Yarım asırdan fazla oldu bu dünyadayım… 

Çocukluk günlerimden başlayan balık sevdam da hiç eksilmedi… 

Seviyorum dediysem de balığı sevdiren zorlamayla da olsa rahmetli babam… 

Nur içinde yatsın iyi ki balıkta zorlama yapmış… 

***

Bizim eve her hafta sonu mutlaka pazardan balık alınır… 

Deniz balığı olursa bir hafta sonu, diğerinde olmazsa olmaz kuraldır, sazan girer evimize… 

Balıkçı tezgahları incelenir ve de süzülür önce tarafımızdan ve gözlerimize bir balık kestirilir.

Dört bilemedin beş kiloluk bir pullu sazan balığıdır işaret ettiğimiz.

Balıkçı kafa sallar “Abim işi biliyor” diye ve de sorar.

“Sayın abim, tava mı fırın mı?”

***

Bizim evde balık çorbası mutlaka olur…

Sazan balığının ikiye bölünmüş kafası ve birkaç parça gövde etiyle yapılan sirkeli çorbası dört gözle beklenir…

Ardından mutlaka nar gibi kızarmış balıkların tepeleme doldurduğu büyük kayık tabak…

Maydanoz, nane, beyaz ya da kırmızı tatlı soğan ve yanında kesilmiş limon parçaları…

Balık sonrasını düşünerek bir kenarda beklettiğimiz sade tahin helvası…

Ve de yemek sonrası demini almış çay.

Yıllardır devam eden düzenimiz aynı.

Keyfimiz yerinde.

***

Sonraki hafta sazan günü geldiğinde işlemimiz başka… 

Bu defa, çok az zeytin yağ damlatılmış tepsinin içine bol miktarda önce yuvarlak kesilmiş soğanlar konuluyor… 

Ardından temiz yıkanmış ve de tuzlanmış balıklar sıralanıyor… 

Üzerine bol miktarda ince sayılır şekilde kesilmiş domatesler yerleştirip en üstüne de yeşil biberler bırakılıyor… 

Bir çay bardağı da su ilavesi var… 

Sonra mahallenin fırınına müracaat… 

***

İki saat sonra…

Nefis kokan tepsi eve geldiğinde yüzü gülmeyen olmuyor tabi ki… 

Sazan balığı bitse bile sonraki hafta iple çekiliyor bizim evde… 

Arada bir hafta deniz balığı alınsa da favorimiz sazan balığı… 

Sazan kadar tatlı balık yok.

***

Arkadaşlardan bazıları söyler ara sıra…

“Hocam lezzetli ama çok kılçıklı” diye… 

Sazanın büyük olanında iri kılçıklar görünür ve aralarında bol et var diye çok makbuldür…  

Küçük olanlar kılçıklı olsa da onları temizlerken sırtlarında bıçakla birbirine yakın şekilde kesik-çizikler atmak lazım…  

Küçük olanları sadece tavaya gelir ve içindeki küçük kılçıklar çiziklerin arasından gelen ısıyla erir gider…

***

Sazan balığını sevmeyen-yemeyen olmaz… 

Tadını bilmeyen olur.