Tarafsızlığıyla, insan haklarına olan yaklaşımıyla ve liyakatli reform anlayışıyla ülkesinde geniş kesimlerce sevilen Lübnanlı eski Başbakan Hassan Diab ile İstanbul’da bir araya geldim. Sempatik ve cana yakın tavırlarıyla beni çok etkiledi. Politik adımlarıyla dikkat çeken Diab hakkında bir ilginç detayla daha karşılaştım, eski Başbakan Diab tam bir Türkiye aşığı çıktı. Sürekli Türkiye’ye geldiğini söyleyen Diab ile Lübnan’da görev süresince yaptıklarından kişisel hayatına, halkına olan görüşlerinden sömürgeciliğe dek birçok konuda konuştuk. Buyurun sohbetimize…
İLK OLARAK KENDİNİZDEN BAHSEDER MİSİNİZ? HASSAN DİAB NASIL BİR LİDERLİĞE SAHİP?
6 Ocak 1959 yılında Beyrut’ta doğdum. 1981 yılında Leeds Metropolitan Üniversite’sinde iletişi m mühendisliği bölümünden lisans derecesiyle mezun oldum. Sonrasında, 1982 yılında Surrey Üniversitesi’nden sistem mühendisliği bölümünden yüksek lisans derecesiyle mezun oldum. Doktoramı ise 1985 yılında Bath Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği alanında yaptım.
Benim liderlik anlayışım ilke ve değerlere dayanır. Hayatım boyunca şu iki şeyin bir insanı tanımladığına inandım: Hiçbir şeye sahip olmadığınızda sergilediğiniz kararlılık ve her şeye sahip olduğunuzda gösterdiğiniz tutum. Lider, kişisel çıkarların ötesinde, toplumun ihtiyaçlarını karşılamak ve doğru bulduğu değerleri uygulamaktır.
GÖREV YAPTIĞIM 6 AYLIK SÜRE BOYUNCA ÜLKEMİ ETKİSİ ALTINA ALAN TÜM ZORLUKLARLA YÜZLEŞTİM
LÜBNAN BİRÇOK FARKLI KÜLTÜRÜN, POLİTİK YAPININ VE AYRIŞMANIN OLDUĞU BİR ÜLKEDİR. BU SÜREÇTE NE GİBİ STRATEJİ UYGULADINIZ?
Lübnan tarihinde ilk gerçek bağımsız bakanlar kurulu başkanıyım. Temel amacım, bu ayrılıklı düşüncelerle dolu ülkemin her kesimini her vatandaşına eşit yaklaşım sergilemek ve bunu yaparken ülkemizin liyakatli isimlerini yönetime davet ederek dünyada öne çıkan bir devlet anlayışı getirmek istedim. Görev yaptığım 6 aylık süre boyunca ülkemi etkisi altına alan tüm zorluklarla yüzleştim. Ayrıca 13 ay boyunca Bakanlar Kurulu Başkanı olarak görev yapan ilk başbakan oldum.
LÜBNAN TARİHİNDE GÖRÜLMEMİŞ REFORM YAPARAK DİKKATLERİ ÜZERİNİZE ÇEKTİNİZ. BU KONUDA NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
Tüm zorluklara, tüm bakış açılarına rağmen 6 kadın bakandan, 10 üniversite akademisyeninden oluşan toplumun her kesimini kucaklamak amacıyla liyakat odaklı kabine kurdum. Kabinenin %30’u kadınlardan oluşuyordu. Kadın bakanlar, Adalet Bakanlığı, Savunma Bakanlığı, Başbakan Yardımcılığı gibi kritik görevler üstlendi. Kurulan bu kabine, bilimi, mantığı, deneyimi ve ulusal çıkarları önceleyen bir hedef güderek görevlerini başarıyla yerine getirmeye çalıştı. Tabii bunları yaparken, eski hükümetten bakanlara yer vermeyişim bazıları tarafından eleştirildi fakat tüm amacım siyasi parti üyelikleri olmayan kişilere yer vermekti. Ayrıca gelenekselleşen 30 üye yerine 20 üyeden oluşun hükümet kurarak minimal bir yapı hedefledik.
YOLSUZLUK UYGULAMALARIYLA HIZLICA MÜCADELE ETTİM
EKONOMİK VE MALİ SORUNLARLA DA KARŞI KARŞIYA KALDINIZ. SİZCE BUNUN SEBEBİ NEYDİ?
