YAĞMUR TANYILDIZ'ın röportajı için tıklayınız...
“Yedi Göbek Yalnızlığımsın” kitabının yazarı GÜLCAN İNCE ile yazmaya nasıl başladığından, şiirlerinden, kitabından ve bundan sonra yapacaklarından konuştuk… Aşktan, aşkın evrensel ve göreceli durumlarından ilham aldığını söyleyen başarılı bir kadın şair Gülcan… Onu sizler de tanıyın istedim. Keyifli okumalar…
Hoş geldiniz Gülcan Hanım. Öncelikle sizi tanımak isteriz. Kimdir Gülcan İnce?
Merhaba, 1989 Üsküdar doğumluyum. Kostüm sorumlusuyum, aynı zamanda hayatımın hep içinde olan yazmayı devam ettirmeye çalışıyorum. Okumayı, yeni kitaplar almayı, kraft defterleri, bu yapıdaki defterlere dokunmayı çok seviyorum. Bana iyi gelen yanları, kimliklerinin üzerine çıkan yakınlıkları var. Müziği ve güzel kokan her şeyi çok seviyor ve mutlu oluyorum, bu yasemin kokan bir sabun bile olabilir.
Sizin için şiir ne anlam ifade ediyor? Hayatınızın neresinde?
Benim için başlıca yazmanın ayrı bir anlamı var. Yaşadığım, bir zaman bir yerlerde yaşanmış olduğunu hissedebildiğim duyguları aklım ve becerim yettiğince yazabilmeye, anlatabilmeye çalışıyorum. Bana göre aşk ve ayrılık karşıt gibi duran yandaş iki duygu. Bu iki duygudan birinden vazgeçmeden yazmayı seçiyorum. Özlemek, beklemek, aşk ve ayrılık her ne varsa bizlere dair, şiir bunların fazla dağılmadan, çok detaya girmeyip ama hiç bir ayrıntıdan kaçmadan atılması demek. Uzun uza anlatılsa bitmeyeceğini sandığımız bir duyguyu daha derli toplu bir hale getirip kısaltmadan ama kelimeleri sayfalarca dağıtmadan anlatabilmek. Şiirlerin ve yazılanların bendeki en önemli yeri yazınızın hiç tanımadığınız insanlarca okunup, onların sesiyle nefes alacak olmaları. Bende böyle bir tarifi var durumun, bana göre yazılanlar okundukça başka başka insanlarla nefes alıp, yeniden canlanıyor ve yeniden hissediliyorlar. Bunun düşüncesi bile çok güzel. Yer, yüz, bakış açıları değişse bile bir yerlerde benzer bir duyguyu yaşatıyor olmak. Benim yazıda en dikkat ettiğim, dikkat etmeye gayret ettiğim şey çok bilindik ya da beylik cümleler kurmadan yazmak. Çok bilindik bir kelimeyi daha az ağıza alınan haliyle kullanmayı seviyorum. Her ne kadar klişe olacak olsa da benim hayatımın tam orta yerinde yazmak. Beni dış dünyadan ayıran, kendi başıma bırakan ama yalnızlaştırmayıp çoğaltan bir yer yazmak. Bana hayal kurdurabilen, düşündüren, geçmişe götürüp, aynı zamanda geleceği umut ettiren bir yerde. En anlatabildiğim hali ile benden dediğim bana ait olan bir ses yazmak benim için. Belki hayata bir çentik atmak belki eskiye bir iz bırakmakta diyebiliriz.
Yazmaya ilk nasıl başladınız? Sizi teşvik eden biri ya da bir olay olmuş muydu?
İkinci sınıf, yaz tatilinde gittiğim mahalle evi adlı bir yer vardı. Resim yapanlar, bir enstrüman çalmak isteyenler, yazanlar ya da yeni yeni öğrendikleriyle yazmaya çalışacak olanlar. Ben hangi kat ve hangi odada olmalıydım diye düşündüğümde yazmak isteyenlerin yanında olmak istedim. Sonrasında benimle devam etti zaten. Yazmak istemek, bir mesai ayrılabilecekse, buna mesai harcayabilmeyi istemek. Her ne kadar devam eden bir hayat ve onun sorumlulukları, bizlere bıraktığı az zamanı olsa bile bulduğum her aralıkta ya da bazen o aralığı bulamadığım zamanlarda yazmaya bunu yapmaya çalışmaya devam ettim.
