HABİB BABAR'ın röportajı için tıklayınız...

Lise yıllarındaki hayali asker veya polis olmaktı… Çok sevmemesine rağmen, ‘matematik’ bölümünü seçti. Ancak kader onu Üniversite sınavında o zamanki adıyla Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’na attı… O artık medya dünyasına adım atmıştı… Birçok gazetede hem muhabirlik, hem de yöneticilik yaptı… Her yaptığı haber gazetelerin ya ilk sayfasında, ya da 3. sayfada manşet oldu… Birçok genç muhabiri Türk Medyasına kazandırdı usta gazeteci Metin Yener… Usta gazeteci uzun süredir fotoğrafa merak sardı. Elindeki makinasıyla çektiği fotoğraflarıyla büyük başarılara imza attı… Şöhreti ülke sınırlarının dışına taşan fotoğrafın usta sanatçısı gazeteci Metin Yener bir süredir eğitim verdiği üniversite öğrencilerinin şehrin sokak ve caddelerinde çektikleri İstanbul Fotoğraflarını bir sergiyle ölümsüzleştirdi… Metin Yener ile dününü, bugününü konuştuk. Haydi buyurun keyifli sohbetimize…

BİZE BİRAZ KENDİNİZDEN SÖZ EDER MİSİNİZ?

Deyim yerinde ise; ‘iğne ile kuyu kazarak, ekmeğini kazanan’ terzi bir babanın oğlu olan Metin Yener, 1963 yılında Gümüşhane’nin Şiran ilçesine bağlı Yol bilen Köyün’de dünyaya gelmiş. Şanslı bir insanım ki; yaklaşık 10 yaşına kadar köyde yaşadım. Çobanlık yaptığımı biliyorum. Ormanın, derenin, toprağın, bitkinin, çeşit çeşit hayvanın içinde günlerim geçti. Başak tarlalarını, onların harmana geliş sürecini; bu süreçte geçirdiği evreyi gözlemleme şansım oldu. Kara sabanla tarla sürmeyi, tırpanla, orakla ekin biçmeyi bilirim. Çok şanslı bir çocuğum ki; dövene bindim mesela…   Derelerde yüzdüğüm oldu. Eşeğe, ata bindiğim çoktur; çoban köpeğimle dağlarda çokça gezdim. Kışın kardan kulübe yapıp içinde oturduğumu; kızak yapıp dağdan aşağıya kaydığımı hatırlıyorum… Kısacası; köyde dolu dolu bir yaşamım oldu.

GAZETECİLİK HAYATINIZ NASIL BAŞLADI?

Lise yıllarındaki hayalim; asker veya polis olmaktı. Bu nedenle de; çok sevmememe rağmen, ‘matematik’ bölümünü seçtim. Ancak kader beni üniversite sınavında o zamanki adıyla Marmara Ünv. Basın Yayın yüksek Okulu’na attı. Çok ciddi kitap okuduğum için, genel kültürüm oldukça iyiydi. Bu da sınava yansımış ve beni iletişim alanına sürüklemişti. Üniversite 2.sınıfta sevgili dostum/meslektaşlarım Aydın Baylan’ın ve Hüseyin Can’ın da etkisiyle yeni kurulmakta olan Sabah Gazetesi’nde bölge muhabiri olarak göreve başladım. Çapa Hastanesi’nin acilindeki günlerimi unutamam. O dönemde edindiğim tecrübeler benim iyi bir Polis Muhabiri olmama yol açtı. Gazete yayın hayatına başladığında, bir nedenden dolayı Simavi Ailesi’nin Günaydın Gazetesi’ne geçtim ve ‘Gece Muhabiri’ olarak göreve başladım. Yaklaşık bir yıl sonra da; rahmetli Ahmet Vardar ve Fehim Yener’in ekibinde, yeniden Sabah Gazetesi’ne transfer oldum.

ARTIK SARI BASIN KARTLI OLAN BİR GAZETECİYDİM

Gece sorumluluğum devam ediyordu çünkü gündüz okula gidiyordum. Bu ortamda çok güzel bir gazetecilik yaptığımı söyleyebilirim. Üniversite bittiğinde; artık ‘Sarı Basın Kartı’ olan bir gazeteciydim. Özellikle sokakta gazetecilik yapmak ve olaylara bire bir tanık olmak, bir gazeteci için bulunmaz nimettir. İbrahim Köktener, Aydın Baylan, Mehmet Sezgin, Cemal Köyük, Mevlüt Yüksel, rahmetli olan Ahmet Akpak, Yalçın Özmen, Ahmet Yüksel, Baki Avcı gibi yüzlerce başarılı gazeteci dostumla omuz omuza olayları takip ettim. Somali gibi sorunlu bir ülkede yaklaşık 35 gün görev yaptım. Sabah Gazetesi benim için gerçek bir okul oldu diyebilirim.

