Bugüne kadar kadına şiddet konusuna dikkat çeken en büyük prodüksiyon olan "Serçenin Gözyaşı" filminin galası, dün (17 Ekim Salı) İstanbul'da Kanyon Cineverse Sinemaları'nda yapıldı. Ülkemizin sanat, iş, cemiyet ve basın dünyasından ünlü isimlerinin yer aldığı galaya, 3 Mart 2009 yılında korkunç bir şekilde öldürülen Münevver Karabulut'un babası Süreyya Karabulut da katıldı.

Ezilen, şiddete uğrayan, taciz edilen, öldürülen, ön yargılar nedeniyle toplum dışına itilen kadınların aslında isteyince neler başarabileceğini çarpıcı bir sinema diliyle beyazperdeye yansıtan filmin galasında ev sahipliğini, yapımcı Çağla Başak Çobanoğlu üstlendi. "Serçenin Gözyaşı", aynı zamanda öldürülen kadınlara saygı duruşu niteliği taşıyor. Öldürülen kadınların fotoğraflarının yer aldığı dev panonun önüne kırmızı karanfiller bırakan konuklar uzun kuyruklar oluşturdu.

20 Ekim’de tüm Türkiye’de vizyona girdi. “Serçenin Gözyaşı”nın galasına, hikaye yazarı gazeteci Ali Eyüboğlu, senarist Şengül Boybaş, yönetmen Aysun Akyüz Mehdiabbas, filmin müziklerini yapan Zeynep Alasya, oyuncular Ezgi Şenler, Uğur Güneş, Yeşim Salkım, Sedef Şahin, Soydan Soydaş, Arzu Cabar, Evren Erler, Özlem Gürses, Kubilay Penbeklioğlu, Yağızkan Dikmen, Burcu Yüce, Gülsüm Sayar, çocuk oyuncular ikiz kardeşler İsa ve Musa Kadan katıldı.

Galada “Serçenin Gözyaşı” filmini izlerken duygusal anlar yaşayan, final sahnesinde kızının ve öldürülen kadınların fotoğrafını görünce gözyaşlarını tutamayan Münevver Karabulut’un babası Süreyya Karabulut, “Bu film tüm Türkiye’ye örnek olsun. Genç kızlarımız seyretsin, hanımefendiler, beyefendiler seyretsin, teşekkür ederiz tüm emeği geçenlere” dedi.

Film, kadına yönelik şiddete karşı farkındalık oluşturmayı hedefliyor. " Serçenin Gözyaşı"nın hikâyesi 70’li yıllarda başlıyor ve o yıllardan günümüze Türkiye’nin bir panoramasını sunuyor. Yapım, öldürülen kadınlara saygı duruşu niteliği de taşıyor.

Çanakkale ve İstanbul’da muhteşem mekanlarda çekilen filmin müzikleri de sanat dünyasının yakından tanıdığı bir isme, Zeynep Alasya’ya emanet… 2015 yılında kaybettiğimiz usta aktör Zeki Alasya’nın müzisyen kızı Zeynep Alasya, "Serçenin Gözyaşı" için muhteşem müzikler hazırladı. Filmin sinemaseverlere bir de sürprizi var. Yapımda sanatçı Ahmet Kaya’nın dillerden düşmeyen “Nereden Bileceksiniz” adlı eseri de yer alıyor.

Akademik yazar Sabiha Sefer Ünal'dan "Geçmişten Günümüze Tarihi Rüyalar"

"Geçmişten Günümüze Tarihi Rüyalar", rüyaların derin sırlarını, tarih boyunca nasıl yorumlandığını ve insan hayatındaki etkilerini ortaya koyan ders kitabı niteliğinde bir kitap.

Bu eserde rüyaların fizyolojik, psikolojik ve manevi açılar- dan incelenmesine, rüyaların tahminlere konu oluşturma ve ilham kaynağı olma özelliklerini, Doğu ve Batı'nın farklı yaklaşımlarıyla ele alınmasına tanık olacaksınız.

Sabiha Sefer Ünal, bu eserinde tarihin tozlu sayfalarından günümüze uzanan, tarihi figürlerin ve bilgelerin en derin rüya deneyimlerini ışığa kavuşturuyor.

