Gerçeği duymaya hazır mısın?
Canım dostlarım sizleri çok seviyorum, 25 yıla yaklaşan gazetecilik hayatımda, yazılarımla, röportajlarımla, haberlerimle hep bütüne katkı olmaya çalıştım, doğru bildiğim ışığı yaymaya çalıştım, ben sizlerden, bana güveninizden, samimiyetinizden razıyım, hakkım helal, sizler de bana hakkınızı helal edin. Bu dünyaya geliş amacımız, kim olduğumuz arayışı yolculuğundayken, yolum çok güzel insanlarla, derya olmuş kişilerle rastlaştı çok şükür, hep sizlerle paylaştım, öğrendiklerimi de aktarmaya çalıştım, gönlüm ferah, dilerim bütüne katkı oldum olabiliyorumdur, sizleri can hocamla ilmiyle buluşturuyorum yine, kaçmaz bir yazı dizisiyle … Anların değerini bilmek ümidiyle …
Değerli hocam KENDİNİ BİLMEK aslında kendini tanımak demek değil mi ? İnsanın kendi karanlık yönleriyle de tanışması ve kurtulması, zaaflarını fark edip bırakması bu yolda yapılması gerekenlerden ilkler mı hocam, nasıl bir yol haritası önerirsiniz ?
Kendini Bilme sözü hakikati Kendini Tanı felsefesine dayanır. Kendini tanı psikolojide kullanılan bir terim aslında. Kendinin Tanı felsefesi, bir insanın ben kimim?, neye benziyorum? sorularını sormasına neden olur. Bu soruların cevaplarını aramaya başlar. Ancak cevapları dışarda arar ilk başta. Çünkü kendini tanı felsefesi ben neye benziyorum ile eşdeğerdir.
Böylelikle insan dışarda gördüğü ne varsa, kendinle eşleştirir ve farklılıkları tespit eder. Bu farklılıklar nelerdir. Akıl. Nefs. Muhakeme. Kavrayış. ifade. Düşünmek. Buna benzer bulguların doğada başka canlılarda daha az ya da hiç olmadığını anlamasıyla manevi bir yolculuğa çıkar. Ancak bu manevi yolculuğa çıkana kadar dışarda epey zaman kaybetmiştir. Neredeyse otuzlu yaşların sonlarına doğru da içe doğru arayış başlar. Hakikatli cevaplar ancak içerde, gönlünde olduğunu kavrar. O vakit içe doğru yolculuk o insanda öz farkındalık ve öz bilincin gelişmesine vesile olur. İşte bu olgunlaşma evresidir.
Kendini Bil ve Kendini Tanı bu iki cümle kadim cümle. Binlerce yıldır kullanılıyor. Dergahlarda, manastırlarda, tapınaklarda, ezoterik okullarında, dini ve felsefefik tum medreselerde kullanılan iki cümle. Ancak Kendini Bil dendiğinde senin karşında biri var ve sana bunu söylüyor. Senin dışında bir ikinci kişi bunu sana öneriyor ifadesi yaratılıyor bilincinde. Bilinçaltı bunu bu şekillde algılıyor. Düaliteye geçiş, Tevhidden kopuş.
Bu bir algı yöntemi ve halktan gizlenmesi için böyle söylendi. Yani ikinci bir kişi sana diyor ki Kendini Bil. Bu bilinçaltında şuna yol açıyor. Düaliteye. Yani ikilik. Halk bu ikilik cümleyi duyduğunda bilinçaltı çalışmıyor üretmiyor. Bilincin çalışmaması için üretilen bir kavram.
Kendini bil kelimesinin bilinçte çalışabilmesi için, tümlenişe geçmen gerekiyor hakikatte. İşte bu saklandı binlerce yıldır halktan. Ancak o derse o dergaha o manastıra o ezoterik okuluna girersen bilebildin hakikati. Halk arasında kendini bil dendi ki bilincin çalışmasın, düşünme ve üretme. Ancak dergahlarda gizli öğretilerde hakikatler insanların kulaklarına fısıldandı. Böylece halk düalite yani ikililk kavramında kaldı, gizli ilimlerde insanlar tevhidde yani birlik inancında kalabildiler.
