Değişim ve gelişim yolunda hızına yetişemediğimiz dünyada stresi yönetebilmek artık zorunluluk haline geldi maalesef. Şu açıdan bakacak olursak, bursluluk sınavına girmeye hazırlanan bir ilk öğretim sınıfı öğrencisi ciddi bir stres, korku, endişe yaşayabiliyorsa bu durumda günlük hayatın ve iş hayatının getirdiği stres tartışılamaz.

Peki, stres nedir? Stres, İngilizcede “insan tecrübesi” olarak adlandırılırken TDK da birçok dış etkenin metabolizmada oluşturduğu bozuklukların tümüne verilen addır. Bizim için kötü bir armağan olan  stresi gerek iş hayatı gerekse sosyal yaşantımızda nasıl yöneteceğimizi öğrenemezsek çok fazla strese gireriz ve içimize attığımız birikimlerzamanla kronik stresin doğmasına neden olur. Hoş olmayan bu durum ise maalesef yaşantımızda büyük bir sorun teşkil eder. İşte bu noktada büyük bir problemden söz edebiliriz. Bizler stresli durumlarda farklı tepkiler gösteririz. Özellikle zihinsel yönden farklı tepkiler gösterirken aynı zamanda bedenimiz de farklı tepkiler verir. Yoğun stres altındayken beyin devreden çıkar ve ilkel beyin devreye girerek görevi gereği bizi hayatta tutmaya çalışır. Bunu yapabilmek için ise ilkel beyin iki tane komut verir, “Ya savaş ya da kaç”. Savaşabilmek için ilkel beyin vücuttan topladığı tüm enerjiyi güç olarak kollara verir. Kaçabilmek için de bacaklara güç verir. Ve bu enerjinin çoğunu batın bölgesinden çeker. Bu sebepledir ki okula yeni başlayan, sınava girmeye hazırlanan, işinin ilk günlerinde sıkıntı yaşayan, sevgilisiyle ilk randevusuna çıkan vs. bireylerin karnı, midesi ağrır. Eğer fizyolojik bir neden yoksa bunların hepsi stres kaynaklıdır.

Stres pozitif ve negatif olmak üzere ikiye ayrılır. Pozitif stres, heyecan verici, adrenalin salgılayan aktivitelerde, hayatımızdaki olumlu gelişmelerde vücudumuzun verdiği bir tür tepkidir ve bu stres insanın heyecanını, motivasyonunu artırarak hedefine ulaşmasını sağlar. Negatif stres ise hoşa gitmeyen, huzursuzluk ve kaygı duyduğumuz olaylar karşısında ortaya çıkar. Bu olumsuzluklar karşısında baş etme becerilerimiz azalır, performans düşüşleri yaşarız; sonuç olarak ruhsal ve fiziksel problemlerin yaşanması kaçınılmaz olur.

Aynı zamanda uzun vadede bağışıklık sistemimizi zayıflatarak kronikleşen stres bizi bakteri ve virüslere karşıda  korunmasız hale getirir. Tüm bunların yaşanmaması adına stresimizi yönetmeyi ve onunla başa çıkmayı öğrenmeliyiz. Peki, nasıl mı? İlk kural, ondan kaçarak görmezden gelmek seçenek olsa da asla çözüm değil. Hayat standartımızı artırmak için aksine stresin kaynağına gidip onu yönetmeye çalışmak ve onunla baş etmek en doğru davranış olacaktır. Stres anında öfkemizi de kontrol etmeliyiz çünkü öfke, problemi çözmediği gibi içinden çıkılmaz bir hale getiren olumsuz bir duygu biçimidir. Olumsuzluklara odaklanmaktan vazgeçip, tedbir almalı ve umudumuzu yitirmeden sabırla bu süreci yönetmeyi öğrenmeliyiz.

Mesela, bireysel olarak stresle nasıl başa çıkabilir, neler yapabiliriz hep birlikte bir göz atalım.

. Zamanı doğru yönetmeyi öğrenmeliyiz

. Rahatlama- gevşeme için  meditasyon yapmalı ve hobi edinmeliyiz

. Spor ve egzersizi hayatımıza dahil etmeliyiz

. Olumlu düşünmeli ve başarılı olacağımıza inanmalıyız

. Beslenme şeklimize dikkat etmeliyiz

. Profesyonel desteklere açık olmalıyız

. Toplumsal gruplara katılım saplamalıyız

Bu saydıklarım dışında; okulun ilk gününü, yeni işinizi, sabahları, pazartesileri yani başlangıçları kendinize dert edinmeyin. Diğer işleri bir anlığına unutun ve anı yaşayarak ruhen rahatlamanıza izin verin. Eğer bazı şeyleri düzeltemiyorsanız geçmişi affedin ama aldığınız dersi asla unutmayın. Aynı anda herkesi mutlu etmeye çalışmayın çünkü edemezsiniz. Size enerji veren kaynakları koruyun. Unutmayın ki, istediğiniz takdirde her şeyi başarabilecek kapasiteye sahipsiniz. O yüzden kendinizi, hayatınızı ve geleceğinizi koruma altına alın. Sevgilerimle…