Fatih Sultan Mehmet'in gördüğü rüyadan, Ata- türk'ün son rüyasına; Evliya Çelebi'nin ilham dolu rüyalarından, Bediüzzaman ve Ebu Said'in manevi rüyalarına kadar, tarihin bu önemli dönemeçlerine ortak olacak, rüyaların sadece uykuda değil, tarihin akışında da ne kadar güçlü bir yer tuttuğunu gözler önüne seriyor.

Modern bilimin rüya üzerindeki araştırmalarına dair bulguların yanı sıra, rüyanın zaman kavramı üzerindeki etkileri de derinlemesine ele alınıyor.

Uyandığınızda saatlerce sürdüğünü hissettiğiniz ancak aslında saniyeler içinde gelişen bu benzersiz deneyimlere dair olan bu çalışma, rüyalara dair bilgilerinizi genişletecek.

"Her Şeye Rağmen" filmine Almanya'da Gala

Almanya'nın Berlin kenti önceki akşam gerçekleşen muhteşem bir gala gecesine ev sahipliği yaptı. Türkiye’de 29 Eylül’de vizyona giren ve izleyenlerin büyük beğenisini kazanan "Her Şeye Rağmen" filminin oyuncuları ve filme yaşadığı hayatıyla ilham kaynağı İlhan Doğan'ın katılımıyla gerçekleşen gala ile film Almanya sinemalarında da vizyona girmiş oldu.

“Her Şeye Rağmen” filmi Almanya’nın Berlin kentinde düzenlenen gala gecesiyle Avrupa’da da vizyona girmiş oldu.  Verway’in yapımcılığını, Erdal Murat Aktaş’ın yönetmenliğini üstlendiği ve Avrupa’da “Müthiş Türk” olarak anılan iş insanı İlhan Doğan’ın hayat hikayesini anlatan filmde, İlhan Doğan’ı, Erkan Petekkaya ve Sinan Akdeniz canlandırıyor. Uzun yıllar Almanya’da “Müthiş Türk” olarak anılan, hayatı dramatik olaylarla dolu olan iş insanı İlhan Doğan’ın hayatı beyaz perdeye aktarıldı. Adana’dan Almanya’ya, Palme de Mallorca’dan Holywood’a kadar uzanan dramatik ve başarı öyküsü seyirciden tam not alıyor. Avrupa’da elde ettiği başarıları nedeniyle “Müthiş Türk olarak adlandırılan İlhan Doğan, geçtiğimiz yıllarda Almanya’da yaşanan “Neo Nazi” cinayetlerinin aydınlatılamamasını protesto etmek için, uzun yıllar yaşadığı Almanya’yı tepki göstererek terk etmişti. Berlin Cineplex Alhambra sineması salonlarında yapılan galaya, Berlin Başkonsolosu İlker Okan Şanlı’nın yanı sıra çok sayıda davetli katıldı. Galaya Türkiye'den özel olarak gelen ve katılan Erkan Petekkaya davetlilerin isteklerini geri çevirmedi ve birçoğu ile hatıra fotoğrafı çektirdi.

Filmin başrol oyuncusu Erken Petekaya’nın yanı sıra oyuncu kadrosundan ayrıca Sinan Akdeniz, Meral Perin, Holger Doelman, Barbara Sotelsek, Vivien Lafleur gala gecesine katıldılar. Filmin sonunda sahneye gelen oyuncular selamlama yaparken, hayatı beyaz perdeye aktarılan İlhan Doğan seyircilere selam vererek kısa bir konuşma yaptı. Başarılı iş insanı İlhan Doğan gala gecesinde yaptığı konuşmada Almanya'da entegrasyonun önemi vurgularken, “Entegre olanlar Almanya'da hak ettikleri yere gelmiyor. Bunun nedenini herkes sorgulamalı” diyerek başarılara imza attığı ülkede yaşadığı zorluklara da dikkat çekti.Gecede iş insanı İlhan Doğan’a ve oyunculara şükran plaketi verildi.

Alman Türk Gazeteciler Birliği Aşbaşkanı Mustafa Ekşi plaketleri verdikten sonra yaptığı konuşmada İlhan Doğan'a ve oyunculara teşekkür ederek “İlk gurbetçinin gelişinden sonra altmışıncı yılında gurbetçiden, Avrupalı Türk olmanın yaşandığı bu günlerde, İlhan Doğan'nın hayatının çekildiği bu film çok büyük önem taşımaktadır. Gurbetçilerin Avrupa’daki sıkıntılı ve zorlu hayat koşullarının yaşandığı yıllara bir perde aralayan İlhan Doğan beye ve emeği geçen herkese teşekkür ederiz. Çok güzel bir film olmuş” dedi.

