MELİKE BİRGÖLGE'nin röportajı için tıklayınız...

800 heykelde imzası bulunan, dünyanın birçok ülkesinde eserleriyle Türkiye’mizin ve Anadolu’nun tanıtımına katkı sağlayan, yaptığı ‘Kibele Heykeli’ ile 2001’de, Kültür ve Turizm Bakanlığının düzenlediği ‘Kültürel Hediyelik Eşya Tasarımı Yarışması’nda ikinci olan, bu sayede Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde özel eğitim alma şansı elde eden; çok küçük yaşlarda doğal taşlardan hediyelik eşyalar - objeler üreten, sonrasında kendini geliştirip heykeller yapan Bekir Eroloğlu’nun Çorum’dan New York’a uzanan başarılarla, ödüllerle dolu yolculuğunu ve sanatı konuştuk.

-2

1986 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınan Hattuşa’da, 6 yaşında ilk taş oyma heykelinizi yapmışsınız. Nasıl başladı heykele merakınız, ilginiz?

Hititlerin başkenti olan bu yerde ilköğretim okuluna başladım. Yemyeşil doğasıyla Hitit yerleşimi olan yerde kuzenim Hamza ile okul tatillerinde hayvan otlatıyor, gördüğümüz bazı heykellerden ilham alarak küçük heykelcikler yapmaya çalışıyorduk. Doğadan taşları topluyor, keserimle şekil verip bıçakla yontarak, Hitit kabartmalarına bakarak kendimce heykeller yapıyordum.

İlk taş oyma heykelinizi yapışınız peki? Hangi duygularla ve neler düşünerek yapmıştınız?

Hititlerin oldukça zengin bir tarihi var ve bu tarihi, yaşadığım yerde küçük yaşlarda heykel ve heykelcikler, sit alanları gibi nesnel bölgelerde tecrübe edince merakım daha ada arttı. Gördüğüm eserlerdeki ayrıntılar ve figürler 6 yaşındaki bir çocuğun hayal dünyasını genişletip bir şeyler üretmesine motive etmeye çok yatkındı haliyle. Bu sebeple yaptığım ilk heykelin süreci ve sonucu ile ilgili çok heyecan duyduğumu söyleyebilirim. Hititlerden kalan bu geleneği bir nevi sürdürdüğümü düşünüyorum.

Üzerinde en çok çalıştığınız, en çok emek verdiğiniz eseriniz, heykeliniz hangisi? Yaparken ve bitirdiğinizde neler düşünmüştünüz?

Hitit heykeller koleksiyonumdan ‘Kibele Heykeli’ benim en çok emek verdiğim ve en yoğun çalıştığım eserim. Ana Tanrıça Kibele’yi düşündüğüm ve kendimce yorumladığım eserimde bütün ayrıntıları verip insanlara vizyonumdaki eseri göstermek için çok çabaladım.

KÜLTÜREL MİRASLARIMIZI DÜNYADA FARKLI İNSANLARIN GÖRMESİ, BU KONUDA TEORİK BİLGİYE ULAŞMALARI KONUSUNDA MOTİVE EDECEKTİR!

Hititlerin başkenti olan Hattuşa ve Boğazkale’deki doğal yapıları ve heykelleri dünyaya duyurmak misyonunuz diye düşünüyorum. Bu misyonu ve bu sorumluluğu, ne zaman ve hangi durum sonrasında üstlenmeye karar verdiniz?

Kendimi bu konuda bir elçi olarak gördüğümü söylesem yalan olmaz. Az önce de dediğim gibi, kadim bir geleneği sürdürdüğümü düşünüyorum. Bu sebeple benim geçmişte gördüğüm bu kültürel miraslarımızı dünyada farklı insanların görmesi, bu konuda teorik bilgiye ulaşması konusunda motive edecektir. Ayrıca benim bu geleneği devam ettirmem, belki küçük bir çocuğun da sanata ve kültüre olan yatkınlığını bulmasını sağlayabilir. Ülkemizin, Anadolu’nun öğrenilmesi ve değerinin dünyaca bilinmesi kanısındayım. Bu misyonu edinmemin yegâne sebepleri bunlardır.

2001 yılında, Kültür ve Turizm Bakanlığının düzenlediği ‘Kültürel Hediyelik Eşya Tasarımı Yarışması’nda ‘Kibele Heykeli’ eserinizle aldığınız ikincilik ödülünüz var. Ödülü aldığınızda neler hissetmiştiniz?

Öncelikle çok gurur ve onur verici bir andı benim için. Çok çalışıp, emek gösterip ülkenizin sizi mükafatlandırması gerçekten herkese nasip olan bir duygu değil. Bunu mottomda ilerleyerek başarmak gerçekten beni sanatım konusunda daha da fazla motive etti diyebilirim. Paha biçilmez arkadaşlıklar ve ustalarla tanışmam da bu işin bir diğer pozitif tarafı oldu.

BİR İŞİN PRATİK KISMINI YAPABİLMEK, İŞİN SADECE %50’Sİ! YARIM HİÇBİR İŞ SONUCA VARAMIYOR!

Aldığınız ödül, hemen akabinde size Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde özel eğitimin de kapısını açtı. O eğitim sürecinden ve o günlerden size kalanlar neler?