Şimdi sen ikiliği şöyle değiştireceksin. Kendim Kendimi tanı. Kendim kendimi bil. Kendinden kendine bir sesleniş. Bir emir kipi değil. Senin tümsel bilincinden bütünsel bilincinden ruhuna, tüm hücrelerine, fiziksel, düşünsel, manevi,ruhsal, mental astral bedenlerine, şu anki anlayan ve hisseden uyanmış bilincinden bir davet. Kendini Bil ve Kendini Tanı aslında davet oluşturmuyor. Daveti oluşturan Kendinden Kendine bir sesleniş olan Kendim Kendimi Bil kelimesi. İşte binlerce yıldır halktan saklanan sır buydu. Bu yüzden milyonlarca insan arasından çok azı kendini bilme yolculuğuna çıkabildi.
İnsanın nefsini terbiye etmesi mi ilk koşul, siz hep örnek verirsiniz, canınız bir tepsi baklava çekiyorsa bir tane yiyin diye, nasıl dengeleyebiliriz ? Nefs nedir aslında ? Mertebelerini anlatabilir misiniz ?
Kendini tanı sözcüğü nefsini tanı anlamında. Çünkü kendin kelimesinin işaret ettiği yer zaten nefsin. Nefsin zaten sensin. Kendini tanı yunan mitolojisine ait bir söz, günümüzde artık nefsini tanı olarak yer değiştirmeli. Çünkü nefs zaten biziz. Kendimiz. Nefs bizden ayrı bir organ değil. Akıl gibi, gönül gibi kalp gibi değildir nefs. Tüm meziyetler nefs olgusu içinde toplanır. Ve nefs başlı başına bir cevherdir.
Ve nefsin de mertebeleri vardır. Mesela ilk mertebe nefsi emmare. Zorlayan cebir eden, alı koyan, cinayet işleyen, kötülük yapan, dedikodu vesvese üreten, kuyu kazan, dolap çeviren, dolandıran kişilerin nefsi. Sevilmezler bu kişiler zaten sevmeyi de bilmezler. Herkesin ama herkesin hayatında böyle birileri vardır. Mutlaka böyle biriyle sınanırsınız. Her Yunus’un onu sınayan bir Molla Kasım’ı vardır diye bir söz var. Yani her aklı selim karşısında onu sınayan bir nefsi emmaresi mutlaka olacaktır.
İkinci nefs mertebesi, nefsi levvame. Bu kişiler de hayatınızda çoktur mesela. Hata yapar af diler, yine aynı hatayı yapar yine af diler. Günah işler tövbe eder. Korkunç bir hata yapar ve Allah’ın huzuruna çıkıp af diler.
Üçüncü nefs mertebesi, nefsi mühlem. Bu kişiler zaten hemen hemen hepimiziz. Yani ilham alan kişiler. Nefislerindeki ayetleri görebilen, ilahi işaretleri alabilen, rüyalarını yorumlayabilen kişiler bunlar. Yaradılışı be an gözlemler ve sonuçlar çıkarırlar. Maneviyatları güçlüdür ancak dünyasal işleri de ihmal etmezler. Dünya nüfusunun çoğunluğu nefsi ilhamdır.
Dördüncü nefs mertebesi, nefsi mutmain olanlar. Biraz daha azınlıkta ama sayıları fazladır. Hoşnut olan kişiler. Her ne ollursa olsun neşelerini ve huzurlarını kaybetmezler. Mutmain olmuşlardır yani kalplleri gönülleri ve nefsleri bütünleşmiştir. Derler ki allah istemese yaprak kıpırdamaz. Herşeyde bir hayır vardır.
Beşinci nefs mertebesi, nefsi radiye mesela. Bu mutmain olmaktan daha ötedir. Teslim olmuştur her şeye. Rıza göstermiş, başına ne gelirse yaradandan gelir. Yüzünü allaha dönmüştür. Bela da gelse, şer de gelse eyvallah der. Kötülük de görse affeder. Hakk böyle istemiştir der. Yani Hakk’tan razı olan kişi radiye olmuştur.
