medyalar çocukluğu bir örnekleştirirken evrensel çocuk ideolojisini adeta silah olarak kullanıyor. Egemen çocuk ideolojisi ile çepeçevre kuşatılan çocuk ise çağımızın son sömürgesi... Çocuk İstismarı her çağın rengine boyanmakta gecikmiyor.

Çocuk yüzyılında çocuk paradigması felsefi olmaktan çok pedagojik bir eğilimi belirliyor: Çocuk, yetişkinden farklıdır ve eğitiminden yetişkin sorumludur. Modern çocukluk paradigması bir yandan çocuğun özne durumuna gelmesini sağlarken diğer yandan çocuğun içindeki psikolojinin de keşfedilmesine ortam hazırlıyor.

Modern çocukluk tasarımı, medeniyet alanı olarak batı kaynaklıdır ve Rönesans’la oluşmaya başlamıştır. Eğitim, sağlık, hukuk, çocuk hakları, çocuk kültürü, sanatı, edebiyatı ölçeklerini belirlemekle birlikte çocukluğun yaşama alanlarına da egemenlik alanı olarak hükmediyor.

Çocuk, felsefi açıdan en evrensel varlıktır. Ancak, bu, yeryüzünde tek tip bir çocukluğun yaşanacağı anlamına asla gelmez. Her coğrafyada, her medeniyette çocukluk farklı oluşur. Çocuğa verilen değer çocukluğun yönünü belirler. Çocukluğu tanımak ise çocuk bilgisi ve çocuk göstergelerine sahip olmakla gerçekleşebilir.

Toplumsal kategori olarak çocuğu bu bilgilerin ışığında tanıyabiliyoruz. Dünya Çocuk Zirvesi’nde kararlar alındı ancak değişen hiçbir şey olmadı.

Çağın çocukluk paradigmasının iflas ettiğinin başka bir belgeye ihtiyacı var mı? Çocukluğun bu trajik eşiğinden içeri girerek yeni bir çocuk hareketi başlayabilir mi? Bu soruyu sormanın cevabı kadar önemli olduğu bir dünyada yaşıyoruz.

Etkili iletişim için dokunun

Çocuğumu çok seviyorum, uğrunda her şeyi yaparım, ben anneyim, farklı olduğunu düşünemez bile. Yarın anne-baba olunca anlarlar...

Acaba o zaman biraz geç olmaz mı? Her şey zamanında yaşanmalı. O yüzden şimdi anlatmaya ne dersiniz. İşte etkili iletişimin sırrı.

Özellikle çocuklarda sade bir iletişim şekli vardır. Büyüklerin dolaylı anlatımları ve yüklediği farklı mânâlar bazen çocuklar için çok anlamsızdır. Bir babanın uzun bir seyahat dönüşü aldığı pahalı hediyeden daha etkili özlem ifadesi olamaz diyenlerdenseniz yanılıyorsunuz.

Sıcacık bir sarılma bütün hediyelerden daha etkili olacaktır. Onların, çocuklarınızın sizi anlaması ve etkili iletişim için tek yapmanız gereken duvarlarınızı yıkmaktır. Onların değil sizin duvarlarınızı hani kendi anne-babalarınızdan öğrendiğiniz uyurken saçını okşama özelliğinizden söz ediyorum.

Sevgiler ifade edilince şımartmaz, özgüven geliştirir. Söylendikçe büyüsü kaçmaz, paylaşıldıkça artar. O yüzden artık surlarınızı kırın ve çocuklarınıza, arkadaşlarınıza ve eşinize açık olun. Onlar uyurken büyük bir sevgiyle yüzlerine bakın.

Toplum olarak genelde duvarlarımızın arkasında sessizce ve ifadesizce bağlıyızdır birbirimize. İfade etmek bir hafiflik emaresi sayılmıştır. Hatta babalar kendi anne-babalarının yanında çocuklarını sevmemiştir yıllarca. Ne de olsa aile reisidir, ağır oturup kalkmak yakışır.

Yıllarca aynı yanlış düşüncelerle hepimiz içimize kapandık. Sessizce ve uzaklaşarak bağlıydık birbirimize. Birbirini çok seven, ama sevgiyi ifade ederek birbirinin ihtiyaç duyduğu güveni vermeyen kişiler olduk. Sonra hepimiz büyüklerimizin yollarını takip etmeye devam ettik. Artık hepimizin zırhları vardı, kalın ve geçirmez zırhlar, ifadesiz ve özlem dolu.

Televizyon, çocukları saldırgan yapıyor

ABD'de Washington Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırma çok televizyon izleyen çocukların okul yıllarında zorbalığa daha meyilli olduğunu ortaya koydu.

