Aile içerisinde sürekli aşağılanmış bir kişinin ileride evlendiği eşinin kendisine değer vermesi ve önemseyerek ilgi göstermesi karşısında huzursuzluk yaşamaları ya da otoriter yönetimlerin baskısına zulmüne yıllarca maruz kalmış vatandaşların otorite hayranlığı akla gelir. 

Bazen ilgi sevgi gösterilen insanların kendilerini iyi çok da iyi hissetmedikleri anlaşılır bir durumdur.

Dostoyevski Çar tarafından Sibirya’da hapse gönderilir. Hapishaneden çıkınca yaşadıklarını, “Ölüler Evinden Anılar” başlıklı bir kitapta toplar. Kitabında, hapishaneye girmeden önce insanları iyi tanıdığını zannettiğini ama hapishanede şahit olduklarından sonra epeyce yanıldığını anlatır. 

Rus yazar hapishanedeki bir köpek üzerinden, insan ilişkilerini anlamaya çalışır. Hapishane bulunan mahkumların, buradaki bir köpeğin yanından geçerlerken sırasıyla köpeği tekmelediklerini fark eder. 

Gördüklerine çok şaşırır. Köpek tekmeyi yerken mahkumlardan kaçmaz, aksine yanına bir mahkum yaklaştığında otomatik olarak eğilip tekme pozisyonu alır.  

Dostoyevski bir gün usulca köpeğin yanına yaklaşarak başını okşar. Köpek alışık olmadığı bu davranış karşısında ona bir süre şaşkın şaşkın bakar ve hızla yanından kaçıp acı acı havlamaya başlar.  

O günden sonra köpek nerede Dostoyevski´yi görse kaçar ve ona bir daha yaklaşmaz. Dostoyevski ruhu köleleştirilmiş olan bu köpeği “sevgi açı” olarak tanımlar.   

Ve bunun insanlar için de geçerli olabileceğini söyler. Hayatları boyunca haksızlığa ve kötü davranışlara maruz kalmış insanların, köpek örneğinde olduğu gibi, iyi bir davranış ile karşılaştıklarında nasıl davranacaklarını bilemeyip bocalayabileceklerini dile getirir.   

Düşman 

Abraham Lincoln, düşmanları hakkında çok yumuşak konuşurmuş. Bu duruma bir anlam veremeyen dostları: Düşmanlarınızı yok etmek gerekirken onlara böylece dostça yaklaşmanızı anlamıyoruz…!

Lincoln şöyle cevap vermiş: “Düşmanlarımızı dost etmekle onları yok etmiş olmuyor muyuz?”

Soy-Sop Meselesi

Bahaeddin Nakşiben’de sorarlar: Soyunuz nereye ulaşıyor?

Cevap veriri: İnsan, soyu ile hiçbir yere varamaz.

Pahalı Servet 

Diyojen’e sormuşlar: Madem servet ayaklarınızın altında neden fakirsiniz?

O da şu cevabı vermiş: Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan.

At Nalı Uğur Getirir mi?

Kadıköy Osmanağa Camiin de vaaz vermekte olan Osman Demirci Hoca’ya: Hocam, At nalını evimizin kapısına asarsak uğur getirir mi? Diye sormuşlar.

Demirci Hoca: Zannetmiyorum çünkü o nallardan atta dört tane var, ama bütün gün yükten kurtulamıyor!
Anlaşmanın Yolu

Dünya malına önem vermeyen ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta, zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri yol darlığından kenara çekilmek zorundadır. Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa. “ Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem” der

Diyojen kenara çekilerek gayet sakin bir şekilde, “Ben çekilirim” diye cevaplar.

Yemin Kobayı

Sadrazam Koca Ragıp Paşa, makamına çağırdığı memurlara: “Rüşvet alıp almadığınızı bilmek istiyorum.” Demiş. “Almadığınıza dair yemin edebilir misiniz?” Hepsi almadıklarına dair yemin etmişler. Fakat Şair Haşmet, suskun kalıyormuş. Paşa şaire dönerek, “Haşmet, sen niçin yemin etmiyorsun?” 