Altıncı nefs mertebesi daha da ilginç, nefsi mardiye. Bu kişiler hem mutmain olmuşlardır yani huzurları tamdır. Hem her şeye rıza gösterirler. Belayı da şerri de hayrı da bir görürler. Ayrıca ilahi sistem de bu kişiden razıdır. Nerede olursa olsunlar bereket götürürler, sözleri dinlenir, bir mahalde olmaları yani bir coğrafyada olmaları oradaki insanlar için berekettir. Nefesleri kuvvetlidir çünkü ilahi sistemden yardım alırlar. Yanlarında büyük huzur duyarsınız. Böyle insanlar hayatınızda mutlaka bir kere denk gelmişsiniz. Çünkü çok azdır bu kişiler. Velayet makamı ve arifler nefsi mardiyedir. Veliler, arifler.
Yedinci nefs mertebesi, ulaşılması en zor olan bir makam. Nefsi kamile. Manevi olgunluğa tam erişmiş, ilmi rüşt almış, nefsleri terbiye olmuş kişiler. Nübüvvet ve velayet makamı ayrıca risalet makamında olan kişiler nefsi kamiledir. Ancak tüm insanlığa açık bir kapıdır Kamil nefsi. Her insanın ulaşabileceği meşakkatli bir makamdır.
Tekamül yolculuğunda ki bunun için geldik bu yaşama, dünyanın sınavları Çetin de olsa öğretici bir okul, kendini bilmek Rabbini bilmek demek düsturunu yine biraz daha açar mısınız canım hocam, çok önemli …
Nefsimizi bilirsek, yani nefsin başlı başına kendimiz olduğunu idrak edebilirsek, kendini tanıma yolculuğunda epey yol katetmiş oluruz. İşin bütün sırrı nefsin kendimiz olduğu. Peki nefsini bilen rabbini bilir sırrı nereden geliyor. Nefsinin, dünya üzerinde kendi rabbi olduğu sırrına vakıf olur.
Bu sır insana ne verir. Manevi yolculuğa çıkan her insan nefsini tanıdıkça, kendini bilmeye başlar ve efendisinin kendi nefsi olduğu idrakine varır. İşte bu halife boyutu. Buna ulaşmak çok kolay bir yol değil. Zaten bu idrake varan kişinin artık bu dünyada işi kalmaz. İnsanı kamil mertebesi ile bu dünya okulundan mezun olmuş olur.
Sen nerede isen Rabbin seninle. Ayeti üzerine
(Hadid Suresi 4. Ayet: O, gökleri ve yeri altı günde (altı evrede) yaratan, sonra Arş’a[525] kurulandır. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, oraya yükseleni bilir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah, bütün yaptıklarınızı hakkıyla görendir. )
Demek ki senin Rabbimiz göklerde semavat üzerine ve kendi halinde değil ve bizi oradan izlemiyor. Seninle ve sen nerede isen seninle beraber. Bu kadar tevazulu ve dayanışma içinde olan bir Yaradan. Her nerede isen seninle. Bunu vaad eden bir rabbin var. Ayette apaçık vahiy etmiş. O halde kendinden yola çıkarak onu tanı. O seninle. Sen gülerken seninle gülen, sen yürürken seninle yürüyen, sen ağlarken üzülen, sen kahrolurken seninle dayanışmaya giren bir rabbin var ve seninle.
Rabbin emirleri her an iner.
(Talak Suresi 12. Ayet : Allah, yedi göğü ve yerden bir o kadarını yaratandır. Allah'ın emri bunlar arasından inip durmaktadır ki, Allah'ın her şeye kadir olduğunu ve Allah'ın her şeyi ilmiyle kuşattığını bilesiniz.)
Rabbin her an emirlerini bahşediyor. Nimetini rızkını rahmetini rahim enerjisini sürekli indiriyor. Demek ki rabbin sürekli çalışıyor hiç boş durmuyor. O uyumuyor. O dalgın değil. O sürekli faaliyet halinde. Sürekli çalışıyor ve ne için. Varlıkları için. Varlıklarına nimet yaratmak için, insanların dileklerini yerine getirebilmek için sürekli çalışıyor.
Senin için çalışan bir ilahi sistem düşün. Ne kadar değerli olduğunu hal olarak hisset. Şimdi istemez misin kendini bilmeyi ve kendini tanımayı. Çünkü sen kendini tanıdıkça rabbini de tanıyorsun. O tevazulu ve dayanışma içinde. Sen de onunla isen ve o seninle ise senin de tevazulu ve dayanışma içinde olman gererekiyor.
Rabbin her an bir Sende.
