Merhaba Vurgun Bey, sizi üç sezondur reyting rekorları kıran Kızılcık Şerbeti dizisinde Yusuf karakterine hayat veriyorsunuz. Öncelikle bu kadar başarılı bir dizinin içinde yer almak bir oyuncu olarak size neler hissettiriyor?

Merhaba Gizem hanım. Davetiniz içinde ayrıca teşekkür ederim. Tabi ki kendimi öncelikle çok şanslı hissediyorum. Ben diziye 22. Bölüm de dahil oldum. Önceden başlamış bir projeye sonradan dahil olmanın dezavantajları olabiliyor ama ben bunu hiç yaşamadım. Çok sıcak kanlı ve sevecen karşılandım. İnsanın kendisini çalıştığı yere ait hissetmesi çok güzel bir şey.  Usta oyuncularla karşılıklı oynamak ve onların tecrübelerinden yararlanmak benim için çok değerli. Yönetmenlerimiz Hakan Kırkavaç (Kechte) ve Eylem Oğuz gibi işinde çok başarılı yönetmelerle çalışmak ve onlardan oyunculuğunuza dahi bir şeyler katmak da ayrı bir şans. Tabii dizinin bu başarısı izlenme oranlarının çok yüksek olması beni de hızlıca tanınır kıldı.

Yusuf karakteri kimi zaman en kilit noktalarda kendini gösteren, Ünal’lar için tam bir dost diyebileceğimiz bir karakter. Siz Yusuf’u nasıl tanımlarsınız?

Yusuf uzun yıllar boyunca Ünal’lar için çalışmış, işine sadık ve güvenilir bir insan. Ünal’ları sadece bir patron olarak görmüyor. Abdullah Bey’in sağ kolu olduğu gibi çocuklarını da bir yeğeni ya da çocuğu gibi görüyor. Her zaman iyi olmalarını isteyen, her işe koşan, iş bitirici, empati duygusu gelişmiş, kendi doğrularını dile getiren, iyi niyetli, çalışkan bir karakter.

Son olarak Görkem’in yalanlarını ortaya çıkaran Zinciri Yusuf başlattı. Her hafta farklı bir heyecanın kapısı aralanıyor. İlerleyen bölümler için neler söylemek istersiniz?

Yusuf, Ünal ailesinin bir çalışanı değil de bir yakını gibi. Onları çok iyi tanıyan birisi. Ne yapıp, ne yapmayacaklarını çok iyi biliyor. Zaten Pembe Hanım’ın Nilay’la Mustafa’yı ayırmak için böyle bir oyun yapmadığına çok emin. Banane diyen birisi olmadığı için yanlış gördüğünün üstüne giden bir karakter. İnanın ilerleyen bölümler içinde bende seyircilerimiz gibi merak içindeydim. Senaristlerimiz Melis Civelek ve Zeynep Gür hikayeyi çok güzel işliyorlar. Her bölüm ayrı bir heyecan uyandırıyor.

Set ortamınız nasıl, üç sezonluk bir işin içinde olmak rutin bir huzur getiriyor mu?

Hayatta güzel, iyi, beğenilen bir işin tesadüf olmadığına inanan biriyim. Senaryosundan oyuncularına set çalışanlarından yönetmenlerine, yapımcıya kadar çok kalabalık bir kadronun özen ve sevgi içinde çalıştığı, ortada çok büyük bir emeğin olduğu bir ekip çalışması. Bende bu ekibin bir parçası olduğum için kendimi huzurlu ve mutlu hissediyorum.

Dizi iki farklı fikir ayrılığı yaşayan aileyi konu alıyor. Siz bir seyirci olarak baktığınızda diziyi nasıl yorumlarsınız?

Tam da hayatın içinden, ta kendisi. Hepimizin çevresinde, ailesinde böyle farklı düşünce yapılarına sahip insanlar, yakınlarımız var. İşte merakla izlenen bir dizi olmasının sebeplerinden biride bu diye düşünüyorum. Hepimiz kendimizden bir şeyler buluyoruz. Böyle fikir ayrılıkları aslında hayatın renkleridir. Önemli olan bir birimizin farklılıklarına rağmen empati kurmak ve saygı duymaktır diye düşünüyorum.

Dışarıdan biri olarak kendinizi hangi aileye daha yakın hissederdiniz?

-       Toplumumuzda iç içe geçmiş aile yapıları mevcut. Her ne kadar kendimi seküler aile yapısına daha yakın hissetsem de zaman zaman muhafazakar aileden de çok çok uzakta olmadığımı da görüyorum. Toplumumuzda benimsenmiş örf ve adetlerde benim ailemde de devam ettiği için mutluyum.

Aynı zamanda tiyatro ve drama eğitmenliği de yapıyormuşsunuz. Profesyonel olarak oyunculuğa ne zaman başladınız?

