Her şeyin yerli yerinde gitmesini isteriz. Çocuklarımız en iyi okullarda okusun. İyi bir işe girsin. İyi bir izdivaç yapsın.  Huzurlu olsunlar, geçim derdi olmasın, sağlıklı çocukları olsun.  Herkes bizi sevsin veya sadece sevdiklerimiz bizi sevsin.  Başarılı olalım, güzel olalım, becerikli olalım. Önce kendine bir düzen kurmak için çalışır, çabalarsın. Sonra da o düzeni devam ettirmek için kendini ağır sorumlulukların altına koyarsın.

Bazen öyle bir gün gelir kendini, sürekli aynı döngüde seni aşağıya çeken düşüncelerin çemberinde buluverirsin. Yaşama karşı enerji kanallarını kapatırsın. Yaşamı, kendini, çevreni cezalandırırsın.  Ve artık o noktadan sonra uzman bir danışmana gidersen, toparlama şansın daha yüksek olabilir.

Başına istemediğin bir şey geliyor. Diyelim ki, derslere gitmiyorsun. Sınavlara çalışmıyorsun. Veya hazırladığın raporun bilgileri siliniyor. Ne yaparsın? Çevrendekileri, kendini suçlar mısın? Yine diyelim ki, suçladın. Sonraki işlerin nasıl ilerler. Küçük kazalar, insanlarla ilişkilerinde tartışmalar peş peşe başka sorunlar da gelmeye başlar. İstemediğin bir durumun etkisi yüzde on ise senin buna eklediğin anlam daha fazla olursa yaşayacağın etki de ikisinin toplamı olur. Yüzde onluk bir duruma; duygularını, suçlamalarını da ekleyince etki yüzde 80 veya 90’lara çıkmaya başlar. Hani eskiler “pire için yorganı yakma”, derler ya ne güzel söylemişler. Şimdi bir düşünün bakalım, siz pire için neleri yakıyorsunuz?

Sorunun yüzde onluk kısmını düzenlemiş olsan neler değişirdi? Başkalarını, kendini suçlamadan başka bir pencere açsaydın. Sadece o olaya odaklanıp onu yeniden düzenleye bilseydin. Daha güzel olmaz mıydı?

Her zaman yeniden başlamak için bir nedenin oluyor. Hadi o zaman bir çay demle mesela, hadi o zaman birkaç satır karala. Hadi o zaman bir arkadaşını ara, hadi o zaman çık sokağa yürüyebildiğin kadar yürü, koşabildiğin kadar koş. Derin derin nefes al, güneşe karşı. Silkelen üzerindeki ağırlığı at ve rahatlaman için kendine bir şans ver.

Bir umudun olsun yarınlara, kalbinin çarptığını hisset. Bazen gözlerin patlayıncaya kadar ağlamayı da karnın ağrıyıncaya kadar gülmeyi de esirgeme kendinden, kemiklerin sızlayıncaya kadar sıkıca sarıl sevdiklerine, fark et, çünkü sen değerlisin. Daha önce yapamadıysan, dünyanın sonu değil. Şimdi değilse, ne zaman. İşte şimdi kendine yeniden gelmenin tam zamanı. Belgin Turan, başkanelermümkün.