5 . Yaş

Sporcunun yaşı, yaptığı spora göre zaman zaman olumlu, zaman zamansa olumsuz riskler taşır. Büyüme ve gelişme çağındaki bir kişinin kemiklerinin uzama bölgeleri (epifiz bölgeleri) daha tam olarak kemikleşmediği için kişinin büyümesi, uzaması devam eder. Bu yaşlarda yapılan halter ve bilinçsiz ağırlık çalışmaları büyüme noktalarına dar-be etkisi yapar ve büyümenin, uzamanın oluşmasını durdurur. Bu tehlike büyüme bölgelerine gelen direkt darbeler içinde geçerlidir. Judo, karate, gibi kontak sporları, futbol gibi dize bol darbe alan sporlar hep büyüme yaşındaki bir sporcu için büyümesini, uzamasını engelleyen riskler taşır.

Jimnastik, rutmik jimnastik gibi spor dallarında ise yaşın küçüklüğü bir avantaj yaratır. Gelişme başlamadığı dönemlerde vücudun esnekliği, kasların ve omurganın elastikiyeti çok yüksektir. Bu özellikler de jimnastik, ritmik jimnastik gibi sporlarda bir avantaj yaradır.
Medical Tribune tarafından doktorlar arasında yapılan bir ulusal kamuouyu yoklamasında, doktorların yüzde 40,5inin uygun denetim olduğu taktirde 15 yaşın altındaki çocukların vücut temaslı sporlara çok zarar görmeyeceği, yüzde 43,5ise rekabetin nitelikli olmadığına dikkat çekmiştir. Carlı Lendrgrenin belirtitği gibi 15 yaşın altında çocuklarda kaburga, kafası kemikleri oldukça kırılgın yapıdadır; vücut olgunlaşmamıştır; deri kolayca incinebilir ve yırtılabilir.

Kas kuvveti yaş ilerledikçe artan bir özelliktir. Örneğin 5 yaşından 30 yaşına kadar vücudun kas kitlesi yüzde 7,7den, yüzde 8,5e çıkarken; kas kuvveti 9dan, 14e çıkmaktadır. Yaş ile kas kuvvetindeki artışın bir diğer göstergesi de 8-9 yaşındaki bir çocuğun kendi vücut ağırlığının 1/3ünü tek elle kaldırıp birkaç adım atabilirken, 12-13 yaşında bu miktarın iki katını, 16 yaşında ise kendi vücut ağırlığı kadarını kaldırabildiği belirlenmiştir. Dolayısıyla yaşın küçüklüğü kas kuvveti için bir dezavantaj yaratıp, sergilenecek performansı düşürür.

6 . Cinsiyet

Fizyolojik açıdan egzersize uyum sağlama ve performansta ulaşılan düzey bakımından kadın ve erkek arasında farklar bulunmaktadır. Vücut yağ oranı erkeklerde, kadınlardan daha düşüktür. Oksijen kullanma kapasitesi kadınlarda erkeklerden daha düşüktür.. Kadınlarda eklem ve bağı yapıları daha incedir. Bu incelik esneklik özelliğinin kadınlarda, erkeklerden daha fazla olmasını getirir. Kadınlar erkeklerden daha az terleyerek, daha az su kaybına uğramaktadır.

Genellikle kadınlar kendi fizyolojik sınrılarını erkeklerin yaptığı gibi sonuna kadar zorlamazlar. Yani psikolojik sınır (insanın yapabileceğini hissettiği) ile fizyolojik sınır (insanın fiziksel ve fizyolojik olarak en üst düzeyi) arasındaki uçurum ve fark kadınlarda erkeklerden daha büyüktür.

Yapılan araştırmalarda kadınlarda spor yaralanmaları ve oranları erkeklere oranla daha düşük görülmektedir. Dolayısıyla cinsiyet sakatlanma riski açısından kadınlar lehine görülmektedir. İşte bu nedenlerden ötürü, kadınlar spor alanlarında erkeklerden daha az risk alırlar.

7 . Önceki sakatlanmalar

Sporcu için önemli bir yaralanma riski de daha önceden geçirmiş olduğu bir yaralanmadır. Önceki yaralanan bölge, iyileşme durumu ne olursa olsun düşük bir yüzde de olsa bir yeniden yaralanma riski taşır.

Ayrıca önceden yaralanmış veya operasyor geçirmiş bir bölgedeki kasların zayıflaması ve yeterli reedükasyon, programının uygulanmaması da yaralanma riskini arttırır.

8 . Kas gerginliği, sıklılığı

Fiziksel aktivitenin içinde kas belirli bir elastikiyette olmalıdır. Eğer bu elastikiyete sahip değil ve sertleşmiş ise bir risk oluşturur. Belirli kasların sertliği halinde spor dallarına göre değişen yaralanmalar ortaya çıkar. Örneğin, hamstring grubunun sertliğinde tendinit ve patellofemoral sorunlar; triceps suraede aşil tendiniti(kasları kemiklere bağlayan tendonların, iltihaplanması); iliotibial bant sertliğinde ise iliotibial bant sürünme sendromu gelişebilir.

İşte, bu kasların sertliği hem yaralanma riskini arttırır, hem de eklem hareket açısını belirleyen öğelerden birisi olan elastikiyet kaybolduğundan ortaya konan performans düşer.

9 . Alt ekstremitenin (Kalça/bacak/diz/ayak) zayıflığı

Yapılan araştırmalarda en çok sportif yaralanmanın alt ekstremitelerde görüldüğü belirlenmiştir. Bacağın kalça eklemindeki belirli bir pozisyonda yinelenen aşırı zorlanmalarında ortaya bazı sorunlar çıkar. Bu sorunlar kasların insersiyonlarında, gerek tendonlarda, gerekse kemikte yapısal bozukluklara neden olabilir. Burada kas-kiriş-eklem yapılarındaki dokularnı değişik şiddetteki zorlanmalar karşısındaki dayanıklılık dereceleri, sınırları, ayrıca işlevles yeterlilikleri önem kazanır.

Yana doğru eğilimli arazilerde koşmak ayağı pronasyona zorlar, yokuş yukarı koşularda aşil tendonuna fazla yük biner, yokuş aşağı koşularda ise ayak topuğuna yük biner. Kalça, diz ve ayak bağlantısındaki düzensizlikler, alt ekstremitelerin aşırı zorlanmasına ve belirli noktaların fazla yüklenmesine neden olur. Pronasyonlu ayak, pes planus (düz tabanlık), pes kavus, metatarsal varus, tibia vara,genu valgum, patella alta, femur boynu anteversiyonu gibi düzensizlikler; yürüme ve koşma siklusunda yer alan fazların işleyişine engel olur ve böylece normal biyomekanik işlevi bozan yapısal düzensizlikler oluşturur.

İşte, bu ve buna benzer sorunlar yüzünden sporcunun alt ekstremitelerinin yeterli oranda güçlü olması gerekmektedir. Bunun aksi yaralanmalara yol açıcı bir ortamı hazırlar.