Eğitim ve öğretime oldukça inanan bir insanım. Bir işin pratik kısmını yapabilmek bu işin sadece %50’si ve yarım hiçbir iş sonuca varamıyor. Eğitim sürecim; hocalarım, öğrenci arkadaşlarım, çalışma ortamım ve bana destek olan dostlarım sayesinde oldukça güzel geçti. Ancak kritik ailevi meselelerden ötürü bir süre eğitimimi maalesef yarıda bırakmam gerekti. Özel durumlarımı çözer çözmez eğitimlerimi tamamlamış, donanımlı bir heykeltıraş olarak doğru teknikler ve teorik bilgiler yardımıyla yeteneğimi, hayatımı idame ettirmek ve dünyaya bir mesaj vermek için kullanmaya devam ettim.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde eserlerinizin bulunması ve 800 heykelde imzanızın olmasıyla ilgili neler söylemek istersiniz?

Bahsettiğim gibi amacım Anadolu’nun bu değerlerini dünyaya tanıtmak olduğu için sayıca bu kadar fazla eserimin dünyanın çeşitli yerlerinde bulunması, amacıma ne kadar başarılı bir şekilde hizmet ettiğimi gösterir. Bununla son derece gurur duyuyorum.

Heykel yapımı sürecinde, bir eser ortaya çıkarırken, yapan kişi için de terapi oluyor diyebilir miyiz? Ne dersiniz bu konuda?

Kesinlikle! 6 yaşından itibaren heykel yaptığımı ve Anadolu’da zor şartlarda yaşadığımı düşünürsek; hem bu zor durumumu hem ileriki hayatta yaşadığım gerek ailevi gerek sosyal problemlerimden arınmamı sağlıyor sanat.

YETENEKLERİMİZ TIPKI HEYKELLER GİBİ ATALARDAN GELEN BİRER MİRAS!

Taşı yontarak şekil vermeniz, o süreçlerde hayata dair neleri düşündürüyor, neleri bariz fark ettiriyor size?

Öncelikle isterse insanın nasıl fark yaratabileceğini ve bu dünyaya nasıl ölümsüz bir iz bırakabileceğini görmemi sağlıyor. Aslında yeteneklerimiz tıpkı heykeller gibi atalardan gelen birer miras ve bu mirası aktif kullandığımı hissetmek gerçekten tarif edilemez bir duygu.

Merkezi Yunanistan'da bulunan Zervas Art Sanat Galerisi tarafından 25-31 Mayıs 2024 tarihlerinde New York’ta düzenlenen ‘New York Art Symposium’da UNESCO’dan davet almanız sizi çok mutlu etmiş olmalı? Neler hissettiniz, neler düşündünüz?

Belki de mottoma en yakınlaştığım anlardan biri olmuştu. Gerçekten sanatımla ülkemizin kadim değerlerini UNESCO gibi dünyaca ünlü bir kurumun daveti ile temsil etmek kadar onur verici bir şey düşünemiyorum. Ne yazık ki davet edildiğim halde, gidememem gerçekten çok yazık oldu. Keza ülkemizin bu değerleri kesinlikle bütün dünya tarafından bilinmeli ve bu bilgiyi çok daha rahat aktaracak şeyin görsel yani sanatla olacağını düşünüyorum. Bu tarz sempozyumlarda bulunmak ve ülkemizi tanıtmak; sadece sanatımızı değil, akabinde gelen turizmi ve ülkeye olan pozitif bakış açısını da destekleyecektir.

Hayat mottonuzu öğrenmek istersek…

Hem şu anki hem de gelecek nesillere yaptığım eserlerle Anadolu’muzdaki tarihi izleri gösterip, nesiller boyu bu izleri aktarmak.

ONUR AKIN’A GERÇEKTEN MİNNETTARIM!

Onur Akın’la tesadüf tanışmanız da heykellerinizin değerini anlamasıyla size iyi bir dostluk kazandırmış ve güzel kapılar da açmış. Neler söylemek istersiniz?

Kendisine gerçekten minnettarım. Hem Sayın Onur arkadaşım hem de kardeşi Sayın Dr. Onat Akın’ın emekleri gerçekten bende çok büyüktür. Hayatımı idame ettirmemde kolaylık sağladıkları ve zor zamanlarımda benim yanımda oldukları için onlara çok minnettarım. Bir insanın başarılarını takdir eden dostlarının olması çok bir hazine.

KÜLTÜRÜ, TARİHİ ANILARI, YAŞAMI AKTARMAK KONUSUNDA HEM HEYKEL HEM DE ŞİİRLER OLDUKÇA KOORDİNE BİR ŞEKİLDE ÇALIŞIYOR!

Heykeltıraşlığınızın yanı sıra Anadolu ve doğa kokan şiirleriniz de var. Heykel ve şiirin ortak özellikleri nelerdir desem?

Heykel ve şiirlerin ortak özelliklerinden bir tanesi; kesinlikle belirli kültürleri içlerinde taşımaları ve bunlara maruz kaldığınızda o kültürler ile ilgili gerçekten azımsanamayacak kadar fikir sahibi olmanız diyebilirim. Kültürü ve yaşam koşullarını, tarihi anları, o zamanki duygusal durumları aktarmak konusunda hem heykel hem de şiirler gerçekten oldukça koordine bir şekilde çalışıyorlar. Kültürümü anlatmak ve dünyaya göstermek için daha iyi iletişim yolları düşünemiyorum.

8-39

GLOBAL SANAT SEKTÖRLERİNDE ÜLKEMİ TEMSİL ETMEK HAYALLERİMİN BAŞINDA!

Bundan sonrası için yapmak istedikleriniz arasında neler var?

Bundan sonrası için yapmak istediklerimin başında; mottomun izinden gitmek, olabildiğince çok ve çeşitli insana kültürümüzü anlatıp, bu konuda bilgilendirmek ve başarılarımın üstüne başarılar katıp kendimi hâlâ ne kadar geliştirebileceğimi bilmeyi isterim. Global sanat sektörlerinde ülkemi temsil etmek de tabii ki hayallerimin başında geliyor.