Türkiye’de yıllardır konuşulan ama istikrara kavuşamayan konulardan birisi spor alışkanlığımız. Okullarda beden derslerinde sporumsu şeyler yapardık. Genel olarak beden dersi boş ders gibi görülürdü. Bizlere de çok gereksiz iş gibi gelirdi. Kamuya ait spor salonları, birçok özel spor salonları olmasına rağmen spor alışkanlığımızı değiştiremiyoruz. Bende uzun bir süre spor yapmış ve hala spor yapan biri olarak bazı gözlemlerimi aktaracağım.

Gözlemlediğim ilk sorun: Spor hocalarının bilimsel bilgilerden uzak ve tamamen pratiğe dayalı bilgilerle donatılmış olmaları. Bilimsel bilgilerden uzak yapılan spor yararlı olmayacaktır. Şimdi diyeceksiniz ki bilimsel bilgi ne alaka? Sporla ilgili yapılmış birçok çalışma var. Herkesin anlayabileceği bir örnek vereyim; zayıflamak için kardiyo yaparız. Birçok spor salonu da sizi önce kardiyo ile başlatır. Fakat yapılan birçok araştırmaya göre uzun vadede kas kütlesini artırmak, dinlenme halinde de yağ yakımını devam ettirir. Kardiyo ise sadece çalıştığınız süre boyunca yağlarınızı yakar. Bu sadece basit örneklerden birisi. Bu küçücük bilgi bile kişinin spor yapma alışkanlığını tamamen değiştirebilir. Bu tür bilgileri spor hocalarının bilmesi ve spora yeni başlayanları bilgilendirmesi gerekir. 

 Spor salonları tabii ki ticari hedeflerini de düşünecekler ama sadece spor salonlarını doldurmak olmamalı asıl gaye. İstanbul’da hemen her cadde üstünde birden fazla spor salonu var. Bugünün şartlarında spor salonlarına ciddi bütçe ayırmasak bile asgari ücretli çalışan için önemli bir ücret haline geliyor. Spor bakanlığının bu konuda çalışma yapması lazım. En azından spora teşvik edici maddi veya manevi adımlar atılmalı. Diğer bir olumsuz nokta: Spor salonlarının küçük ve havalandırması olmaması. Bazı yerler gerçek anlamda spor yapmaya elverişli değil. Sadece ticari amaçla kurulduğu açık ve net ortada. Diğer bir sorun ise: Hocaların bu işi paraya dökmüş olması. Spor yaptığınız salonda size özel programlar para ile veriliyor. Yada sizinle birebir ilgilenilmesini istiyorsanız ekstra para ödemeniz gerek. Sağlıklı kalmak için haftanın en azından birkaç günü gitmek zorunda olduğumuz spor salonlarında bunu görmek üzücü. Farkında olmadan sporu lüks tüketimin içine sokuyoruz. Temelinde sağlık olan bir aktivitenin ticari amaçlara dönüşmemesi için standartlarının belirlenmesi gerekir diye düşünüyorum.

Bu konuyu dile getirmemin sebeplerinden birisi de; “fastfood” kültürünün her gün yaygınlaşması, beraberinde obeziteyi getirmesi. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2018-2019 verilerine göre, Türkiye oransal olarak en şişman ülke sıralamasında, 193 ülke arasından 17. Sırada. Ülke olarak bu konuda önlemlerimizi şimdiden almamız gerekir.