MEHMET ALİ BABAR'ın röportajı için tıklayınız...
"Farklı spor dallarında kendini kanıtlamış ve başarılara imza atmış değerli bir Antrenör den bahsedeceğim size... Tam bir spor aşığı... Onun başarılarını dinledikçe hayranlık duydum... Futbol, Tenis, Bisiklet, Basketbol ve daha nice sporlar... Yani bir koltukta üç karpuz değil, 7 karpuz taşıyor..."
Hocam sizi tanıyabilirmiyiz?
Ben Aytaç GAZİOĞLU 24 Haziran 1975 yılında iki çocukları olan, öğretmen anne ve babanın ilk çocuğu olarak Trabzon’un Maçka ilçesinde doğdum. 3. Sınıfın sonuna kadar anne ve babamın görevlerini icra ettiği Maçka’ya bağlı olan Kaynarca Köyü’nde yaşadım. Sonrasında takvimler 1984 yılını gösterirken tayin sebebiyle İstanbul’a taşınmak durumunda kaldık. İstanbul’a ayak bastığımızda herkes gibi akrabaların daha yoğunlukta olduğu Küçükçekmece ilçesinin Halkalı semtinde yaşamaya başladık. İlkokul 4 ve 5. Sınıfları burada tamamladıktan sonra artık ortaokula başlama zamanı gelmişti.
O yıllarda ortaokul yaşlarında bir çocuk olarak Halkalı’dan Bakırköy Ortaokulu’na gitmek için o Yeşilçam filmlerinde bolca gördüğümüz unutulmaz Banliyö Trenleri serüvenim başlamıştı artık. Küçücük bir çocuk olarak artık Halkalı-Sirkeci hattındaki hayatım başlamıştı. Bu süreç Bakırköy Lisesi’nden mezun olana kadar sürdü. Bu arada İstanbul’da amatör bir kulübün altyapısında da futbola başlamıştım. Hem futbol hem okul bir arada devam ediyordu. Oynadığım kulübün A takımına kadar yükselmiştim genç yaşta. Hatta birkaç tane de transfer yapmıştım. Sonra Üniversite sınavına girip Karadeniz Teknik Üniversitesi İktisat Bölümü’nü kazandım.
Trabzon’da benim yaşlarımda 3 öğrencisi daha olan teyzemde kalıyordum. 3 kuzenle birlikte ev zaten bir öğrenci yurdu gibiydi. Trabzonspor’lu olmamız münasebetiyle de takım deplasmanda olmadıkça her maça da gidiyorduk. Malum 1995 kaçan şampiyonluk travmasını bizzat stadyumda yaşamış görmüş biriyim.
Spor'a olan Sevgim beni başarıya ulaştırdı... !
Bizim Üniversite kampüsünde tenis kortları vardı ve kimse oynamıyordu. Bir sınıf arkadaşımla birlikte ki adı Salim Salimoğlu’ydu ve şu anda Atv haber’de gazetecilik yapıyor; ara tatilde raket top alıp kendi çapımızda kortta tenis oynamaya çalışıyorduk. Daha sonra aramıza başka katılan arkadaşlarımız da oldu. Epeyce kalabalıklaştıktan sonra okulumuzda tesadüfen varlığından haberdar olduğumuz tenis hocamızla tanıştık. Hemen bir ekip kurarak derslere başladık. Hocamız Yılmaz Çakmak’tan bu işin tüm eğitimlerini alıyorduk artık. Zaman ilerledikçe bu işi daha çok sevmeye başlamıştım ve futbol aklıma bile gelmiyordu. Hatta bazen 6 saat bile kortta kalıp tenis oynuyorduk. Üniversite’de Tenis Kolu’nu kurduk ve büyüttük. Mezun olurken de bizden sonra gelen genç arkadaşlarımıza emanet ettik. Artık okul bitmişti.
