YAĞMUR TANYILDIZ'ın röportajı için tıklayınız...
Her yeni çıkan kitabında bir araya gelme geleneğimizi bozmadık ve GÖKHAN YILDIZ ile yeni kitabı “ELÇİ” için buluştuk… Elçi, rehber niteliğinde bir kitap… Detayları ise gelin hep birlikte kitabın yazarından dinleyelim…
Hoş geldiniz. Daha önceki kitaplarınızda da bir araya geldiğimiz gibi geleneği bozmadık ve yeni kitabınızla şimdi yeniden bir aradayız. “Elçi” hayırlı olsun, okuru bol olsun. Nasılsınız görüşmeyeli?
Hoş bulduk. Evet, önceki kitaplarımda olduğu gibi yine sizinle bir araya gelmek istedim. Bir totem oldu sanırım. Görüşmeyeli iyiyim, çok yoğun bir tempo içinde ilerliyorum. Bir yandan iş hayatım, bir yandan sanat hayatım beni bir girdabın içine kattı ilerliyoruz. Elbette bu girdabın içinde Elçi benim için çok önemli bir durak noktası oldu. Yaklaşık 2,5 senedir ezoterik bir külliyat üzerine araştırma çalışması yapıyordum. Bu noktada Elçi durak noktam oldu ve hayatıma elçilik yapmak adına ortaya çıktı.
Rehber niteliğinde bir kitap “Elçi”, peki nasıl çıktı ortaya?
Elçi adlı yeni romanım, uzun süredir üzerinde çalışmış olduğum tüm ezoterik doktrinlerin son noktasında Asr-ı Saadet dönemine denk geldiğimde açığa çıktı. Bildiğiniz gibi dünya din ve inanç tarihi, okült felsefe ve ezoterik doktrinler benim alanım. Bu alanda geniş bir külliyat hazırlığı içindeyken Elçi’yi yazma fikri aklıma geldi. Dünyanın yaratıldığı günden başlayarak günümüze kadar gelişen tüm önemli dini ve felsefi hareketlere kitabımda yer vermeyi planlıyordum. Hz. Muhammed’in Mekke dönemine geldiğimde ise bu bölümün ayrıca bir kitap olması gerektiğini düşündüm. Elbette Hz. Muhammed’in hayatı üzerine birçok farklı çalışma vardı. Siyer adı verilen bu çalışmaların çoğu İslam alimleri tarafından sahabe sözlerine dayanarak hazırlanmıştı. Oysa ben farklı bir çalışma istiyordum. Bunun için de edebi bir çalışma yapmaya karar verdim. Bu noktada peygamberin hayatını kurgusal bir roman niteliğinde ele almak ve beraberinde Kur’an-ı Kerim’in mistik yanlarını peygamberin hayatını ele aldığım romanımda işlemek istedim. Nüzul sırasına göre sureleri dizdim ve bu çerçevede peygamberin hayatı nasıl şekillenmiş ona değindim. Cahiliye dönemi olan Arap Yarımadasında tek bir tanrı olduğu fikriyle öne çıkmış sıradan bir insanın hikayesi Elçi. Buna karşın her sıradan insanın içinde olduğu gibi Elçi’nin yani Hz. Muhammed’in içindeki öz beni, tanrıyı açığa çıkarmasını işledim.
Kitabın amacı nedir? Bize neler öğretecek?
Kitabımın amacını tek bir hedef doğrultusunda sınırlandırmıyorum. Hz. Muhammed’in hayatını bilmek inanan ya da inanmayan her insan için gereklidir diyebilir. İnananlar neye inandığını, inanmayanlar da neye inanmadığını bilmeli. Çünkü popüler kültürde din ve inanç kavramları o kadar yozlaştırıldı ki insanlar ateist veya deist olarak kendini anlatırken ne peygamber hakkında fikir sahibiler ne de din ve tanrı felsefesi hakkında. Gelişi güzel biçimde “inanmıyorum” demek adet olmuş. Oysa inanan ya da inanmayan herkesin neye inanıp neye inanmadığını bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu açıdan Elçi, Hz. Muhammed’in hayatını ve onun inanç felsefesini kutsal kitap ve eylemleriyle anlatan bir roman. Edebi bir metin olması bu denli derin bir hayata sahip peygamberi daha kolay anlamamız için seçmiş olduğum bir üslup. Bunların yanı sıra Hz. Muhammed’in hayatı Kur’an-ı Kerim gibi bir hayat. Kendisinin hayatını araştırırken Kur’an-ı baştan sona okumuş ve ders almış gibi oldum. Hakkında çıkan hurafeler ve karalamalara karşın hakikati, hakikat boyutundan yazdım. Tüm bunların doğrultusunda gerçeği objektif biçimde ortaya çıkarmak ve tanrı felsefesinin özünü bir hayat hikayesi ile anlatmak benim için hedeftir denebilir.