ABD'de Washington Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırma, çocuklarına kitap okuyan, onları gezmeye götüren ve çocuklarıyla daha çok ilgilenen ailelerin, bu riski azalttığını ortaya koydu.

Archives of Pediatrics and Adolescent Medicine dergisinin Nisan (2005) sayısında yayınlanan araştırma, erken yaşta öğrenme ve anlamadaki boşlukların, çocukların gelecekte daha az rekabetçi olmalarına sebep olabileceğini ve televizyondaki şiddetin kavgacı tutuma yol açtığını gösterdi.

Araştırmaya 4 yaşındayken dahil edilen 1266 çocuğun 6 yaşından 11 yaşına kadarki dönemde gösterdikleri zorbaca davranışları, ailelerinin verdiği bilgi doğrultusunda tespit edildi.

Çocuklardan yaklaşık yüzde 13'ünün bu dönemde zorbaca davrandığı gözlendi ve çocukların televizyon karşısında geçirdiği zamanın, bu tutuma yol açan sebeplerden biri olduğu görüldü.

Televizyon çocukların dikkatini dağıtıyor. Çok egzersiz yapan çocuklar konulara daha çok motive olarak başarı oranlarını yükseltiyorlar. İletişimde kalitenin yakalanabilmesi, anlama eşiklerinin alt düzeylerde tutulması, çocukla empatik anlayış içinde konuşurken göz temasına dikkat edilmesi gerekir. Bu şartlar sağlandığında siz çocuğunuzu, çocuğunuz da sizi çok rahat anlayacaktır. Aranızdaki iletişimin kalitesinin artmasıyla beraber ilişkinizdeki samimiyet de o oranda artacaktır. Çocuğunuz ‘Annem-babam beni anlıyor.’ diye düşünecek ve sıkıntılarını sizlerle paylaşmaktan çekinmeyecektir.

Kötü davranışların temelinde yalan vardır

Dürüst olmak, küçük yaştan kazanılacak bir özellik olduğu için çocuğuna iyi bir eğitim vermek isteyen her anne-babanın birinci önceliği onun yalan söylemeyen bir birey olarak yetişmesi için gayret göstermek olacaktır.

Çocuklar, soyut kavramları algılamaya başlamaları ile birlikte aşağı-yukarı 7 yaşlarında muhakeme etmeye, 11 yaşlarında da doğru ile yanlışı bir yetişkininkine yakın şekilde ayırt etmeye başlarlar. Yalan söyleme alışkanlığı bireyin başını ileride derde sokabilecek en kötü alışkanlıklardandır. Kişinin, çevresinin güvenini kaybetmesi ve kötü bir şekilde etiketlenmesi başka üzücü davranışlara da kapı açar. Küçük çocukların çoğu bilinçsizce yalan söyler. Bu durumda ‘Çocuktur’ deyip aldırmayınca da alışkanlık halini alabilir.

Hayalle-gerçeği ayırt edememek sebebiyle doğru olmayan şeyler söylemek daha çok 3-7 yaşları arasındaki çocuğun gelişiminde, bilhassa duyguların dışavurumunda çok önemli yeri olan oyun esnasında görülür. Oyun sırasında olsun, olmasın çocuğun hayallerini ‘yalan’ olarak adlandırmaktan kaçınılmalıdır. 7 yaşından sonra çocuğun hayalle gerçeği daha iyi ayırt etmesiyle bu tür davranışlar çocukların çoğunda azalır. Ancak, bazı çocuklar hayallerinin çevrelerindekilerin ilgisini çekmesi üzerine ileriki yıllarda senaryolar üretmeye devam ederler, ilgilenen kişilere hayallerinden bahsederler.

Çocuk televizyonda gördüğü kapkaç haberlerinden, bir korku filminden veya rüyadan etkilenerek okulu katillerin bastığını ve bir arkadaşını öldürdüğünü bile söyleyebilir. Yine çocuk öğretmeninin veya arkadaşının kendisini dövdüğünü söyleyebilir. Bu gibi hayal ürünü sözler çocuğun çeşitli sebeplerle anne-babasının ilgisini çekmek istemesi veya dayaktan çok korktuğu için bu korkunun dışavurumu gibi çeşitli sebeplere bağlı olabilir. Bu korkuların sebebi araştırılmalı, aynı zamanda bir başka kişinin haksız yere itham edilmesine yol açabileceği unutulmamalıdır. Hayalci olduğu için senaryolar üreten çocukların iyi yönlendirilmesi ve hayal güçlerini resim, tiyatro, yazı gibi uygun şekillerde değerlendirecekleri şekilde eğitim almaları yalanı engellemekte etkili olmakla birlikte çocuğun üretken bir şekilde ilgi çekmesi açısından da yararlıdır.