YAĞMUR TANYILDIZ'ın röportajı için tıklayınız...

Yazar ENES SARAÇ ile kitabından ve aşktan konuştuk… Kitabının ismi “Gerçek Aşk” olunca kendisine gerçek aşkın tanımı da sordum; “Aşk diye bir şey yoktur, sadece menfaatler vardır” dedi…

3-172

Merhabalar Enes Bey. Öncelikle sizi tanımak isteriz. Kimdir Enes Saraç?

Merhabalar, adım Enes Saraç. Antalya Alanya doğumluyum. İlkokul ve ortaokulu Güzelbağ’da okuduktan sonra Mesleki Ve Teknik Anadolu lisesinde metal bölümünden mezun oldum. Liseden sonra Karamanoğlu MehmetBey Üniversitesi Kazım Karabekir Meslek Yüksek okulundan büro yönetimi ve yönetici asistanlığı bölümünden mezun oldum. Üniversiteyi de bitirdikten sonra 1 sene vatanı görevimi tamamlamak üzere askere astsubay olarak gittim, vatani görevimi yerine getirdikten sonra askerden terhis oldum. Şu anda özel güvenlik işinde çalışıyorum. Biraz da milliyetçi yapım var diyebilirim Yağmur Hanım.

Öncelikle “Gerçek Aşk” ile ilgili konuşalım isterim. Gece yarısı gelen bir telefonla hayatı değişen Ahmet’in hikâyesini anlatıyorsunuz. Nasıl ortaya çıktı kitap?

Evet, hayatta böyle değil midir? Bazı zamanlarda bir olay bir telefon kişinin hayatını değiştirebilir. Kitabın ortaya çıkışı anlık bir kararla ortaya çıktı, bir anda aklıma geldi ve o şekilde yazmaya başladım. 2. baskısında ismi değişmiş olan gerçek aşk ilk baskısından adıdır.  2.baskı basılacağında ismi değişmiş olup “Aşka Hasret” olmuştur. Piyasada o kadar yapmacık sahte aşk var ki, ben de asıl aşkın gerçek aşkın nasıl olması gerektiğini anlatmaya çalıştım, umarım başarabilmişimdir.

Kitap kahramanı Ahmet gerçek aşkı bulabiliyor mu peki?

Yani biraz geç oluyor ama en sonunda gerçek aşkı buluyor. Onu bulması ve anlaması için biraz canının yanması gerekiyor ama en sonunda bazı olaylar örgüsü yaşayıp en sonunda gerçek aşkın ne demek olduğunu anlayıp gerçek aşkı sonunda buluyor. Yani gerçek hayatta da böyledir bazı gerçekleri görebilmek bazı şeylerin farkına varabilmek için bazı şeyler yaşaman gerek, hatta canının yanması gerek. Gerçek aşkta da tıpkı öyle oluyor olaylar ve canının acısından sonra karakterimiz gerçek aşkı buluyor.  Neyse ki geç de olsa buluyor ya o kadar şeyler yaşayıp canının yanmasına rağmen yine de bulamaması…

 “Aşka Hasret” nasıl çıktı ortaya?

Aşka Hasret, Gerçek Aşk’ın yani ilk baskının 2. Baskısıdır. Gerçek Aşk’taki bazı yanlışları olmasa Aşka Hasret ortaya çıkmazdı, gerçek aşk olarak devam ederdi. Gerçek Aşk’ta yazım yanlışları çok olduğu için yazım yanlışları düzeltilip birden fazla Gerçek Aşk isimli kitap olduğu için 2. baskıda adını da değiştirmeye karar verdik onun da Aşka Hasret olmasını kararlaştırdık böylece Aşka Hasret ortaya çıkmış oldu.

Sizce nedir gerçek aşk? Nasıl tarif edersiniz?

