ABD, Orta Asya’nın kaderinin, Afganistan’a bağlı olduğunu belirtmektedir. Rusya, Afganistan operasyonun başladığı dönemde, teröre karşı ABD’ye destek olunacağını açıklasa da, yanı başında etkinliğinin arttıran bir rakip görmek istemedi. Ancak şimdi, Rusya’nın istikrarsızlaşan bir Afganistan’a tahammülü yok. Rusya Devlet Başkanı Putin, koalisyon askerlerinin, Afganistan’dan çekilmesinin, sorunlar yaratacağını, dile getirmektedir. Rusya, Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün (KGAÖ), Afganistan’daki NATO kontenjanlarının azaltılması konusunda yardımcı olabileceğini, öne sürmektedir. Ancak, Putin, bu konuda rahatlamalıdır. Çünkü, ABD yakın gelecekte, Afganistan’ı tamamen terk etmeyecek. Askeri varlığını, bölgede bulundurmaya sürdürecek.
Yeni bir müttefik olma anlayışında ABD’nin iyi bir profil çizdiği söylenemez. Rusya ve ABD arasında, en önemli sorunlardan biri NATO projesine dönüşen Füze Kalkanı projesidir. Bunun yanında, Libya, Suriye ve İran konularında, Rusya ve ABD oldukça farklı siyasi tercihler ortaya koymaktadırlar. Putin, BM Güvenlik Konseyi’nin Libya için uçuşa yasak bölge kararı almasını, veto etmedi, çekimser kaldı. Ancak, daha sonra Putin, Libya müdahalesini “haçlı seferlerine” benzetti. Hillary Clinton ise Tunus, Mısır ve Yemen’de ortaya çıkan halk hareketlerini, “mükemmel fırtına” olarak tanımladı. Rusya, ülkelerin içişlerine karışmanın, uluslararası hukuka aykırı olduğunu, belirtmektedir. Çin ve Rusya, benzer açıklamaları dillendirmektedirler. İki ülke, Suriye’nin iç işlerine karışılmasına, rejim değişikliğine ve İran ve Suriye’ye askeri bir müdahaleye karşı çıkmaktadırlar. Rusya, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki olaylarla ilgili barış gücü misyonu hazırlıklarını, açıklamıştır.
New York Times yazarı Thomas L. Friedman, Rusya’nın İran ve Suriye’nin hamisi olmaktansa, ABD’nin ortağı olması gerektiğini, belirtmektedir. Özgür bir politik ortamın, Rusya’ya faydalı olacağını belirten yazar, böylelikle Rus insan gücünün verimli kullanılabileceğini, öne sürmektedir. Friedman, Putin’in otoriter politikalarının, Rusların, ülkeyi terk etmelerine yol açacağını savunuyor. Enerji ürünleriyle ekonomisi ve dış politikası birebir bağımlı hale gelen Rusya, rüşvet, yetersiz eğitim ve en önemlisi eskiyen teknoloji ve altyapı ile boğuşmak zorunda kalıyor. 2030 Rusya Enerji Stratejisi Belgesi’nde de belirtildiği gibi, enerji ekipmanlarının modernleştirilmesi için dış yatırıma ihtiyaç duymaktadır. Ancak devlet politikaları nedeniyle, bu durumun önünde engeller bulunmaktadır.
Rusya’nın eski Bağımsız Devletler Topluluğu üyeleriyle sıkı ilişkileri bile, ABD’yi endişelendirmektedir. Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü, Avrasya Birliği gibi oluşumlar, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton tarafından Rusya’nın yeniden Sovyetler Birliği’ni kurma çalışmaları olarak nitelendirilmiştir. Ayrıca, Rusya, ABD vatandaşlarından ya da ABD merkezli kuruluşlardan destek alarak, Rusya’da faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerinin yasaklanmak için yasal önlemler almaktadır. Bunun yanında Rusya, Amerikalıların, Rus çocukları evlat edinmesini yasaklayan tasarıyı da onayladı. ABD ve AB üyeleri ise Hermitage Capital Fonu avukatlarından Sergey Magnistky, 3 yıl önce, Rusya’da tutuklanıp, hapiste ölmesini izleyen süreçte, bazı Rus bürokratların, ülkelerine girmesini, yasakladılar. Sonuçta, Rusya’nın ticarette ve enerjide AB ile bir otaklığı mevcuttur. Çin, ile stratejik bir birliktelik, siyasal bir antlaşma zemini bulunmaktadır. Bu iki devlet, Şangay İşbirliği Örgütü bünyesinde de ilişkilerini geliştirmektedirler. Ancak, Rusya’nın diğer küresel rakibi ABD ile ortaklık kurması zor gözükmektedir.