Yanı başımızdaki, acımasız Suriye’nin, iç savaş huzursuzluğu herkes kadar beni de çok etkiliyor…Geçen hafta Suriye’de bulunan bir psikolog arkadaşım kimyasal gazla ölüme giden çocukları ve kadınları anlatınca; yüreğim bir daha çok burkuldu.
Arkadaşım, Mahmut Selim Avanos, ‘’Savaşın Çocuklarını’’ şöyle anlatıyordu:
Kimsenin, gözü bir şey görmüyordu; ne kadın ne çocuk düşünülmeden canice ölüme savaşın denildiği yerler içler acısıydı…Mısırda kan akıyor,çocuklar ağlıyor, analar ağlıyor. Suriye de kan akıyor çocuklar, kadınlar ölüme doğru yol almış, halkın psikolojisi özellikle de; çocukları bu savaştan kaçırıp, kurtarsalar bile aldıkları izlerin yaşam boyunca süreceği kesindi. 
- Sabaha dakikalar kala, genelde mülteci kadın ve yetim çocukların kaldığı Zemelke, Hammuriyye, Aynverbe, Sakba, Maddamiyye, Duma ve Cisrin bölgelerinde Kasiyon dağından gelen roketler yağdı…
Ve;
“çocuklar son uykudaydı…!’’
Kadınlar ve çocuklar uyuyordu. 
Çocukların bünyesi zayıf olduğu için önce öksürmeye, sonra ölmeye başladılar. 
Anneler de ne yapacaklarını şaşırdı, ne olduğunu da anlamadılar. 
Bazıları o kadar çaresiz kaldı ki, üzerlerindeki elbiseleri parçaladı ve kumaş parçalarını çocuklarının burnuna maske niyetine tuttu.
Böylece katil kimyasal gazdan kurtulacaklarını sanıyorlardı, ama olmadı. 
Önce çocukları, sonra kendileri can verdi.
Hastaneler dolup taştı, doktorlar hiç bir şey yapamadı, ne imkân vardı ne de konu hakkında bilgileri…
Kadınların çoğu üzerlerinde uyku elbiseleri ile getirildi. 
Çünkü; hazırlanmayı unutmuşlardı, süslenmeyi unutmuşlardı ölümü karşılamaya giderken…! 
Çünkü; sinsi kimyasal gaz onların da akciğerlerine çoktan dolmuştu. 1300 kişi öldü bir gecede Suriye’de..! 
Çocuklar yine güzeldiler, uykularına devam ederken gaz yerleşmişti nefeslerine... Hiç birinin vücudunda yara izi dahi yoktu.
Acaba bu çocuklara seçme hakkı verilip, dünyaya gelirken şu şekilde sorulsa: “Savaşta ölmek ister misin?’’
Kimyasal gazlarla yok olup gideceklerini, böyle bir yaşam kargaşasında olacaklarını bilselerdi, tercih ederler miydi.? Daha çok oynamak, eğlenmek, gülmek istemezler miydi..?
Her şekilde Savaş, olmaması istenen bir durum.!
Savaş şansızlığı yaşayan neresi olursa olsun zaten en çok travmayı alan çocuklar… !!!
Ve, ölen çocuklar kadar yaşayan çocuklarında ölüm korkusu, onları nasıl geleceğe artık; benlikleri sağlam, ruh sağlığı yerinde bir birey yapabilir ki.?
Arkadaşımın anlatımı kadar bende; sosyal medyaya düşen haber ve görüntülerle takip ettiğim, savaşın çocuklarının ölümünü, yaşam süreçlerinin kısa ve korkularla sonlanmasıyla; ‘’insan olma duygumun tarumar olduğu bir psikolojideyim.“
İslam ülkesi olan Suriye deki bu iç savaşı yapan tarafların Müslüman olup, savaştaki dini şartları yerine getirmemeleri de ayrı bir acı düşünce…
Bakara süresinin ilgili ayetlerinde şöyle diyor:
‘’Savaş sırasında, yaşlı, engelli, çocuk ve kadınların toplandığı yerlere savaş açmayınız…!’’
İslam ülkesi Suriye’deki Müslümanların gözünü bürüyen ve dış güçlerin güçlü dürtüleriyle ne kadar çok dindar görünseler de; İslam’ın da şartlarına uymamaktadırlar..!
Yine Birleşmiş Milletlerin kuralları göz ardı edilip, kimyasal silahlar kullanılmaktadır. 
Ve yine;
UNİCEF’in, çocukları koruyan uluslararası hukuku ihlal etmemeleri gerekliliğiyle, uluslararası kurallara uymak için bir dizi önlem alınması çağrıları da yok sayılmaktadır…
Savaşı bile kurallarına göre yapmayan gözünü, aklını kan almışların, ne İslami değerlerini ne uluslararası hukuku, insan haklarına dikkat etmeden dehşet saldırılarına öncellikle dünya çocuk sağlığı örgütü üyelerini, Birleşmiş Milletleri ve sessiz kalan destekçileri, Batı ülkelerini insanlığa davet ediyorum…!
Çocukların ölümündeki dehşeti anlatacak yada göz ardı edip önemsemeyecek, hiçbir din, ırk düşünemiyorum.
İnsan olma niteliğiyle, önce çocuk ve kadınların ısrarla savaşta öncelik alınmamasını, sosyal medya ve ulusal medyanın bu iletişimleri sağlıklı yapması, doğru haber yayını ve insan sorumluluğunu örneklemesi gerekmiyor mu..? 
Savaşın resim ve videolarında, gördüğümüz sayısızca yerlerde yatan bu çocukların, ilk bakışta ölmemiş de uyuduklarını sanıyorsunuz… Soluğu hayattan kesilmiş, ölmüş bedenlerinde bile hala çok güzel bu çocuklara; ölüm yakışmıyor..! 
Savaş buysa; insan topluluğumuzu etkilemiyorsa ulusal medya ve basının açıklamadığı o sayıyı tekrar üzülerek yazıyorum.
Evet insanlık duysun:
1300 anne …
1300 kız çocuk …
1300 bebek… 
1300 can uyudu ama bir daha asla uyanamayacakları sonsuzlukta…!!!