HATİCE OPAK'ın röportajı için tıklayınız...

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Ben 1942 doğumluyum. Yasımı buyutmeye karar verdim. 1940 olarak değiştirdik. İki doğum tarihimle de pasaportum var. 1954 yılında ilk okulu bitirdim. Babamın görevi nedeniyle gittiği Zonguldak’ta terzilik mesleğine başladım. Daha sonra İstanbul’ a gittik. 

Çok sık rastlanan soyadınız var. Soyadınızın geçmişinden bahsedebilir misiniz?

Evet, çok kalabalık ve çok eskilere dayanan Çebi soyadı hikayelerimiz var. Ünlü romancımız Yaşar Kemal’in Binboğalar Efsanesi kitabında anlatıyor. Osmanlı çağında 1865 başkaldırısından sonra aşiret koşulları değişip te yerleşmek için can attıkları günlerde olacak Çebi aşireti ustası bir kılıç yapıp padişaha götürüyor. Padişah da bu kılıcı o kadar beğeniyor ki o aşirete Aydın ovasını veriyor. Böylece Aydın ovasında Osmanlı döneminden Çebiler olduğundan haberdar oluyoruz. Bir araştırmamız da da Sovyetler Birliğinde Karadeniz kıyısına yakın Sudak kazasına bağlı Urajaynik köyünde de çok kalabalık bir Çebi sülalesinin yaşadığını öğrenmiş bulunduk. 18 Mayıs 1944 tarihinde II. Dünya savaşı sırasında Sudak kazasına bağlı Ayseres köyünde yaşayan Çebi’lerin Devlet Başkanı Stalin’in talimatıyla bir kısmının Sibirya’ya, diğer bir kısmının Özbekistan/Semerkant’a, oradan Rusya’da Krenoda’ya daha sonra Kırım Kuban’a sürgüne gönderildikleri, Gorbaçov döneminde çıkan ve halkların kendi köylerine dönebildikleri, fakat kendi köylerine Rus’ların yerleştirilmelerinden dolayı Urajaynik köyünde iskan ettiklerini öğrenmiştik. 350 yıldan fazladır orada yasadıklarına dair bilgiler  bulunmaktadır. 

İstanbul’da hangi işlerle meşgul oldunuz?

İstanbul’a gittiğimde yıl 1956 idi. Özel bir işyerinde pantolon dikmeye başladım. 

İngiltere’ye Londra yolculuğunuz nasıl başladı?

Şişli’de terzilik yapıyordum. Londra’da terzilik işinin çok iyi olduğunu söyledi arkadaşlarım. Gitmek için yazılanlar oldu. Seçme kişiler alınıyordu. Önce yazıldığım halde gitmedim. Çünkü Daha sonra  arkadaşlarımın ağzından Londra’daki işi öven mektup yazdım, babama okudum. Çocuklarımı sana bırakayım ben de gideyim dedim. Babam önce kabul etmedi, sonra kabul etti.  Bir arsa satmıştım,  Onun parasıyla eşimi ve küçük kızımı alıp Londra’ya gittik. Tanıdık birinin adresi vardı. Taksi tutup o adrese gittik. Bizi güzel karşıladılar. Odamızdaki televizyonu açık bıraktılar. O zamana kadar televizyon kullanmadığımız için bir turlu kapatamadım. Neyse televizyonu kapattık uyuduk.  Sabah oldu, ben dışarıya çıkıp elime kağıt kalem aldım, Londra sokaklarını yaza yaza dolaştım. Ankara bakkaliyesi ile karşılaştım. Onlara gideceğim adresi sordum. Bana bir taksi tathsis etti O araçla gittim. Arkadasımı buldum. Bakkala senden alışveriş yaparız dedim. Bana bir de ev ayarladı, eşimi ve kızımı alıp o eve yerleştik.  Bir Yahudi fabrikasında işe başladım. Elbise dikiyorduk. Bir ara Türkiye’ye dönmeye karar verdim sonra vazgeçtim. Daha sonra işyeri değiştirdim, parça başı çalışıyoruz. 15-20-25- 30 parca dikiyoruz. Bir yıl çalıştım. İstanbul’da Karteltepe’de 700 m2 arsa aldım. Bir yıl sonra babama bıraktığım çocuklarımı da aldım. Londra’da bir de oğlum oldu. Bu defa 5 cocukla ev bulmak zor olmaya başladı. 

Dilini bilediğiniz ülkede çalışmak zor olmadı mı?

Olmaz mı? Bir işadamıyla tanıştım. Onun İngilizcesi iyiydi. Onunla iş ortağı olduk. Ben de derdimi anlatacak kadar ingilizce öğrendim. Beraber tekstil fabrikası kurduk. Bir süre sonra işler istediğimiz gibi gitmedi, ortaklıktan ayrıldım. Restoran işine girdim. İşten anlamadığım için zorlandım. Çıraklığını yapmadığın işe girme diyor büyüklerimiz. Doğru söylemişler. Bu işi de devrettim. Daha önce çalıştığım işyerine gelip benim işimi beğendiği için bana kartvizit vermişti bir bey. Çok zengindi, onunla çalıştık. Okan adında bir arkadaşla çok güzel işler yaptık. Ortak işler, çok güzel paralar kazandık. Onunla ortaklıktan ayrıldım. 40 ortaklı fabrika kurduk. 

40 ortakla anlaşmak zor olmadı mı?

Evet çok zor oldu. Her kes kendini patron gördü. Yönetim kargaşası yaşadık. Bu işte uzun sürmedi. Başarı emek ister. Başarı kollektif çalışmayla mümkündür. Allah’ın herkese nasip etmediği işlere sahip olduk. İyi organize olabilseydik. Herkes işin

Çok mücadele etmişsiniz. Yeni nesil gençlere ne tavsiyelerde bulunursunuz?

Evet, çok girişimciydim. Gözüm karaydı. Ama sebat etmiyordum. Çabuk vazgeçiyordum. Bir çocuğa işi öğrettim. Çok başarılı oldu. Zengin oldu. Gençlere iyi bir eğitim almalarını, meslek sahibi olmalarını, bir yabancı dil öğrenmelerini öneriyorum. Seyahat etmelerini tavsiye ediyorum. İmkanları ölçüsünde gezsinler. Öğrenmenin ve eğitimin yaşı yok. Hedefleri olsun gençlerin. 

Siz çok seyahat ettiniz mi?

Evet, epey gezdim. Yunanistan, İsviçre, Fransa, Hollanda, İtalya. Türkiye’de bir çok il. 

En çok beğendiğiniz ülke hangisi ?

Su an Türkiye’de yaşıyorum. İsviçre çok temiz bir ülke. Ama Türkiye başka güzel, doğasıyla, tarihiyle, bayrağıyla. Hele ezan sesi. 

Türkiye’de herhangi bir iş sektörüyle ilgilimi siniz?

Türkiye’ye döndükten sonra inşaat sektörüyle ilgilendim. Zaman zaman İngiltere’ye gidiyorum. Çok teşekkür ederim.