Yazdığınız ilk şiiri hatırlıyor musunuz? Neye, kime yazılmıştı?
İkinci sınıf öğrencisinin gözünden okul ve sınıf arkadaşlarına… Bütününü hatırlamasam da birazı hep aklımda kaldı. Okul anılarım diye başlayan ve sıra arkadaşımla kavga eder, sırdaş arkadaşımla konuşurum diye devam eden bir şiir ya da bir çocuğun elinden çıkabilecek satırlardı.
Nelerden ilham alırsınız? Daha çok hangi duygular şiir yazdırır size?
c Bana en çok ayrılıklar yazdırır çünkü ben aşkın en kuvvetli halini ayrılıkta gösterdiğini düşünüyorum. Bazen de kayıplar eğer cesaret edebilirsem durumla yüzleşmeye ya da empati kurabilecek kadar gücüm varsa başka birinin bu özlemiyle bunu anlatmaya gayret edebilirim.
Gelelim Yedi Göbek Yalnızlığımsın’a… Nasıl çıktı ortaya?
Ben aslında kitaptaki tüm şiirleri şarkı sözü yazmak isterken yazdım ama günün sonunda bir kitapta bir araya geldiler. Şarkı için nakarat yazarken,
“Feleğin çemberine taktın da almadın
Aşk avlunda kaç volta atamadım da
Yedi göbek yalnızlığımsın” demiştim.
Çünkü ayrılık hali köklü bir yalnızlık duygusu bırakıyor insana. O ana gelene kadar ve sonrasında kimse yokmuş gibi. Süregelen ve asla bitmeyecek bir yalnızlık hissi düşüncesi.
Kaç şiir var kitapta?
Bazıları başlıksız yetmiş altı şiir ve arada birkaç satır ve bir kaç mısra. Bazılarının adı yok çünkü bazı yazılar kuralına uymadan devam ediyor. Yukarıda bir başlık altında toplanmadan anlatılıyorlar. Kim hangi kelime ya da cümlede hatırlamak isterse diye okuyucuyu özgür bırakıyorlar sanki. Yazana yazılırken bunu hissettiriyorlar ve siz onu öyle bırakıyorsunuz.
Kitabın ismi neden “Yedi Göbek Yalnızlığımsın” oldu?
Kitap için isimler düşünürken, başka yeni bir isim aramak yerine kendi içinde var olan bir ismi taşısın istedim ve yedi göbek yalnızlığımsın ayrılık anlatan şiirlere verilebilecek en iyi isimdi.
Peki, “yeri bende başka” dediğiniz bir şiiriniz var mı kitapta? Varsa dizelerini paylaşır mısınız?
Ayrıştırabilmek benim için zor ama bende yeri olan ayrılık kızarığı diyebiliriz. Uzun zaman önce yazılan uzun zamandır benimle olan bir şiir.
“Vardım ayyuka
Aşk avantayı almaz ama
Hakkım olanın
Üstüne yatma
Bayır gülüyüm ya bakışlarında
Kan kusup kızılcık şerbeti diyorum
Yaptıklarına
Sözümün sesini kısan
Beş parmak ayrılık kızarığı
Yapıştı anlatacaklarıma
Hazmederim
Milletin kokusuyla dön bana”
Sizin okuduğunuz örnek aldığınız şairler var mıdır?
Sevdiğim şairler ve şiirler var ama benim en sevdiğim yazarlar roman sahibi. Örnek almak evet ama ayrı bir yakınlık duyuyorum onlara.
Yeni kitaplar gelmeye devam edecek mi? Bundan sonraki projeleriniz neler?
Bir romana başladım. Onu hayata geçirmek istiyorum, yolculuğu ne zaman başlar bilmiyorum ama onun için sabırsızlanıyorum. Nasıl bir yolculuğu olacak birlikte nasıl anılar biriktireceğiz, bunu merak ediyorum.
Sizi tanıdığıma çok memnun oldum. Son olarak neler söylemek istersiniz?
Sizinle sohbet etmek, ayrıca benim için çok önemli ve özel bir yeri olan yazmak üzerine konuşmak çok keyifliydi. Etrafımızda olan iyi kötü birçok şey var hayatın içinde. Üzüldüğümüz, umut ettiğimiz. Ben bugün umut ettiğimiz yerden konuştuğumuz için ayrıca çok mutluyum.