On yıllarca yıl süren kötü yönetimlerin birikimleriyle biz yüzleşmek zorunda kaldık. Bu sorunlar karşısında “Mali iyileşme” başlıklı reform oluşturduk. Bu reform IMF tarafından desteklendi. Yolsuzluk uygulamalarıyla hızlıca mücadele ettim.
GÖREVİM BOYUNCA YOLSUZLUKLA MÜCADELE ETTİM
İSTİFA AÇIKLAMANIZDA BAZI CÜMLELER DİKKATİMİ ÇEKTİ. “YOLSUZLUK DEVLETİN TÜM ALANLARINA KÖK SALDI, BU YOLSUZLUK DEVLETTEN DAHA BÜYÜK GÜCE SAHİP, BU YÜZDEN SİSTEM ZİNCİRLENMİŞ.” DEDİNİZ. BU KONUYA DEĞİNMEK İSTER MİSİNİZ?
Görevim boyunca yolsuzlukla mücadele ettim. Bu bazı çevrelerin işine gelmediği için çok yoğun baskılarla ve saldırılarla karşı karşıya kaldım. Öyle ki COVID-19’un en zorlu zamanında ben ülkenin başındaydım ve buna rağmen şunu rahatlıkla diyebilirim ki, ekonomik ve yolsuzluk sorunlar daha zorlayıcı oldu. Ayrıca uluslararası engellerle de karşılaştık. Birçok siyasi parti ve bazı medya kuruluşları aleyhimize çabaladı. Karanlık odaklar, çalışmalarımızı engellemek için var gücüyle çabaladı.
IMF programının engellenmesini, yurt dışına çıkan paraların dönmesini, Suriyeli göçmenlerin evine dönmesini, 2 milyondan fazla insana içme suyu sağlayacak projeler gibi hayati projeleri engellediler. Ülkemizin kalkınmasını sağlayacak altın fırsatı da yok ettiler.
SÖMÜRGECİLİK VE İŞGALİN HER TÜRLÜSÜ İNSAN HAKLARINA AYKIRIDIR
SÖMÜRGECİLİK KONUSUNDA DA DİKKAT ÇEKEN SÖYLEMLERİNİZ VAR. BU KONUDA NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
İnsan haklarına karşı derin bir bağlılık içerisindeyim. Bağımsızlık ve yönetim insan haklarının en önemli unsurlarındandır. Sömürgecilik ve işgalin her türlüsü insan haklarına aykırıdır. İnsanlık olarak sömürgecilikle mücadele edip, insan haklarını benimsemeliyiz. Bu duruma bir örnek vermek isterim: İkinci dünya savaşından sonra Samoa, Yeni Gine, Solomon Adaları, Palau gibi birçok okyanusya ülkesi sömürgecilikten kurtulup bağımsızlıklarını ilan etti. Bir başka örnek ise, 1948 yılında Filistin İsrail tarafından kolonize edilmek istendi. İsrailliler Filistin’in kendilerine ait olduğunu savunuyor fakat Filistin’de binlerce yıldır yaşayan halk olarak Filistinlilerin varlığı bu iddiaları bertaraf etmektedir. Araplar 780 yıl gibi uzun süre boyunca Endülüs’ü yönetmiştir, buna rağmen Araplar bugün çıkıp Endülüs hakkında bir hak talep edebilir mi?
ADALET, BARIŞ, İNSAN HAKLARI İÇİN MÜCADELE EDEN TOPLUMLAR DESTEKLENMELİDİR
LÜBNAN HALKINA VE DÜNYA KAMUOYUNA MESAJ VERMEK İSTERSENİZ NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
Lübnan, dini ve politik tartışmalarla anılsa da ben halkımızın dayanıklılığına ve potansiyeline inanıyorum. Lübnan halkı etnik, dini, mezhepsel ve politik ayrımcılık olmadan birlik olursa yeniden ayağa kalkabilir. Dünya kamuoyuna mesajım ise, adalet, barış, insan hakları için mücadele eden toplumlar desteklenmelidir. Güçlü olan değil, haklı olan kazanmalıdır.
TÜRKİYE HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
Türkiye’ye defalarca geldim. Ailem de defalarca geldi. Ben ve ailem Türkiye’ye büyük sevgi duyuyoruz. Türkiye benim için ikinci vatandır. Türkiye sevgisini her zaman kalbimde yaşayacağım ve ülkenize fırsat buldukça her zaman gelmeye devam edeceğim.
Bu keyifli sohbet için çok teşekkürler .
Ben teşekkür ederim Habib bey…