ÖRNEK ALDIĞINIZ GAZETECİLER KİMLERDİR?

Meslek yaşamımda rahmetle anacağım isimler Behiç Kılıç, Ahmet Vardar, Ahmet Yüksel ve Yalçın Özmen’dir. Örnek aldığım gazeteciler ise; rahmetli Uğur Mumcu, Mete Akyol, Ergin Konuksever diyebilirim. Özellikle kalemi ile gündem belirleyen onurlu bir çok köşe yazarı da beni oldukça etkilemiştir.

SİZCE ESKİYE ORANLA GAZETECİLİK MESLEĞİ ŞİMDİ NE DURUMDA?

Gazetecilik mesleği şu an bitmiş durumda. Bunda gazete sahiplerinin ve üst düzey yöneticilerin çok büyük sorumluluğu var. Yoksa gazeteciler imkan verilse en güzelini yine yaparlar.

DİJİTAL MEDYA KAÇINILMAZ BİR SONUCUN ÜRÜNÜ

DİJİTAL MEDYA BİRÇOK GAZETENİN KAPANMASINA SEBEP OLDU NELER SÖYLEYECEK SİNİZ?

Dijital medya kaçınılmaz bir sonucun ürünü. Ama bu durum gazeteciliği etkilememeliydi. Yazılı basın kolayı seçti ve dijitale yöneldi. Aslında ikisi bir arada yürümeliydi. Maliyetler bahane edilerek dijitale geçtik. Bu bir ülke için büyük bir sorun. Okumayan bir nesil yetişiyor. Telefondan bak ve geç. Yazık... Gazetelerin kapanmasının en büyük nedeni maliyetlerin çok artması. Gelir ve gider dengesi ne yazık ki bir değil. Özellikle ilan ve reklam girdilerinin dijitale kayması en büyük etken. Bence gazete okunması bir milli şuur haline getirilmeli. Gazete, dergi ve kitap okumak zorunlu olmalı. İlk emir "İkra"... Ama biz Allah'ın kelamını bile okumuyoruz. Bu emre uyumuyoruz. Sonuç? Bu.....

GENÇ GAZETECİLERE TAVSİYELERİNİZ NELEDİR?

Genç gazeteciler şu anda gelecek kaygısı ile karşı karşıya. Çalışılacak bir medya kuruluşu hemen hemen yok gibi. Olanlar için çok şey söylenebilir ama.... Genç gazeteciler şu anda sadece dijital medya üzerinden kendi imkanları ile bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Yeterli mi? Hayır.

ŞEHİT EDİLEN KİŞİ BİR GÜN ÖNCE BİRLİKTE ÇAY İÇİP SOHBET ETTİĞİM BİR BAŞ KOMİSER DOSTUMDU

HİÇ UNUTAMADIĞINIZ BİR ANINIZI BİZİMLE PAYLAŞMAK İSTER MİSİNİZ?

Sabah saatleriydi. Sanıyorum 08.30 veya 09.00 gibi. Polis telsizinden Güngören'de bir emniyet mensubunun saldırıya uğradığı ve şehit edildiği anonsu geçti. Evden yeni çıkmıştım; hızla olay yerine geçtim. Emniyet görevlisi evinden çıkmış, garajdaki aracına tam bindiğinde kafasına tek el ateş edilerek şehit edilmişti. Uzaktan birkaç kare fotoğraf çektim. Sonra iyice yaklaşıp yüzüne odakladım objektifi. Ve o anda donakaldım. Şehit edilen kişi bir gün önce birlikte çay içip sohbet ettiğim bir Baş komiser dostumdu. Mekanı cennet olsun...

TÜRK MEDYASININ USTA KALEMİSİNİZ, ŞİMDİ ÇEKTİĞİNİZ FOTOĞRAFLARLA BÜYÜK ÇIKIŞ YAKALADINIZ, HEDEFİNİZ NELERDİR?

Fotoğraf mesleğimizin olmazsa olmazıydı.  Ama biz haberci gözüyle bakmıştık yıllarca. Anı yakalamak ve gazetemize yetiştirmek zorundaydık. İşte bu yüzden çevremize çok da dikkat edememiştik. Şimdilerde İstanbul'u yeniden keşfettim dersem abartmış olmam. İnanılmaz güzellikler var İstanbul'da... Her gün daha da bağlanıyorum resmen. Amatör bir fotoğrafçıyım ben... Bir beklentim ve amacım yok. Ödül almak, para kazanmak gibi kaygılarım yok. Çekiyorum ve bu beni rahatlatıyor.

Şimdilerde bu birikimlerimi İstanbul Ticaret Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya ve İletişim Bölümü öğrencilerine aktarıyorum. Yani artık gençlere hizmet var hedefimde. Bir nebze faydam olursa ne mutlu bana...