Çağan Irmak’ın İlk Öykü Kitabı “Gözümden Deliler Taştı”

Çağan Irmak’ın ilk öykü kitabı Gözümden Deliler Taştı’nın sayfalarında Ege’nin tatlı ‘delileri’yle birlikte onları gören kendi çocukluğu, ergenliği dolaşıyor. “Benim için erişilmez bir kaleydi,” dediği edebiyata “Merhaba,” diyen Irmak, okurlarının kendisine yönetmen – senarist değil, ilk kitabını yazan biri gözüyle bakmalarını ve bir de okurken çok gülmelerini hayal ediyor. Ayın Söyleşisi için Milliyet Sanat’ın Ekim 2023 sayısında Asu Maro’nun konuğu olan Çağan Irmak, “Bugünlerde yapılan edebiyat, bazı gerçekten iyiler dışında pek ilgimi çekmiyor. Bu yüzden de ben aslında kendi özlediğim, okumayı istediğim edebiyatı yazdım,” diyor.

Edebiyata hakkını verememekten korktuğu için yıllarca cesaret edemediği işe nihayet soyunan Çağan Irmak, Doğan Kitap’tan yayımlanan ilk öykü kitabı Gözümden Deliler Taştı’nın heyecanını yaşıyor. Doğup büyüdüğü toprakların, Ege’nin ‘eksantrik karakterlerini’ anlattığı matrak, dokunaklı, bazen buruk ama hep mutlu sonla biten öyküler kaleme alan Irmak, en çok istediği şeyin bu öykülerle insanlara iyi gelmek, onlara dünyanın derdinden kaçıp sığınacak bir liman vermek olduğunu ifade ediyor.

Yazarken de okurken de hep edebiyata sığındığını söyleyen Çağan Irmak, kitabı yazmaya başlamasını “Benim edebiyata bir borcum var, onun bana kattıklarını ben nasıl geri verebilirim diye düşünüp yola çıktım,” sözleriyle anlatıyor. Öykülerini perdeye taşımak gibi bir niyeti olmadığını söyleyen Irmak “Keşke başka birisi yapsa, ben seyretsem,” diye de ekliyor.

Kitabında, korkunçluğun içinde iyiliği bulup çıkaran insanları anlatan Çağan Irmak “Gerçekten bir şekilde bir yolunu bulup yaşamaya devam ediyorlar. Bunu şimdiki gibi yaşam koçları sayesinde değil, kendi güdüleriyle buldular. Ve her şeyi güzelleştirdiler,” diyor ve ekliyor: “Çok açık söyleyeyim, çok şanslı bir çocuktum. Tekrar ne yaşamak istersin deseler bana, aynı çocukluğu yaşamak isterdim, hiçbir ânını değiştirmeden.”

40. İstanbul Kitap Fuarı’nda bir imza günü yapıp yapmayacağı sorusuna “Açıkçası ben şimdilik utanıyorum ondan,” diye yanıt veren Çağan Irmak, bunun sebebini şu sözlerle açıklıyor: “Ben kitap yazdım, zaten ismim itibarıyla buna artı bir girdim, kabul. Ama daha yazarlığımı ispat etmedim. Bu mütevazılık falan değil. Belki daha küçük bir yerlerde fırsat bulursam okumalar yapmak, oralarda imzalamak isterim.”

Öğretmen Filminin galası yapıldı

Trabzonspor ve Fenerbahçe rekabetini mizahi bir dille anlatan TRT ortak yapımı ’Öğretmen’ filminin galası İstanbul’da gerçekleştirildi.

Fanatik bir Fenerbahçe taraftarı ilkokul öğretmeninin tayininin Trabzon’un Çaykara ilçesine çıkmasıyla başından geçen olayların anlatıldığı TRT ortak yapımı ’Öğretmen’ filminin galası, Beşiktaş’ta bulunan bir sinema salonunda gerçekleşti. Senaryosunu Yılmaz Okumuş’un yazdığı ’Öğretmen’ filminin yönetmen koltuğunda Bilal Kalyoncu oturdu. Trabzonspor ve Fenerbahçe’nin rekabetini mizahi bir dille anlatan filmin oyuncu kadrosunda ise Önder Açıkbaş, Asuman Dabak, Necmi Yapıcı gibi isimler yer aldı.

