“Garip Çocuktan Ölümün Nefesi ve Aşk-ı Esir” adlı romanıyla başarılı Yazar Suat Kuş ile kendisi ve kitabı hakkında konuştuk…
Hoş geldiniz Suat Bey. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Suat Kuş kimdir?
04.04.1977 tarihinde Balıkesir merkezde dünyaya geldim. Annem ev hanımı, babam da Sosyal Sigortalar Kurumunda işçiydi. İlkokula 6 yaşımda başladım sonra geçici körlük geçirdim ve bir sene sonra ilk sınıftan tekrar başladım. Daha sonra başka bir okula geçtik başka mahalle, ortaokul, lise ve üniversite ama bölümüm dışında bir bölümdü. Kendine güvenen, ince fikirli, şakacı, esprili, müziği seven, dans konusunda, tiyatro oyuncusu ve bateristim ayrıca radyoda da program yapmışlığım var. Yeteneklerim ve karakter yapım benzer ya da tamamen anlaşılmazdır. Daha çocuk yaşta olgunlaştım. Her zaman hayalperest biri olmuştum ama o öyle bir şey değildi. Daha farklı bir yeteneğim daha ortaya çıktı. Bunu yazarlığımda kullanıyorum.
Yazmaya nasıl başladınız? Sizi teşvik eden biri ya da bir olay olmuş muydu?
Yazmaya yaklaşık olarak 12-13 yaşlarında başladım. O zamanlar çok iyi zamanlar değildi. Hislerimi anlatamıyor, aile içi şiddet çevremden zorbalık görüyordum. Bazen bir şeyler karalıyordum sonra karalıyordum. Çoğu insana göre fazla hassas ve duyarlı bir yapımın altında farklı da bir benliğim var. Asıl lise zamanlarım o zamanlar çok şiir yazardım. Değişim geçirdiğim zamanlar... Okul hayatım tam bir felaketti bazı arkadaşlarım bile merak ederek sorar nasıl oldun da böyle olabildin. Yaşamak insanı en iyi motive edendir.
Kitapta “Neden konuşmaya ihtiyaç duyarız biliyor musunuz? Çünkü en iyi yaptığımız budur da ondan” diyorsunuz. Sizce günümüzde insanlar konuşarak doğru iletişimi yakalıyorlar mı?
İnsanlar kendi iç seslerini duymuyorlar. Nereden geldiğimizi unuttuk, bağırmayı konuşmak, kötü söz söylemeyi marifet, duyarsızlığı ise meziyet gibi görüyoruz. Konuşuyoruz ama kendimiz gibi boş bir kabuk gibi hâlbuki az önce belirttiğim gibi biz tam bir Homo Sapiens olabilseydim böyle sorunlarla uğraşmazdık. Her şey aslında basit bir dinleme ile başlıyor. Karşınızdaki ne söylüyor bunu beynimizdeki snaplar ile beynimizin sinir sistemi gerekli bölümleri uyarıyor Sonra konuşuyoruz fakat biz şuan benim yazdığım gibi konuşsak güzel olurdu. Fakat ilk önce insan olup dinleyip düşünüp sonra konuşmak gerekir...
Siz hangi yazarları okursunuz? Kendinize örnek aldığınız isimler var mıdır?
Ben o konuda katıyım biraz okuyorum da ihtiyaç duyduğum ve şu anda yürüttüğüm araştırma ile ilgili kitapları okuyorum. Genelde film ya da dizi belgesel olarak görsel olarak daha çok öğreniyorum. Zamanında 18 cilt rehber ansiklopedisi vardı bir kütüphane gibi bir dolap vardı oradaki kitapları okumuşumdur. Ben diğer insanlar gibi değilim oldukça farklıyım. Ama elime geçen ve internet ile birlikte diğer herkes gibi sık sık internetten okuma ve arama yaparak da bilgi almaya çalışıyorum. Hayır, okuduğum kimse yok...
Başucu kitaplarınız var mıdır peki?
Tiyatro oyuncusu ve bateristim o yüzden onlarla ilgili kitaplarım var. Başka ilgi alanlarımla ilgili kitaplarım da vardır. Roman yazımı için aldığım bir kitabım da var. Pek yazabileceğim öne çıkan bir eser yok başucu kitabım olarak.