Mezun olduğum gün askere gidebilmek için erken sevk dilekçesi vermiştim ve kabul edilmişti. Sakarya 1. Piyade Tugay Komutanlığı’nda 295. Kısa dönem olarak askerlik görevime başladım. Birliğe teslim olurken doldurduğumuz bilgi formunda tenis oynadığım bilgisini de yazdım. Görev yerim kısa bir süre sonra değişip Kocaeli’nin Kandıra ilçesindeki Alay Komutanlığı’na geçiş oldu. İstanbul’a daha da yakınlaştım diye biraz daha mutlu olmuştum. Sporcu kimliğimden ötürü eğitimler, spor aktiviteleri en büyük keyfimdi. Bu arada Karadenizli’likten gelen bir silah merakı da vardı ve atışlarda hep gönüllü oluyordum. Bir gün eğitim esnasında bölük komutanına gelen bir telsiz anonsu ile Alay Komutanı’nın beni çağırdığı bilgisi geldi. Şaşkındım ve sebebini bilemiyordum. Makamına gittiğimde bana tenis oynadığımı öğrendiğini söyleyip, malzemelerimin olup olmadığını sordu. Ben de yanımda olmadığını söylediğimde hafta sonu alıp gelmemi emretti. Sonuçta emri veren bir Albay’dı ve emri yerine getirmek icap ederdi. Malzemeler alınıp gelindikten sonra Albay ile tenis oynayarak 5 ay 10 günlük askerliğimi de tamamlamış oldum.
Türkiyede ilk defa düzenlenen Bankalar arası Tenis turnuvasında 3. Olduk !
Hemen askerlik sonrası iş hayatım başladı ve Türkiye’nin en büyük özel bankasında çalışmaya başladım. Bu arada İstanbul’a dönmüştüm ve tenise tam gaz devam ediyordum. Çalıştığım kurumun tenis takımına girip Türkiye’de ilk kez düzenlenmeye başlanan Bankalar arası tenis turnuvasında 3. Olmuştuk. Hem çalışıyor hem de tenis oynuyordum artık ve bunları keyifle yapıyordum. Sonra bir adım daha attım ve Tenis Antrenörlük kurslarına katıldım ve antrenörlük lisansımı da aldım. Artık diplomalı bir tenis antrenörüydüm. Bankacılık lisansının yanına bir de tenis antrenörlük lisansımı da eklemiştim. Şu an bankada 20. Yılımdayım. Bu arada evlenip bir de kız çocuğu sahibi oldum. Eşlik ve babalık lisanslarım da tamamdı artık. Eşimin de benimle aynı şekilde hem bankacı hem de tenis antrenörü olması partner sorunu yaşamamak anlamına geliyordu. Hatta şu anda kızıma bile denis dersleri aldırıyorum. Ağaç yaşken eğileceği için benim gibi geç yaşlara kalmaması için şimdiden başlamasının gerekliliğine inanıyorum Bu arada dersleri başka hocadan aldırıyorum çünkü malumunuz çocuklar anne ve babaya karşı biraz kural dinlemez olabiliyorlar. Disiplin açısından başkasından ders alması daha doğru olandı.
Bisiklet ve Doğa Sporları Kulübünü Spor severlere kazandırdık !
2019 yılında bisiklet sporuna merak sardım ve başladım. bisiklet kulübü kurduk birkaç arkadaşımızla birlikte, adını da Beylikdüzü Bisiklet ve Doğa Sporları Kulübü koyduk. (Bebidosk ) İstanbul'un hemen her yerinde bisiklet turları hazırladık. Bazı zamanlar günübirlik, konaklamalı ve kamplı şehir dışı turları da yapmaya başladık. Kulübümüze katılım çoktu ve çokta eğlenerek bisiklet sürüyorduk. Her yaş grubundan kadın erkek sürücülerimiz vardı. Hatta bazen güçlü ve dayanıklı birkaç arkadaşımızda aralıksız bisiklet sürme süresi rekor denemeleri de yapıyorduk. Aralıksız sürüş mesafesi olarak 250 km mesafeyi yakalamıştık. Kulübümüzün tanınırlığı Türkiye’de oldukça artmıştı. Doğu ve Güneydoğu’da faaliyet gösteren pek çok bisiklet grubuna da imkanlar dahilinde malzeme yardımları gönderdik.
Maraton koşularına merak sardım !