Şair Haşmet: ”Paşam, yalan yere yemin edenlerin çatlayıp öldüklerini söylerler. Biraz bekliyorum. Çatlamazlarsa bende yemin edeceğim”

Görmek

Einstein, İzafiyet Teorisinden bahsederken, kendisine muhalif bir dinleyici; “Anlayışım ve mantığım, görmediği şeyleri asla kabul etmez” demiş

Einstein gayet sakin; “Sözlerinize diyeceğim yok. Ama siz de anlayışınızla mantığınızı şu masanın üzerine koyun da onlara sahip olup olmadığınızı görelim”

Kimin Eseri

Almanlar, Paris’in işgali sırasında meşhur ressam Picasso’nun evini basarak tablolarını gözden geçirmeye başlamışlar. Bunlardan birinde, kadın ve çocukları işkence ile öldüren Alman askerleri konu edilmiş. Nazi subayı, Picasso’ya ters ters baktıktan sonra, tabloyu gösterip, “Bunu siz mi yaptınız?” diye sormuş. Picasso, sakin bir tavırla cevap vermiş: ”Hayır, siz!...”

Yalancının Kazancı

Yalan söylemekle ne kaybederiz? sorusuna soranlara Aristo’nun cevabı: Doğruyu söylediğiniz zaman bile, karşınızdakini inandıramamayı

Ölüler Çiçek Koklamaz

Amerikalı bir iş adamı, bir Çinliye alay ederek sormuş: Ölüleriniz, mezarlarına koyduğunuz pirinçleri ne zaman yiyecek? 

Çinli başını kaldırmadan cevaplamış: Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman

Hangisi Daha Zor?

İnsanlardan uzak yaşayan bir yazara “Yalnızlık zor gelmiyor mu?” sorusuna, cevap olarak: Yalnızlık, insanlarla yaşamaktan daha kolay

Churcill’in Cevabı

Churcill avam kamarasında konuşurken, muhalif partiden bir kadın milletvekili, Churcill’e kızgınlıkla şöyle seslenir: Eğer, karınız olsaydım, kahvenizin içine zehir karıştırırdım.  

Churcill, oldukça sakin bir şekilde kadına döner ve cevap verir: 

Hanımefendi, eğer siz karım olsaydınız, o kahveyi seve, seve içerdim

Aldığımız Fiyata

Keçecizade’nin Rusya da bulunduğu sıralarda Rus Çarı, Keçecizade Fuat Paşaya takılır. “Paşa şu Girit’i satsanız!  

F.Paşa, “Hay hay, satalım ekselans”

Rus Çarı, “Kaça satarsınız?” 

F.Paşa, “Aldığımız fiyata” 

Çar’ın yüzü sapsarı olmuştur. Çünkü yirmi yılda alınan Girit’in binlerce şehitle alındığı bilinmektedir.

Gök Gürleyince

Sokrates’in eşi oldukça geçimsizdi. Bir gün öğrencileriyle konuşmaktayken karısı devamlı lafa karışıp onu rahatsız etti. Sokrates bu duruma aldırmayınca da, büsbütün sinirlenen karısı bir kova suyu Sokrates’in başından aşağı döktü.  

Sokrates her zamanki sakinliğiyle öğrencilerine dönerek:

Arkadaşlar!... Biliyorsunuz ki ne zaman gök gürlese, sonunda yağmur yağar.

Bu durumun tadını çıkartmak isteyen öğrencilerinden biri oldukça kinayeli bir tavırla: Evlenmeyi tavsiye eder misiniz? diye sorar. Sokrates hiç tereddütsüz bir şekilde cevaplar: Kesinlikle evlenin. Ya mutlu olursunuz, ya da benim gibi filozof