Aynı zamanda TV programlarına da konuk oluyorsunuz, köşe yazarlığı da yapıyorsunuz. Yakın zamanda hangi projeler var? Sizi nerelerde göreceğiz?
Ben bunları yazmadan önce bir yayınevi ile konuştum. Ben 8 sene engelli personel olarak çalıştım ve emekli oldum. Köşe yazarlığına geçiş yapmam kitapta yaşadığım hayal kırıklığıydı. 18 sene gözünüz gibi baktığınız evladınıza bir şey olduğu zaman nasıl kızar, kötü hissedersiniz ve sizin hatanızmış gibi kendi içinizi yersiniz, ben de bunları yaşadım. Ama çok fazla projem var. Henüz kimse bir şey demedi ama müziği, dansı, tiyatroyu bir arada aynı anda ya da aynı sahne içinde görebileceğiniz bir projem var; 1000 tane şiir projem var, Yeni Bir Kanun Doğuyor adlı roman serisi projem var, dört veya beş tiyatro oyunu, bir senaryo projem, köşe yazarlığı ama umarım ücret alabileceğim güzel bir gazetede ünlü bir yazar olarak görülmek hoş olurdu. Sürpriz hayat böyle bizi nereye götürür bilinmez.
Yeni kitap çalışmanız var mı?
Evet, her şey yolunda giderse hem İngilizce hem de Türkçe romanımı çıkarmak istiyorum. Şu an devam ediyorum yazmaya. Sonra şiir projeme başlayacağım, ardından ilk kısmı ile araştırma kitabım gelecek. Ama öncelikle romanı bitirmem gerekiyor.
Sizi tanıdığıma çok memnun oldum. Son olarak neler söylemek istersiniz?
Bir düşünün sadece bir anlığına gözlerinizi kapatın ve düşünün, şu sanat ismini verdiğimiz eylem olmasaydı ne olurdu? Geçmişte yaşayarak ömürler geçti. Geçmişin hatalarını bizlere ödettiniz biz düşman değil dost olmak sevmek, huzur içinde herkesin birbirine rahatça gidebilecekleri bir dünya hayal etmek istedim. Yazarların özgürce huzur içinde strese girmeden veya acaba imza günüm olacak mı, acaba paramı alabilecek miyim… Yazacak o kadar sorun var ki bu ülkemde değil tüm dünyada cesur benim gibi sanatçılar ve özel insanlar bu sorunları düzeltmek için savaşmaya devam ediyor. En son da şu lütfen hayallerinizden vazgeçmeyin mücadele edin, düşünün, okuyun, araştırın, anlayın, her şeyi bilin... Kendiniz olun ve kimseye benzemeyen bırakın onlar size benzemeye çalışsınlar. Ben de sizinle tanıştığıma memnun oldum. Size ve Önce Vatan gazetesi çalışanlarına çok teşekkür ederim. Bana bu fırsatı verdiğiniz için de teşekkür ederim.
“Garip Çocuktan Ölümün Nefesi ve Aşk-ı Esir” nasıl çıktı ortaya? Neler anlattınız?
Aslında şuan yazdığım romanın senaryosunu tasarlıyordum. İbrahim arkadaşımın müzik dükkanı vardı. Bir gün otururken laf filmlerden roman, kitap uyarlaması yapımlara geldi. Çok uzatmayayım... Kitap yazmamı söyledi sonra düşündüm. Lise zamanlarından kalma bir defterimi buldum onları düzenledim. Sene 2002-2003 ben bitirdiğimde ise 2004’de bitirdim. Daha sonra onu ciltlettim ve insanlara okumaya başladım. Öncesinde yolda yürürken çok hoş bir bayan gördüm ona bakarak “Allah’ım ben hep böyle aşka esir mi olacağım” dedim ve ilk ismi böylece latifeli biraz AŞK-I ESİR oldu... Ama sonrasında olumsuz eleştiriler yüzünden ve üniversitede 1998’de açtığımız Gonca yazı evimiz vardı onu da 2012 de kapattık. Sonra kitabın adı Garip Çocuktan Ölümün Nefesi ve Aşk-ı Esir oldu. Garip çocuk şiirim, Ölümün Nefesi ve Aşk-ı Esir de kitap için yazdığım orta ölçekte iki hikâye. Ne anlatıyor derseniz aslında çok şeyi ama kısa cevap insan olabilmeyi, bizler insan olmayı başarabilirsek bu dünya daha güzel bir dünya olur.