Evet eğitmenliğe 2004 yılında başladım. Şuan 21. Yılımdayım ve çok büyük bir zevkle yapıyorum. Bu işe başlamamdaki temel amaç ufku açık algısı yüksek gençler yetiştirmek. Böyle gençler yetişsin ki sanata, tiyatroya olan bakış açısı da değişsin, tiyatro ülkemizde hak ettiği yere gelebilsin. Tabi ki eğitim alan her çocuk ileri de oyuncu olmayabilir ama en azından iyi birer seyirci olabilirler diye çabalıyorum. İzlediğini sorgulayan sanatın değerini bilen bir nesil görmek istiyorum. Ekip ruhunu, empati kurmayı küçük yaşlarda öğrenen çocuklarımızın gelecekte hangi mesleği yaparlarsa yapsınlar çok başarılı olacaklarına inanıyorum. Oyunculuğa çok küçük yaşlarda ufak roller ile başladım. Profesyonel olarak birçok tv filmi, sinema filmi, dizi ve reklamlarda rol aldım. Bitmeyen bir çalışma, öğrenme ile oyunculuğa devam ediyorum.

Bu mesleğin sizi içine çeken yönleri ne oldu?

Bu mesleği beni içine çekmesinin nedeni çok yönlü olması. Yani marangoz olabilirdim ya da öğretmen, belki de bir taksi şoförü. Ama o zaman sadece tek bir meslek yapıyor olacaktım. Oyunculuk gerçekten her mesleği bir anlamda yapmanız demek. Kimi zaman bir doktor, Kimi zaman bir polis veya bundan önce oynadığım rol gibi bir başbakan. Her mesleği, her duyguyu çeşitli karakterlerde oynamak muhteşem bir şey. Bu arada hayatım boyunca kimsenin kara kutusu olmadım ama şuanda Abdullah Ünal’ın kara kutusuyum.

Eğitmen olmakla oyuncu olmak arasında bir çizgi var mı?

Eğitmenliğim oyunculuk üzerine olduğu için benim açımdan iç içe geçmiş durumda. Şöyle söyleyebilirim iyi bir oyuncu olabilmeleri için küçük yaştaki öğrencilerime temel taşları öğretiyorum. İleride belki bir kaçı çok başarılı birer oyuncu olacaktır. Derslerim de kimi zaman eğitim verdiğim çocuklar ile birlikte karşılıklı oyunlar oynuyoruz, çocuklarla tiyatro yapmak, onların hayal dünyalarını keşfetmek benim içinde hem öğrettiğim hem öğrendiğim bir dünya.

Uzun zamandır tiyatro yapmıyorsunuz. Sahneleri özlediniz mi?

Evet gerçekten çok özledim. Şuan için dizi ve eğitmenlik zamanımın tamamını aldığı için bir süredir tiyatro sahnelerinden ayrı kaldım. Çeşitli tiyatro oyunları teklifleri geliyor fakat özenle çalışmamı gerektiren vakte sahip olmadığım için kabul edemedim. Seyirciye saygımdan dolayı yaptığım her işin için titizlikle çalışmak isterim. Sanırım mükemmeliyetçi bir yapım var. En uygun doğru zamanda doğru oyunla tiyatro yapmak istiyorum.

Set ortamı hayatınızın büyük bir bölümünü kaplıyor. Kendi kendinize kaldığınızda vaktinizi nasıl geçirirsiniz?

-       Aslında evcimen biriyim. Ailem ile vakit geçirmekten çok keyif alırım. Eşimle ve çocuğumla bitmeyen sohbetlerimiz vardır.  Evde olduğum sürelerde film izlemek özelikle klasikleri. Her fırsatını bulduğumda yeşil ve mavinin buluştuğu yerleri keşfetmek doğa içinde sessiz sakin vakit geçirmek, balık tutmak gibi, kafamı dinleyeceğim yerleri tercih ediyorum.

Küçük bir oğlunuz var. İleride onun da oyuncu olmasını ister misiniz?

Meslek tercihini kendisinin yapmasını isterim. Oyunculuk ya da hangi meslek olursa olsun, severek yapacağı bir mesleği olması konusun da tabiî ki destek olurum. İnsan severek yaptığı her işte başarılı olur diye düşünüyorum. Şuan da biraz dans ve müziğe ilgisi var. Piyano eğitimi başarılı bir şekilde devam ediyor. Tabi bir de benim öğrencim  tiyatro eğitmeni benim. Zaman neyi gösterir bilemiyorum ama sanata çok fazla ilgisi var.

Ölene kadar bu mesleği yapmak isterim diyebilir misiniz yoksa kendinizi koyduğunuz bir yaş sınırı var mı?

Açıkçası çok klişe olarak sahnede son nefesimi vermek isterim de diyemem, şu yaşıma kadar da oyunculuğa devam ederim de diyemem. Seyirci eğer beni sahnelerde görmeyi istiyorsa gücümün yettiği yaşa kadar tabiî ki oyunculuk yapmak alkışlanmak isterim. Bunu söylememin nedeni birçok usta oyuncu şuan hayatta değil. Ne bileyim Adile NAŞİT, Kemal Sunal, Münir Özkul, Yıldız Kenter daha nice üstad, şuanda yaşasalardı herkes sahnelerde ya da ekranlarda görmek isterdi. Bunun kararını verecek aslında seyirci diye düşünüyorum.