ABD eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, bütün dünyada 180'e yakın darbe teşebbüsünde bulunduklarını itiraf etmişti. Albright itiraf ve ifşa ediyordu: 5 kıtanın her hangi bir yerinde darbe olsa, Amerika Birleşik Devletleri organizasyon şemasını ya çizmiştir ya da çizilen şemayı biliyordur.
Sudan'da El Beşir'e karşı yapılan halk hareketlerinin arkasında da ABD vardı.

Son yapılan darbe ile Sudan’da yapılan darbe sayısı 15'e çıktı. Sudan'da darbeyi gerçekleştiren kişi Genelkurmay Başkanı Korgeneral Kemal Abdul-Marul. Bu isim yükselen güç olarak görülüyordu.
Uzun yıllar Fransa destekli olan Korgeneral Kemal Abdul-Marul, 3 yıl önce gizlice yaptığı Pentagon ziyaretiyle birlikte Amerikan saflarına geçmişti. ABD Savunma Bakanı James Mattis'in yerine atanan Patrick Shanahan, Genelkurmay Başkanı Korgeneral Kemal Abdul-Marul'un en büyük destekçisiydi. Şimdi Sudan'daki darbe sadece birkaç ülkeyi ilgilendiren bir iş değil. Devlet Başkanı Yardımcısı Awad, İstihbarat Başkanı Salah Gosh, Askeri Kuvvetler Komutanı Dagulo da bugün Washington'ın kararlarını uygulamak için yeni görevlerine hazır. Hepsinin Washington'la birlikte çalışmayı kabul etmesi belli aşamalardan geçti. Belki de 20 yılı aşkın süredir devam eden ambargo ve ekonomik kontrol politikaları sonucu halk bezdirildi, Washington, bölgede güçlendi. 

Sudan’da yönetime el koyan askeri unsurlar; geçici yönetim konseyi olarak, girişilen bir darbeyi bertaraf eden meşru devlet güvenlik güçleri olarak yönetime gelmiştir. Halkın teskin olması için anlaşarak cumhurbaşkanının istifasını kabul etmişlerdir. Sudan profesyoneller derneğinin tahrik ettiği halk kitleleri ile birlikte hareket ederek darbe girişiminde bulunan güvenlik güçleri içindeki bir gurubu bertaraf ederek devlet otoritesini meşru organlara iade eden bir karşı darbe yaşanmıştır. Darbe girişiminde bulunan 36 general tutuklanmıştır.

1989’da askeri bir darbeyle iktidarı alan, Müslüman Kardeşlere yakın duran Ömer El Beşir İslamcı siyasetleri devlet politikasına temel yaptı. Arkasına İslamcı ideolojinin liderlerinden Hasan Turabi’yi aldı, Sudan’daki Cumhuriyetçilerin lideri olarak tanınan düşünür/siyasetçi Muhammed Taha ile birlikte çalıştı.  1998’den sonra bu şahıslarla yollarını ayırdı. O tarihlerde görevden attığı istihbarat başkanını tekrar göreve getirdi. (İstihbaratın başındaki Abdullah Muhammed Salih’in, ABD ve İsrail’le iyi ilişkilere sahip olduğu ve darbeyi yönlendirdiği belirtiliyor.)

El Beşir Darfur Meselesinden dolayı kendisini terör suçlusu ilan eden ABD tehditlerinden kurtulmak, batının baskısının hafifletmek için üst üste yanlışlar yaptı.

1990’ların sonuna kadar, Turabi’nin de desteğiyle, Usame Bin Ladin’in El Kaidesi başta olmak üzere radikal İslamcı örgütlere kapısını açan El Beşir, daha sonra Bin Ladin’i sınır dışı etti ve bölgede CIA’yle yakın işbirliğine yöneldi.

Aynı yıllarda, Filistin’in bağımsızlığı için mücadele eden ‘Çakal’ lakaplı Ilıch Ramirez Carlos da, Sudan İstihbaratı tarafından Fransa’ya teslim edilmişti.

Sudan'da devrilen Başkan Ömer El-Beşir Amerika'nın terör listesindeydi. Ülkeyi kırıp geçiren Amerikan yaptırımlarını kaldırtmak isteyen el-Beşir kapılarını CIA'ya açtı. S.Arabistan ve BAE'nin savaştığı Yemen'de onların yanına Amerika'nın isteği ile bin asker yerleştirdi. Bir yıl önce FBI ile bir anlaşma imzaladı. IMF'e gidip onun isteği doğrultusunda ekonomik kararlar aldı. Sırf ülkesine yapılan saldırıları durdurmak için hata üstüne hata yaptı, hatayı düzeltmek için daha ağır hatalar yaptı. Yani şaşırdı.

Ekonomiyi toparlamak için Çin ve G. Kore ile işbirliğine gitti. İpek yolu projesi için alan açtı. Bu istek batıyı bir an önce hareket etmeye zorladı. (Tabiî ki bu hareket doğru idi.)

İsrail ve ABD, Etiyopya ve Eritre üzerinden, Güney Sudan’daki enerji yataklarının kontrolü ve Çin’in bölgeye girişini zorlaştırmak amacıyla engelleyici rol oynadı.

El Beşir 2011’de Güney Sudan’a bağımsızlık tanıdı. Bizzat bağımsızlık törenlerine kendisi katıldı. (!) Güney Sudan diyince öyle küçük bir toprak parçası sanılmasın: Fransa büyüklüğünde bir yer.

Bu süreçte ABD’yle gelgitli bir ilişki sürdüren El Beşir, 2016 yılında Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin Yemen operasyonuna asker göndererek destek verdi. ABD ile işbirliği kanalları açmaya çalıştı.

El Beşir tehlikeyi görüyordu. Son zamanlarda verdiği demeçlerde ABD’nin Sudan’ı 7 parçaya bölmeye çalıştığını, İsrail’le kendisini anlaşmaya zorladığını sürekli tekrarlamaya başlamıştı.

Güney Sudan’ın ayrılmasına rıza göstererek hata yapmıştı. Bölünmenin yolunu açmıştı. Yani sarı inek 2011 yılında verildikten sonra iş çığırından çıkmıştı. Bunun arkasından sıranın Darfur’a geleceği belli olmuştu. Batının bu kadar büyük yüz ölçüme sahip, nüfusu istikrarlı şekilde artan (%3) İslami değerleri temsil eden ve ihvani Müslim çizgisinde yol alan; gelişmiş bir Sudan’ın Afrika’ya emsal teşkil edeceğini biliyordu. Afrika’nın tümünü etkileyecek bir Müslüman devlete rızası yoktu. Zaman kaybedilmeden budanması gerekiyordu. G. Sudan’ı ayırarak petrol ve gelir kaynaklarından mahrum bıraktılar. İç savaş ile ekonomik kaynakları erittiler. Kolu kanadı kırık bir Sudan bıraktılar.

Devlet adamı kendini kurtarmaktan değil devleti ve tarihi korumaktan/kurtarmaktan sorumludur. Sarı ineği verdiğiniz andan itibaren ne kendinizi ne de devleti kurtarabilirsiniz!