Bu haftaki yazıma böyle bir başlık koymak istedim. Çünkü aklımda o kadar fazla konu vardı ki hepsini bir başlık altında yazmaklıydım. Öncelikle Türk Televizyonlarından başlayabilirim mesela. Bu aralar çok garip şeyler izliyorum bilmem siz de farkedebiliyor musunuz? Dizileri bir kenara bıraktım zaten fakat bu gündüz kuşaklarının içinden bir türlü çıkamıyorum. Her kanalın yemek programı olabilir mi gerçekten? Bizim medya bu kadar yaratıcılıktan uzak ve kopyacı bir tutumu nasıl sergiliyor anlayamıyorum. Toplumca işsizlik stresimizi yemek yapmaktan mı çıkarıyoruz yoksa? Ya evlilik programlarındaki şu elektrik meselesine ne demeli? Türk halkının son derece önem verdiği evlilik kurumu bu kadar basitleşmiş olamaz. Her kanalın çiçeği burnunda birer evlilik programı var. Hepsi de birbirinden kopya edilmiş sıradan prodüksiyonlarla halka sunuluyor. Sorulan en önemli sorulardan biri ise şu: "Elektirik aldın mı?" İnsanlar bu elektrik meselesini mahalle baskısından daha çok önemsiyorlar. Bunların içinde bir de yabancı bayanların yeraldığı bir program var ki kadınların nasıl bir objeye dönüştüğünü gayet iyi anlatıyor. Bu programda Türk erkekleri kendilerine yabancı bayanlardan oluşan bir "Top 5" listesi hazırlayıp artık hangisi rastgelirse mantığıyla hareket ediyor. İnanılmaz ama gerçek ve bunların hepsi bizim ülkemizde oluyor. Peki bizim köşe yazarlarımız ne yapıyor? Şu Televizyonlardaki kokmuşluğu dile getiren yazılar yazıyorlar mı? Hayır ben okumadım. Bizim yazarlarımız iki satır laf edip beş satırlık yer bırakıyor köşesinde. Söyleyecekleri bir şey yok çünkü. Zaten dediklerinden de yalnız kendileri anlıyorlar. Üstelik bir de en tanınmış gazetelerdeki en önemli sayfalarda yazıyorlar. Bir tane gazeteci büyüğümüz çıkıp da; " Yahu sizler bu halka ne kadar içi boş şeylerden bahsediyorsunuz. Bu yaptığınız zaman hırsızlığı. Halk bunu istemiyor" demedi. Bizde sözlerine "Ayol" ile başlayanlar ya da iki söz söyleyip gündem yaratmaya çalışan köşe yazarları var. Ben de Üniversite'deyken hocalarımızın neden sürekli olarak Prof. Dr. Neil Postman'a ait "Televizyon Öldüren Eğlence" adlı kitabı okumamız gerektiğini daha iyi anlamış oldum. Fakat bu gidişle Televizyon bizi eğlenceden değil, sinirden öldürebilir lütfen dikkat edin. Tüm bunların yanında söylecek güzel bir şeyim de var elbette. Başbakan Erdoğan yerel seçimlerde daha fazla kadının aday olmasını istediğini söyledi. Bu küçük bir adım olsa da yine olumlu bir gelişme. Şimdilik bu kadarıyla yetinelim. Zira Türkiye'de herşey ışık hızıyla gerçekleşmiyor...