Kitabın kapak tasarımı da size ait, ben çok beğendim. Nasıl karar verdiniz?
Evet Yağmur Hanım, kitabımın kapak tasarımı bana ait. Özellikle bir Kur’an kapağına benzettim. Çünkü Hz. Muhammed’in yaşadığı hayat Kur’an gibi bir hayattı. Ben de bu hayatı Kur’an gibi paylaşmak ve yaymak istedim. Bu düşünceyle birlikte en yaygın Kur’anların kapak tasarımlarını kendi kitabımla eşleştirerek yeniden tasarladım ve ortaya bugünkü hali çıktı. Söylediklerinizi duymak beni çok memnun ediyor. Çünkü sizin gibi çok sevdiğim bazı dostlarım ve okuyucularım da aynı yorumu yaptı. Sizlerden aldığım geri dönüşler sayesinde doğru karar verdiğime daha çok emin oluyorum.
Biliyoruz ki, Muhammed peygamberin yaşamı örnek bir insan yaşamı. Onu anlatmak, yazmak, yazarken onu anlamak size neler hissettirdi?
Hz. Muhammed’in hayatını araştırmaya başladığımda zaten din ve felsefe ile ilgili birikimim oldukça yoğundu. Fakat peygamberin yaşamını özel olarak irdelediğimde kişisel olarak tekâmül edebileceğim birçok farklı olayı öğrenip yeni bakış açıları geliştirdim. Peygamber hayatı boyunca dengeli davranmış. Ne insanlığını bastıracak kadar soyut ne de ruhunu bastıracak kadar somut yaşamış. Kur’an-ı Kerim’i araştıran biriyim. Bu araştırmalarım tek bir meal ve tefsire bağlı kalmıyor. Lakin Kur’an-ı Kerim’i anlamak için peygamberin yaşamını bilmek şart diye düşünüyorum. Çünkü kendisi Kur’an gibi bir hayat yaşamış. Bu anlamda antik Yunan’daki etik felsefesi ile örtüşen bir hayat denebilir. Sokrates, Platon ve Aristotales etiği ararken ve etiği tarif ederken sadece birer rehber olmuşlardır. Lakin kendi davranışlarıyla ilgili aynısını söyleyemem ama Hz. Muhammed’in hayatını irdelediğimizde bu hakikati ve etiği görmek mümkün. Üstelik Derinlik Psikolojisinin kuramcılarından Carl Gustav Jung’un arketipler ve öz ben kavramlarının tamamıyla Hz. Muhammed’le ve kutsal kitaplarda geçen peygamberlerle ilgili olduğunu söylemek mümkün.
Yazdığınız kitap size en çok ne öğretti? Sizin aldığınız en büyük öğreti ne oldu mesela bu yaşam hikayesinden? Bu yaşamı okumak, araştırmak ve sonrasında yazmak size nasıl etki etti?
Hz. Muhammed’in hayatını yazdığımda Kur’an-ı Kerim’in müteşabih ayetlerde ne demek istediğini çok iyi anladım. Müteşabih ayetler daha spiritüel ve mistik ayetlerdir. Bu anlamda fıkıhtan ayrı değerlendirilebilir. Benim en büyük çıkarımım evrenin tek bir ruhu olduğudur. Bu ruh, ilahi kelamla birlikte Allah’a bağlıdır. Allah, yaratmamış, sudur etmiş ve evrendeki her şeyin özünü kendini katarak var etmiştir. Bu anlamda insanlar, Allah’ın hücreleridir. Bu hücrelerin tamamına vücut denir. Vahdet, vücut ile birleşince hakikat açığa çıkar. İnsan, ayaklı Kur’an’dır. Kendi hakikatini yaratılışa bakarak kavrayabilir. Kavraması gereken ise insanın, evrenin ve tanrının ayniyetidir. Bu ayniyet öyle bir sudur etmiştir ki ilk insan olarak değerlendirilen Adem döneminden, ortak kolektif bilinç ile beraber Hz. Muhammed’e kadar tekamül etmiş ve varlığın hakikatini bizlere göstermiştir. İşte ben bu hakikati idrak edebildim. Kitabım bana bunu kattı.
Şimdiye kadar gelen yorumlar nasıl? Okurlarınız kitabı sevdiler mi?
Gelen yorumlardan oldukça memnumum. Sevdiğim bir arkadaşım “Herkese peygamber hayatı yazmak nasip olmaz, sana nasip oldu.” dedi. Bu beni çok onore etti. Okuyucularımın başında annem vardı. Annem, ezoterizme veya din tarihine karşı çok ilgili değil. Fakat benim gibi bir oğlu olunca ister istemez kendini o dünyanın içinde buluyor. Kitabım çıktığında merakla eline aldı ve bir günde bitirdi. “Film gibiydi. Akıp gitti. Çok değişik şeyler öğrendim.” dedi. Bu beni çok mutlu etti. Çünkü bir yazar olarak kitabımı en yakınıma okutabiliyorsam demek ki herkese okutabilirim. Üstelik bu kitap benim kitabım değil, evrenin hikayesi, peygamberimizin bir parçası. Ben sadece aracı oldum.
