HABİB BABAR'ın röportajı için tıklayınız...
Bugüne kadar yapmış olduğu bir birinden başarılı işlerle sıkça isminden söz ettirdi usta oyuncu ve seslendirme sanatçısı Erden Alkan 12 Şubat 1941 yılında Giresun’da dünyaya geldi. Vefa Lisesini bitirdikten sonra Viyana Max Reinhardt Tiyatro Okulunda oyunculuk eğitimi alan Alkan, 1970 yılında tiyatro oyunuyla sanat dünyasına merhaba dedi. Aynı yıl sinema filmiyle sinema dünyasına adım atan Erden Alkan, muhteşem oyunculuğuyla kısa sürede büyük çıkış yakaladı. Yıllarca yaşadığı Almanya’da kurduğu tiyatro ile birçok başarı elde eden Türk Sineması ve tiyatrosunun temel taşlarından olan Erden Alkan ile dününü, bugününü konuştuk. Haydi buyurun sohbetimize…
SİNEMAYA NE ZAMAN VE HANGİ FİLMLE BAŞLADINIZ?
Sinemaya 1970 de, Gülriz Sururi- Engin Cezzar Tiyatrosunda oynarken, yapımcı Ümit ağabeyin (Daha fazlasını hatırlamıyorum) beni iş yerine çağırması ve bir rol teklif etmesi ile başlamış oldum. 1970 yılında çekilen Yücel Uçanoğlu’nun yönetmenliğini yaptığı filmde Murat Soydan ve Esen Püsküllü ile kamera karşısına geçtim.
YEŞİLÇAM HEYECAN VE YENİ BİR BAŞLANGIÇTIR
YEŞİLÇAM SİZİN İÇİN NE İFADE EDİYOR?
Yeşilçam benim için ''Heyecan, yeni bir hayat başlangıcı'' demektir. Halâ da, muhterem ve muhteşem halkımızın seneler sonra da olsa, bizlere gösterdiği sıcaklık, yakınlık tahminlerin ötesinde mutluluklar veriyor. Sağ olsunlar, var olsunlar.
ESKİ FİLMLER İLE YENİ FİLMLER ARASINDAKİ FARK NEDİR SİZCE?
Eski ve yeni filmler mukayese edilemez. Eskiler saftı. Romantizm, ümitsiz aşklar, sadık-dostluklar, kahramanlıklardı işlenen temalar. Çok ilkel şartlarda çalışırdık. Kimse (Bilhassa figüran kardeşlerim) gözünü budaktan çekinmezdi. Sesli kayıt yoktu. Filmlerin hepsi dublajlarındı. Ve en önemlisi, asıl parayı yapımcılar kazanırdı. Bu hususta, hakikaten son derece bencildiler. Ama o zaman ''casting'' diye bir kavram olmadığı için, iş görüşmeleri yapımcı ile direkt konuşarak olurdu. Bu bakımdan, ister-istemez, yapımcı ile oyuncu arasında abi-kardeş havası doğardı... Bu malî açıdan birşey değiştirmezdi. Yapımcı yine kapacağını kapar, başrollere biraz fazlaca öder; talî-rollerde olanlara karşı cimri, hele hele figüranlara edepsiz paralar verilirdi. Ama oyuncular arasında tam bir ''arkadaşlık'' atmosferi vardı. Ve bu hepimiz için sıcak, unutulmaz dostlukların kurulması demekti. Mutluyduk.
YEŞİLÇAM OYUNCULARINA DİZİ VE SİNEMA FİLMLERİNDE NEDEN YER VERİLMİYOR SİZCE?
Nesil değişimi, asıl sebeptir bence... Ve yeni neslin, Yeşilçam'dan televizyon çağına geçisindeki süreçte kendilerini çok iyi yetiştirmeleri ve modern çekim-tekniklerini iyi öğrenmeleri bunu pekiştirmiştir.
YENİ PROJELERİNİZ VAR MI?
Bir takım projeler teklif ediliyor. Ama ben ''Aman bir yerde oynayayım'' demek durumunda (çok şükür) olmadığım için, beni tatmin etmeyen projelere yanaşmıyorum. Zaten yaşım itibarı ile fazla bir şeyler de ümit etmiyorum ve beklemiyorum. Uygun bir şey gelirse ne alâ... Bu arada Film-San'ın galasını tertipleyen Murat Özen kardeşimden ilginç bir tiyatro teklifi geldi. Üzerinde çalışıyoruz. Bir de ben, bugünkü eşimle olan geçmişimiz üzerine bir film çekilmesini isterdim. Son derece romantik ve enteresan bir yaşanmış hikâye. Bakalım...
