John Keegan, “Savaş Sanatı Tarihi” adlı kitabında, uygarlaştırılmış savaşın sınırları içerisinde, iki insan tipinin ortaya çıktığını belirtir. Bunlar,  barışseverler ve yasal olarak silahlandırılmışlardır. Keegan’a göre, Batı toplumu her ikisine de saygı duyar. Barışseverlik yüceltilirken, yasalar çerçevesinde ve kontrolünde, insanların silahlandırılması da bir gereksinim olarak kabul edilmiştir.
Schumpeter, savaş makinesi bir kere çalışmaya başladığında, durdurulamayacağını söylemiştir. Savaştan kazanan, ama fiili olarak savaşa katılmayan, toza, dumana ve kana bulaşmayanlar, savaşın kazananlarıdır. Savaştan kazanan silah sanayicileri, pek çok savaşın da sorumlusu olarak görülürler. Silahlar kullanılmalıdır ki yeni silahlar piyasaya sunulabilsin. Yani savaş yoksa zenginlik de yoktur.
Herakliatos, evrenin temel maddesinin ateş olduğuna inanmıştı. Ona göre, ateş dışında her şey değişir. Bu değişimin nedeni, evrendeki karşıtlıkların sürekli savaşıdır. Herakliatos “savaş her şeyin babasıdır” der. Buna göre savaş kötü değildir, güçlünün egemen olmasını sağlar, toplumun katmanlarını belirler. Bu yüzden, savaş, iyi ve adaletlidir. Savaş, sadece toplumların değil, uluslararası sistemin de katmanlarını belirler. Yüksek teknolojiye sahip, gelişmiş ülkeler, güçlü bir orduyla, katmanın en üstüne çıkabilirler. Yarı-çevre ülkelerse, bu teknolojilere sahip olabilmek için çırpınıp dururlar. Ancak bu kolay değildir; çoğu zaman imkânsızdır. Her ne kadar, blokların yıkıldığını, çok kutuplu dünya sistemine geçildiği söylense de kampınızı değiştirme şansınız bulunmamaktadır. Günümüz dünyası, savaş ve barış hakkında fikir yürütebilmemiz için herkese açık, bir gözlem laboratuvarı sunuyor. Herakliatos’tan farklı olarak, savaşın iyi ve adaletli olmadığını net olarak görebiliyoruz.  İyi ve adaletli olan, güçlünün iktidarı ve gücün hoyratça kullanımı değildir. Her geçen gün daha da yalnızlaşan, ahlaksal çöküntüye uğrayan, “yaratılmış ötekilere” karşı silahlanan toplumlarla kuşatılıyoruz. Savaş sanayisi, nice yeni zenginler, iktidar ve çıkar çevreleri yaratıyor. Sürekli yeni icatlarla büyüyen bu devasa ekonomik güç, savaşı istiyor ve kana doymuyor. Sonuç olarak, ebedi dünya barışı fikri, uzaktaki bir hayalden ibarettir. Savaş sanayinin kanlı pastasından yiyenler, umarsızca, sofrada buluşacaklar ve yeni piyasaların açılması için ellerinden geleni yapacaklardır. Savaş, haritanın başında oturan, yeni savaş alanları konusunda karar verenlerin kalemlerinin ucundadır. Bu kalemler her an, kayabilir. Yeni felaketler oluşabilir.
İyilik melekleriyle, kahramanlarla bezenmiş, mutlu senaryolar yazmalıydım belki de. Müreffeh günlerin geleceğine dair bir yeni yıl yazısı yazmayı isterdim. Ancak o kadar çok acı var ki… Neden öldüğünü bilmeyen insanlar var, neden yoksul olduğunu bilmeyen ve bir süre sonra da umursamayan insanlar var. Bir de umut var tabii… Zengin, demokratik ve barış içinde yaşayacağına inanan ülkelerin insanları var. Ancak, haritayı görebilmek lazım, kalem her an kayabilir ve yeni savaş alanını tam ortasında kalabilir insan… Hazırlıklı olmak mı? Ama nasıl? Bir düğmeye basarak, savaş uçaklarınızı kilitleyebilirler, öyle değil mi?