Okurlarımıza özel Hz. Muhammed’in hayatından kısa bir öğretici bölüm paylaşır mısınız?
Hz. Muhammed’in hayatında en çok etkilendiğim şey, Alak Suresi’nin indiği Ramazanın 27. Gecesinde yaşanan olaydır. Peygamber, Mekke’nin 5 km dışında Nur Dağındaki Hira mağarasında dedesi Abdülmüttalib bin Haşim’in geleneği olan inzivaya sırasında ilk vahyi almıştır. Bildiğiniz gibi vahiy ile ilgili çok fazla söylem var. Bir meleğin geldiği ve fiziksel olarak görünerek peygambere “oku” dediği kabul edilir. Oysa peygamberin almış olduğu vahyin, zihinsel bir sıçrayış olduğunu söylemek de pek mümkün. Bu da onu ilahi yapan en bilimsel söylem olur. Bu noktada insan algılama ve anlamlandırma bilimine bakmak lazım. Derinlik Psikolojisi bu gibi durumlara açıklık getirebiliyor. Yani efsanevi bir hikâye değildi yaşanan. Bilimsel temellere dayanabilecek, üst bilinç arketipleriyle eşleşecek ve kolektif bilinçle etkileşime geçmiş bir olay yaşanmış denebilir. Bu benim için çok etkileyicidir. Sanatçıların da bu kanala bağlandığını söylemek mümkün. Elbette bir peygamber niteliğinde değil ama yaratmak, Allah’ın yolunu izlemek demek. Bunun için de ilahi bütünlükte kaybolmak gerekli. Bu noktada kolektif bilinçte bir olmak söylemi ortaya çıkar.
Bir de Youtube kanalınız var. Orada bilgiler verdiğiniz, anlattığınız, açıklayıcı videolar paylaşıyorsunuz. Bundan sonra neler yapacaksınız? Yeni projeler, planlar var mı?
Youtube kanalı önemli bir gelişme oldu benim için. Önceden araştırmalar yapıyor ve kitabım çıkana kadar bu araştırmaları paylaşmak hususunda bekliyordum. Fakat şimdi yapmış olduğum araştırmalar neticesinde ortaya çıkan keşif niteliğindeki fikirlerimi hemen paylaşabiliyorum. Alanında uzmanlaşmış hocalarla yaptığımız ortak yayınlar hem okuyucuya ilim katıyor hem de benim adıma keyifli bir hal oluyor. Youtube kanalımda insanlık tarihinin kökenindeki gizeme girerek, İbrani dinlerinin doğması ve dinlerin altındaki sembolik mesajları ileten bilgileri paylaşıyorum. “Tanrı nedir? Din nedir? Peygamberler gerçekten yaşadı mı? Evren aslında tek bir kişi mi?” gibi soruların cevaplarını arıyor ve bulduğum kadarıyla paylaşıyorum. Bu yüzden bu arayış da cevap da kolay kolay bitmez. Youtube’a kendi akademimi kurana kadar devam edip online bir okul halinde sürdüreceğim. Tüm bunların yanı sıra iş hayatımı bir kenara bırakarak söylemek gerekirse tiyatro ve filmle ilgili çalışmalarım sürüyor. Hayalim kendi yazdığım ve kendi oynadığım filmi meydana getirmek. Bu film elbette ki uzmanlaştığım konularla ilgili olacak. Bu çerçevede bir akademi kurmak ve yazmaya devam etmek istiyorum.
Sohbetiniz için teşekkür ederim… İnşallah yeni kitaplarınız da yeniden görüşmek üzere diyerek son sözü size bırakıyorum…
Ben teşekkür ederim. Sanıyorum yeni kitabım önümüzdeki Kasım ayında çıkacak. Eğer yetiştirebilirsem ansiklopedi çalışmam olacak bu. Ondan çok kısa süre sonra da 6. kitabımın çalışmalarına başlamak istiyorum. Fakat tüm bu yazarlık serüveninin içinde Elçi benim için çok anlamlı oldu. Bir yay misali beni kulağına kadar çekti, sonra da tekâmülde ileri gönderdi. Bu yüzden çok mutluyum. İlmimi arttırdı. Artan ilim hayatıma yeni fırsatlar çıkardı. Çünkü tekâmül eden kişi benlik enerjisini dönüştürür. Auranızdaki bu dönüşüm ise hayat yolunda yeni bir ışık ve yeni bir kapıyı sizlere açar. Ben de yeni ışığım ve kapımla ilmimi daha da arttırma ve en son olarak da ilmin kendisine dönüşeceğim yoldayım. Sevgilerimle…