Filmle ilgili konuşan oyuncu Önder Açıkbaş, "Çok harika bir dönemin içinden geçmiyoruz. Ortadoğu’da korkunç şeyler yaşanıyor. Neşeli izlemedik. Herhangi bir kutlama emaresi de olmadı. Zaten olamazdı. Hepimizin yüzü sirke satıyor, mutsuzuz. Konuştuğumuz tek konu bu. Vizyona girmeden önce hadi izleyelim jestiydi bu dostlarımıza ve siz sevgili basın mensuplarına. Sonuç itibariyle gözümün nuru filme gelecek olursak ’Öğretmen’ çok büyük çabalarla yapılmış bir film. Çok da şeker bir film. Sıcacık bir aile komedisi. TRT’nin desteği arkamızdaydı. Sevgili Bilal Kalyoncu ile birlikte yol arkadaşlığı yaptılar. Buradan TRT yönetimine de teşekkür ediyorum. İnşallah izleyici de sever. Azıcık içimiz gülsün. Başka bir şey istemiyoruz ama olanı biteni de hiçbir zaman unutmayacağız" şeklinde konuştu.

Sosyal medya fenomeni ve aynı zamanda da bir Trabzonspor taraftarı olan Bilal Hancı ise, "Tabii çok heyecanlıyız. Çok değişik bir konu işlendi. Koyu Fenerbahçeli bir öğretmenin Trabzon’un Çaykara Yeşilalan Köyü’ne tayini ile gerçekleşen bir hikaye. Orada gerçekleşen maceralar. Biz de heyecanlıyız. Çok güzel ve keyifli oldu. İzleyen herkes bence beğenecek" ifadelerini kullandı.

Komedi filminin basın gösterimi olmasına rağmen dünyanın içinde bulunduğu süreç nedeniyle üzüntülü olduklarını belirten oyuncu Kemal Uçar, "Dünyanın bir tarafı içimizi yakıyor ve biz de bir taraftan işimizi yapmaya çalışıyoruz. Bunun soru işareti içindeyiz. Kendi aramızda konuştuğumuzda aynı cümleyi söylüyorum, ne yazık ki şu anda sadece dünyanın bir tarafında olan savaş değil bir ülkenin bir ülkeye uygulamaya çalıştığı bir soykırım. Bari en azından şu birlikteliklerimiz, film için buluşmalarımız, bu anlamda sesimizi birilerine daha duyurmamıza yardımcı olur diye umuyorum. Normalde bugün burada çok daha keyifli şeyler konuşmak isterdik. Türkiye gündemine inanılmaz güzel yerden yaklaşan bir film yaptık. Onun üstüne birkaç şaka yapmak isterdik. İşimizin bir tarafı da insanları eğlendirmek, onlara güzel zaman geçindirmek ama işte tam olarak yaşadığımız şeyler bunun ortasında kaldı. Umut ediyorum ki bunları konuşmayacağımız sadece ülkece ve dünya olarak keyifli şeyler konuşacağımız bir noktaya geliriz" dedi.

Deniz Sevinçli ile  “Bir Kelebeği Yakalamak”

Usta televizyoncu Göktuğ Sevinçlinin yazar olan kızı Deniz Sevinçli “Bir Kelebeği Yakalamak” adlı gençlik romanı okurlarıyla buluştu.

Eksik Parça Yayınları’ndan yayımlanan Bir Kelebeği Yakalamak romanında Deniz Sevinçli, lise çağında birbirinden oldukça farklı bir grup arkadaşın hikâyesini kaleme alıyor.