(Rahman suresi 29. Ayet: Göklerle, yerde bulunan her şey O'ndan dilenir, O, her an bir iştedir.)
Sürekli yeniyi yaratıyor. Her an. Her an. Yarın değil, yılda bir kere değil, yirmidört saatte bir değil..... her an. Her an durmadan çalışan üreten yenilikler içinde olan, rahmeti rızkı dağıtan varlıklara uzanan bir yaradan. Ne büyük bir mücadele. Hiç boş durmuyor. Sürekli çalışıyor, çabalıyor hiç uyumuyor hiç doğurmuyor ancak sürekli yaratıyor. Var ediyor. Bu nasıl bir aşktır. Bu nasıl bir varlılk sevgisidir. Kün emrini verip geri çekilen her şeyi izleyen sonra da ateşlere atan bir Rabbin yok.
Kün deyip her an yaratan, her an yenileyen, her an geliştiren, mizansenler yaratan, senin için çalışan bir yaradan. O halde rabbin kainatın ve yarattıklarının hizmetinde bu çok büyük bir tevazudur.
4. Alemleri gezmek, ilhamlar almak, rüya ya da sezgileriyle bilgileri edinmek ve bunları günümüze getirmek, yaşama katmak mümkün mü ? Tesla yapabilmiş değil mi , bizler nasıl yapabiliriz can hocam ?
Ancak liyakat sahipleri yapabilir. Tesla yapabilmiş mi bilmiyorum. Ancak liyakat sahipleri yapabilir buna eminim.
Astral seyahatte görüp gördüğün her şey senin kendi aleminin yansımaları. Senin kendi ruhunun kendi maneviyatının içindeki katmanlarda dolaşabilir ve düşünce formlarınla, geçmiş travmalarının yarattığı düşsel görüntülerle karşılaşabilirsin. Çünkü sen bir alemsin. Senin aleminin içinde de katmanlar makamlar var. Liyakatinin ölçüsünde astral seyahat esnasında kendi yarattığın formlarla karşılaşma olasılığın var. Bunlar gerçeklik boyutunda olan senin kendi gerçeklik boyutunun görüntüleridir. Bu birinci ele aldığım konuda şunu da sana söylemek isterim ki. Uykuda iken rüyaların ile, uyku ile uyanıklık arasındaki astral seyahatin ile, seni hipnoza alsalar gördüğün görüntüler benzerlik taşıyacaktır.
Sen kendi aleminden dışarı çıkamadığın için kendi gerçeklik boyutunda gezineceksin. Astral seyahat yapan kişilerin karşılaştığı bu durum bir sorun teşkil eder. Ve astral seyahatte bu ilk tecrübeler genelde kendi aleminde yarattığı alan içinde kalmayı gerektirir. Senin kendi boyutundaki düşünsel formlar, yarattığın imgeler, hayaller, olmasını istediğin fikirler, senin hayallerin senin düşlerin, senin kendi yarattığın ne varsa senin alanında gezinmendir. Bu gerçeklik boyutu. Astral seyahat, aslında hakikat boyutunda gezinme demektir ki bu evreye ulaşman için kendi boyutundan çıkman gerekiyor. Astral seyahat yapıp gördüğün ve bulduğun her şey katmanlar arasında sıkışıp kalan tuhaf görüntüler olabilir bunlar senin korku düzleminde yarattığın abuk subuk yaratıklar, senin düşünce formlarından oluşmuş düşük titreşimli görüntüler olacaktır. Bunu idrak edebilirsen ikinci safhaya geçebilirsin. Ancak ikinci safhaya geçebilmen için kendinde bazı uygulamalar yapman gerekiyor. Sabretmen gerekiyor. Astral seyahatte ya da rüyalarında gördüklerinin senin alanında olan senin kendi yarattığın düşünce formları olduğuna uyanmalısın. Yani kısaca uyanış sadece bu dünyada değil. Senin manevi boyutunda da olmalı. Seni korkutan görüntüler, ürkütücü sesler, içindeki korku, tuhaf yaratıklar, tuhaf objeler emin ol ki senin kendi yarattığın ya da sana dikte ettirilen korkuların ürünü. Bu safhadan çıkabilmek için liyakat gereklidir. Nefs emarelerini tekrar idrak edip anlamak gerekiyor. Hangi safhada olduğunu bulabilirsin.