2022 yılında bir değişiklik daha yapıp repertuarıma bir de koşuyu eklemek istedim. 2022 yılı İstanbul Yarı maratonu ile koşu maceram da başlamıştı. Beylikdüzü’nde faaliyet yürüten Beyfit Run ekibi ile de haftanın 2 günü antremanlara katılmaya başlamıştım. Mümkün mertebe İstanbul içindeki yol koşularını kaçırmamaya çalışıyordum. Bu işi de severek yapıyordum. Bir süre sonra yol koşularının yanına Ultra Trail olarak adlandırılan uzun mesafe patika ve dağ koşularını da eklemiştim. Onlardan daha çok keyif alıyordum. Doğada olmak, bol oksijenle koşmak daha iyi hissettiriyordu. Türkiye’nin pek çok ilinde yapılan Ultra Trail koşularına gitmeye başlamıştım artık. Bu sayede Türkiye’nin değişik yerlerinden pek çok dost sahibi oldum.
Sözün özü; hayat o kadar kısa ki ondan maksimum faydayı almak biz insanlar için çok kıymetli. Sağlıklı yaşam, başarı ve mutluluk için branş ayrımı yapmadan sporun, sanatın, müziğin içinde olmanın gerekliliğine inanıyorum. Bu faaliyetlerimin yanına bir de müzik konusunda bir şeyler eklemeyi çok isterdim ama sanırım o konuda yetenekli değilim. Bu işi de üstadlarına bırakmakta fayda var. (Gülümsüyor)
Hocam Başarılı bir Sporcu Nasıl Olunur ?
Spor, insanın hayatının her aşamasında olmalıdır. Her insan, gerek sağlıklı kalmak için, gerek vücudunu geliştirmek, daha iyi görünmek için spor yapmaya ihtiyaç duyar. Spor, yalnızca fiziksel hareketler yapmakla kaldığı zaman hiçbir anlamı olmamaktadır. İyi bir sporcu olmak için, sporu hayatımızın tümüne yaymalı, spor ahlakını ve felsefesini uygulamalıyız.
İyi bir sporcu, gün içinde yaptığı neredeyse her şeyi yaptığı spora göre, bir sporcunun yapması gerekenlere göre düzenlemelidir. Yapılan sporun yeterli oranda etkisini görmek ve gerçek bir sporcu olabilmek için bu temel esastır.
Beslenme, bir sporcu için en az fiziksel etkinlik kadar önemlidir. Düzgün beslenemeyen bir sporcu, etkinliğini boşa yapmış sayılmaktadır. Yorgunluğunu atmanın, vücudunun zindeliğini korumanın, kas gelişimini sağlamanın ve dolayısıyla sağlıklı kalmanın en büyük önceliği beslenme düzenidir. Protein alımının yeterli olması, enerji verici ve sağlıklı yiyeceklerin tüketilmesi, gerekenden fazla yağ, tuz ve şeker kullanılmaması bir sporcu için hayati önem taşımaktadır. İyi bir sporcu bunları felsefe edinip yediği yiyeceklerde uygulamalıdır. Aksi takdirde yerinde sayacaktır.
Uyku düzeni, sporcunun sporuna devam edebilmesi için ön şart sayılmaktadır. Yorucu etkinliklerin ardından vücut yeni güne zinde başlayabilmek adına dinlenmeye ihtiyaç duyar. Uyku düzeninin sağlanamaması ve dinlenmenin yeterli düzeyde yapılamaması demek, ertesi gün yapılacak olan spor için sporcunun yeterli enerjiyi kendinde bulamaması demektir. Spor disiplini sahibi olan bir sporcu, uyku ve beslenme düzeni olmadan gücünün tamamını sporuna aktaramayacağını bilmelidir.
İyi bir sporcu olmanın bir diğer şartı ise spor ahlakı ve disiplini sahibi olmaktır. Sporcu insan diğer insanlara göre fiziksel üstünlüğe sahip olmakla birlikte, bu üstünlüğün diğer kişilere karşı saygısızlık ve rahatsızlık verecek şekilde kullanılmaması gerekir. Müsabakalarında rakiplerine karşı da aynı saygı düzeyinde davranışlar sergilemesi gerekmektedir. Ve yaşamını sporuna göre yaşamak üzere disipline etmelidir. Bunları yapan insanlar iyi birer sporcu olurlar ve iyi bir sporcu olmak iyi bir insan olmayı beraberinde getirir.