Londra’da yaşayan Elliot birkaç sene önce kaybettiği babasının acısını henüz yüreğinden atamamıştır. Okuldaki zorba ortama ve evde çektiği yalnızlığa daha fazla dayanamayan genç, Los Angeles’ta yaşayan amcasının yanına taşınmaya karar verir. Artık Elliot’un hayatı baştan aşağı değişmiştir. Amcasıyla olan ilişkisi ve yeni başladığı lisede Sam ile tanışmasıyla uzun süre sonra kendini bir yere ait hissetmeye başlar. Sam oldukça zengin bir ailenin tek çocuğudur ve ailesi New York’ta oldukça yoğun bir hayat yaşamaktadır. Sam de Elliot gibi aradığı ve özlediği sevgiyi hayatında bulamamaktadır. Hikâyenin akışı, bir Elliot’un gözünden bir de Sam’in gözünden aktarılır. Böylece okur, ikisinin düşüncelerine, paylaşamadıkları gerçeklere ve hislerine birinci elden şahit olur. Bu ikilinin yakınlaşmasıyla hayatlarında pek çok şey değişmeye başlar.

Deniz Sevinçli, genç yaşta kimlik arayışının sancılarını, ötekileştirilen insanları, akran zorbalığını, arkadaşlık bağının ölümsüzlüğü ve gerçek sevginin bir kelebeğin aksine asla kaybolmayacağını Bir Kelebeği Yakalamak’ta Elliot ve Sam’in hikâyesiyle gözler önüne seriyor.

“Andy Warhol-İstanbul” Resim Sergisi Lale Vakfında

Yirminci yüzyıl çağdaş sanatının en etkin isimlerinden ve Pop-art hareketinin öncüsü Andy Warhol’un 125 eserinin yer aldığı “Andy Warhol-İstanbul” Sergisi’nin resmi açılışı 18 Ekim 2023 tarihinde İstanbul Lale Müzesi’nde sanatseverlerin katılımı ile yapıldı. Sergi 31 Mart 2024 tarihine kadar gezilebilecek.

Amerikalı ressam, grafik tasarımcı ve film yapımcısı olan Andy Warhol, yaratıcı eserleri ve benzersiz tarzıyla sanat dünyasında ve popüler kültürde unutulmaz izler bırakmış; çağdaş sanatın dönüm noktalarından biri olmuştur. Pop Art akımının önde gelen temsilcilerinden olan Warhol, sanat dünyasına getirdiği radikal yaklaşımlarla tanınıyor. 1928 yılında Pittsburgh doğan Andy Warhol, Slovak

göçmen bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Sanat kariyerine ticari illüstrasyonlar yaparak başlayan Warhol, zamanla modern sanat dünyasının en renkli ve çarpıcı figürlerinden biri olmuştur.

Warhol kariyerine ticari illüstratör ve reklam dünyasında grafik tasarımcı olarak başlamış ancak, kısa sürede sanat dünyasının sınırlarını zorlayacak benzersiz bir yaklaşımla farkını ortaya koymuştur. New York’a taşınarak 1950’lerin ortalarından itibaren sanat dünyasında adını duyurmaya başlamıştır. Sanatının temelini, Amerikan tüketim kültürünün etkileyici ve sıradan nesnelerini sergilemek oluşturmuştur.

Warhol’un sanatında tekrar ve yeniden üretim önemli bir rol oynar. Örneğin, Marilyn Monroe, Campbell çorbası kutusu ve Coca-Cola şişesi gibi popüler nesneleri ve ünlüleri yineleyerek onları sıradanlaştırırken aynı zamanda onları sanat eserine dönüştürmüştür. Sanatında parlak renkler ve basit kompozisyonlar kullanarak estetik algıları sorgulamış ve popüler kültürü sanatın bir parçası haline getirmiştir.

Warhol’un stili, çağdaş toplumun görsel diliyle iletişim kurmayı amaçlamıştır. Reklam dünyasının, ünlülerin ve tüketim kültürünün etkisi altında olan Warhol, bu görsel dilin bir parçası haline gelmiş ve onu sanatına dahil etmiştir. Sanat eserlerinde sık sık günlük yaşamdan nesneleri ve ünlü simgeleri kullanması, sanatın elit bir sınıfın ayrıcalığı olmaktan çıkarak geniş halk kitlelerine ulaşmasına katkı sağlamıştır. Warhol’un ilham kaynakları arasında Amerikan tüketim kültürü, ünlüler, gazete başlıkları ve Hollywood yıldızları yer alır. Emirgan, İstanbul Lale Müzesi’nde haftanın 7 günü saat 10:00-21:00 arasında ziyarete açık olacak.