NİŞANLIMI 34 YIL ARADAN SONRA BULDUM VE EVLENDİK
BİZE BU HİKAYEYİ KISACA ANLATIR MISINIZ?
1967 yılında lisan öğrenmek içi Avusturya’ya gitmiştim. Şimdiki eşimle orada tanıştım. İsveçliydi, çok düzgün bir kızdı. Yaklaşık 5 yıl nişanlı kaldık. Benim hatam yüzünden ne yazık ki o dönem ayrıldık. Tabii çok vicdan yaptım. Gerçekten çok sevmiştim ve hatam yüzünden ayrılmıştık. Tam 34 yıl aradan sonra eski nişanlımı arayıp buldum. Şimdi evli ve çok mutluyuz. Tek amacım bu aşkı film yapmak. İnşallah bunu da başaracağım.
ALMANYA’DA TİYATRO KURDUM
UZUN SÜRE SİNEMADAN UZAK KALDINIZ BUNUN SEBEBİ NEYDİ?
80’li yıllardaki sek film furyasıyla birlikte Almanya’ya gittm. Orada ticarete atıldım ve ticarette başarıyı yakaladım. Daha sonra Tiyatro kurdum. tiyatrom 15 yıl devam etti.
BUGÜNE KADAR KAÇ SİNEMA FİLMİNDE OYNADIINIZ?
Yeşilçam'da, l975 e kadar 30 civarında film yapmışım. Bendeki kayıt 56... Almanya'da yine bu sayıya yakın dizi, film ve tiyatro çalışmalarım oldu. Ayrıca yine Almanya'da, yaşamı 15 sene süren bir tiyatro ve 5 sene süren bir kabare-tiyatrosu kurmuştum.
GENÇ OYUNCULARA NELER TAVSİYE EDERSİNİZ?
Genç oyunculara tavsiyem: Hiç bulaşma... Doğru dürüst bir iş öğren, diplomanı al. Eğer illâ oyuncu olacağım dersen, o zaman başla. Eğer ki girdiysen, Türkçeni en iyi şekilde öğren. Diğer lisanlardan birini de öğren (İngilizce tavsiyemdir). Ata binmesini, eskrim, yüzmeyi, dans-etmeyi, şarkı söylemeyi becer. Spor yap. Yani, kısaca: Donanımlı ol... Eğer yakışıklı bir erkek ve güzel bir kadınsan: ''Güzelliğin geçici'' olduğunu hiç aklından çıkarma... Her zaman dakik ol. Yapamayacağın hiç bir şeyin sözünü verme. Kimsenin arkasından, yüzüne direkt söyleyemeyeceğin lâfları etme. Asla yalaka olma. Başın dik olsun. Laubalilik, yılışıklık yapma. Güvenilir ol. Eğilmeden mütevazı ol. Boş konuşma. Soru sormaktan çekinme. Ama insanlara gına da getirme.
KILICI KAFAMA GEÇİRDİ KANLAR İÇİNDE KALDIM
PEKİ HİÇ UNUTAMADIĞINIZ BİR ANINIZI BİZİMLE PAYLAŞMAK İSTER MİSİNİZ?
Gülmeye başlıyor… Hayatım hiç unutamadığım anılarla dolu. Bunlarda biri: Üç Silahşörler filmini çekerken, başımda kırılan tahta kılıçtır... İki, izbandut gibi figüran kardeşimle boğuşacağım. Onları normal hayatta yenmeme imkân yok ama başrol oynuyorum, yenmem gerek. Belli ki acemiler. Birisi kafama kılıcı patlatıverdi. Alnımdaki kalın bir damarı yırttı. Çekim İstinye tepesindeki, meşhur konakta oluyor. Beni acilen İstinye kliniğine taşıdılar. Üstümde Artos'un kıyafeti var. Millet acayip bakışıyor, gülüşüyor... Tetanos iğnesi yaptılar, ellerin şişebilir, başın dönebilir, görmede zorluk çekebilirsin dediler. İyi mi? Film tatil edilir diye düşündüm ama nerdeee... Sargılar çıkarıldı ve biz o günkü çalışma planını bitirdik. Aslında bunun devamı, daha da garip. Ama bir dahaki röportajımızda inşallah.
BİR ERKEK NASIL OLMALI?
Maço olma... Esprili, gülmesini ve güldürmesini bilen bir erkek, adam ol. Surat asma. Kaşların, normal hayatTa eğer gerekmiyorsa çatık olmasın. Anlayışlı ol ve olaylara dünya gözü ile bak. ''Hayır'' demek seni bir sürü dertten kurtarır ama kendini ispat gerekçesi ile her duyduğuna düşünmeden hayır deme. Hayat çok engindir. Her şeyi her yerde anlatma ama açık yürekli ol...