Yani benim bir görüşüm var ben aşka inanmıyorum, en azından artık inanmıyorum. Aşk diye bir şey yoktur, sadece menfaatler vardır. Kişinin bir menfaati olduğu için onu aşk olarak tanımlar ama o menfaatlere aşık olmaktır. Bu ya güzellik olur yani karşıdaki kişiyi güzel veya yakışıklı bulursun, maddi durumu iyidir ya da onda hoşuna giden bir şey olmuştur. Hoşuna giden bir şey kısmı işte menfaat oluyor ama gerçek aşk karşılıksız menfaat olmadan aşktır. Bu da ya Allah aşkıdır ya da vatan aşkıdır.

“Vatan aşkıyla ilahi aşk arasında gelgitler yaşarken kendi aşklarını yaşayamayan sevgililerin hikâyesi…” diyorsunuz Aşka Hasret için. Kendi aşklarını yaşamalılar mıydı sizce?

Vatan her şeyden önce gelir vatan olmadan aşk da olmaz gelecek de hiç bir şey olmaz. Vatan için nice aşklar yarım kalmış, nice evlatlar yetim, nice anne baba evlat acısı çekmiş, nice kadınlar dul kalmış… Her şeyin bedeli vardır. Vatanın ayakta kalmasının ağır bedeli de çocukların yetim, anne babaların evlatsız, kadınların ise dul kalmalarıdır. Haliyle bu ağır bedeller ödenmeyip kendi aşklarını düşünmüş olsalar vatan diye de bir şey olmazdı. Bu yüzden diyorum tek gerçek aşk vatan aşkı ve Allah aşkıdır diye…

Yeni bir kitap çalışmanız var mı? Buradan okurlarınıza duyuralım isterim.

Evet, yeni kitap çalışmam var. İkinci kitabım çok yakında çıkmış olacak inşallah. Adı Bir Doğu Türkistan Destanı… Doğu Türkistan’daki yaşayan Uygur Türklerinin nasıl eziyet ve soykırıma uğradığını hikâye şeklinde anlatmaya çalıştım. 3.kitabım için de çalışmalarıma başladım.

Örnek aldığınız yazarlar var mı?

Örnek aldığım değil de sevdiğim hoşuma giden yazarlar var. Edebiyat yazarları üzerinden seneler geçmesine rağmen unutulmamış iz bırakan Edebiyat yazarları var. Şimdi çoğu yazar kitabında bahsetmiyor ama yıllar geçse de ölmüş olmalarına rağmen o yazarların ne harika eserler bıraktığına hepimiz şahidiz. Mesela Oğuz Atay Tutunamayanlar eseri Tehlikeli oyunlar gibi serileri, Cahit Sıtkı Tarancı’nın 35 yaş şiiri, Yahya Kemal Beyatlı’nın yazdığı Sessiz Gemi… Bunlar hoşuma giden eserlerden ve bunun gibi nice harika iz bırakmış edebiyat yazarları…

Başucu kitabınız var mıdır peki?

Evet, Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar isimli yazdığı eserdir başucu kitabım.

Çok memnun oldum. Son olarak neler söylemek istersiniz?

Son olarak; ülkemizde şuan 2. bir Çanakkale olayı yaşanıyor. Atalarımız ne yapmış cepheye koşmuş canlarını vermişler bu ülkeye ve sokmamışlar o zaman cephe de savaşmışlar. Şimdi ise savaş cephede değil ülkenin içinde. Belki topla tüfekle değil ama ülkenin kaynaklarını ele geçirmekle olan bir savaş. Halkımız ülkeyi terk etmesinler, biliyorum ekonominin şartları çok zor ama sen gidersen ben gidersem bu vatan dışarıdan gelen yabancılara kalır. Sonuç olarak bu vatan kanla alınmış kan dökerek alınmış dışarıdan savaştan kaçmış vatanı için savaşmamış kan dökmemiş  bir millete kalır. İkii kuruş fazla kazanacağım diye kendi halkından olanları 2. plana atıp ülkemize gelen yabancılar daha ucuza çalışıyor diye onlara öncelik verirlerse Türk bayrağı dalgalanırken tek bir silah sıkmadan ülkeyi ele geçirirler. Vatanlarına sahip çıksınlar, başka Türkiye yok. Paradan daha önemli şeyler var, vatan gibi mesela…