FUNDA AKOSMAN'ın röportajı için tıklayınız...

Kevser Yeşiltaş ile çok değerli, hiç bir yerde bulamayacağınız derin konuları, onun muhteşem dili ile ruhumuza dokunacak bir yazı dizisi hazırladık. Şoke olmaya hazır olun, bana da nasip oldu aracı olmak. Çünkü uyanış zamanındayız.

Aynı Anda Doğuş, Ruhun gücü ve kudreti ile tüm zaman ve mekanlarda farklı şekillerde ve biçimlerde tek bir ruh, tek bir nefs ile üretilen dişi ve eril varlıklarda tezahür etmesi ilmini anlatmaktadır.

Ruh hakkında bu yüzden fazla bilgimiz yoktur. Sadece ruhun ilmi olduğunu biliyorsun. Bu kafidir. Daha fazlası insana eziyet olur. Bunu destekleyen kutsal ayet şöyle; Kur'an-ı Kerim İsra Suresi 85. ayet Ve yes'eluneke anir ruh, kulir ruhu min emri rabbi ve ma utitum minel ilmi illa kalila, Sana ruh hakkında soru soruyorlar. De ki: "Ruh, Rabbimin bileceği bir şeydir. Size pek az ilim verilmiştir."

Ruhun kudreti, sonsuz boyutlarda, sonsuz alemlerde, sonsuz kere sonsuz biçimdeki formları, varlıkları aynı anda doğuş ile ayağa dikmekte ve deneyimlerini tecrübelerini yaşamaktadır. Aynı Anda Doğuş gerçekleştiğinde, sen sonsuz boyutlarda senler ile muhatab olmaktasın. Sonsuz senler, sonsuz kimliklerin birbiri ile haberleşir. Senler’den herhangi bir sen, değişkendir. Yani Yaradan’ın Sabiteleri Ruh, Zaman, Madde cevherleri. Ancak yarattığı varlıklar Değişkendir, sabit değildir. Bu yüzden Aynı Anda Doğuş ile sen değişkenliklerde zaman mekan olasılıklarında, benzersiz deneyimler yaşamaktasın. Bu bilgiyi içselleştirdiğinde yapman gereken şu var. Senin yüksek bilincinin bir uzantısı olan şu anki Sen’de olan bilincin bunu biliyor artık. Bu biliş senin farkında olmanı sağlıyor. Ve sonsuz alem ve boyutlardaki diğer değişken Sen’ler bundan haberdar olabilmesi için yapman gereken şu:

Zaman Mekan olasılıklarında, boyutları atlarken mutlaka bir dayanağın olmalı ki, seni hayatta tutabilsin. Farklı zaman ve mekan boyutlarında var oluşa geçtiğinde, tüm zamanlara ait ortak bir dayanak noktan olmalı. Sen şu an buradasın ama başka kimbilir nerelerde nasıl bir hayat içindesin. Aynı anda hem de. Işte ortak bir dayanağın var ki burada yaşayabiliyorsun. O ortak dayanağı yitirdiğinde ya buradan ya da başka mekan zaman algısalında ışığın sönüyor. Yani ölüm hadidesi. Bir sabiteye tutunman gerekiyor. Sen ve sonsuz Sen’ler değişken. Ancak kainatta sabiteler var. Örneğin Doğa, Örneğin Kainat, Örneğin Yaradan, Örneğin ilim. Bu yüzden ister doğaya güven, ister kainata güven, ister Yaradana güven, istersen de Meleklerine, Gayb ordularına, Erenlerin ruhlarına, Peygamberlere ve Kur'an-ı Kerime güven. Çünkü bu saydıklarım ezeli ve ebedi zaman sürekliliğinde geçerli ortak alanlar ve evrensel sabiteler. Sabiteler ayrıdır, Değişkenler ayrıdır. Sen bir yaratılmış olarak değişkenlerdensin. Sabitelere tutunduğunda sonsuz boyutlarda varoluşunu gerçekleştirebilir, sıçramalarını daha rahat yapabilirsin. Sonsuz Senlerden biri olan şu anki eşik bilincin, bir şeye inanmalı ve güvenmeli. Hayatta kalmanın tek sırrı bu.

Ne kadar boyutlarda hayatta kalabilirsen uyanışın o denli güçleniyor ve  kayıtlar aleminde yani kainatta terfi etmen o denli mümkün. Tek bir yaşam söz konusu dahi değil. Sen şu an bu yazıyı okurken, diğer sonsuz Sen’lerin ile farklı boyutlarda ne tecrübeler yaşayarak nelere şahit oluyorsun. Tüm boyutlarındaki senler için ortak bir dayanak tespit etmelisin ki bu tüm senlere sirayet etsin, nüfuz etsin. Senin buradaki uyanışın ve farkındalığın artması, diğer sonsuz boyutlar ve alemlerdeki Sen’lerin de uyanışını ve farkındalığını arttıracak ve büyük bir sıçrama ile tekamülün ilerleyecek.

Tüm zamanların ve mekanların ortak dayanağı ve sabitesi bir yaratıcının varlığıdır. Bu yüzden sen şu an milyonlarca yıl öncede var oluştaysan oradaki yaratıcı dayanağına tutun, aynı anda burada bu yazıyı okuyorken, lütfen Yüce Yaradanın dayanağını sabit kıl. Yoksa ölüm sana yaklaşacaktır.

Varoluşta, varım demek, yok demekle aynıdır. Lâkin varoluşunun dayanaklarını bilirsen, dayanakları her ikisinde de aynıdır. Bakışına göre rol biçersin ve yaşarsın. Eğer her zaman ve mekanda bir sabiten yoksa, yaşamı anlamlandıran kabullerin kaybolur ve önünden kayıp gider ve seni ölüme sürükler. Ve bu Âlemde, bir yerinin olmadığını düşünürsün.  Tamamen bir boşluk ve çöküntü hali yaşarsın. Bu yüzden bir dayanak seç kendine ancak bu dayanak her zaman mekanda sezilebilen bir şey olsun. Hakka yakınlık kurabilmek, Gayb erenlerinin yardımlarını alabilmek. Bu önemli bir anahtardır. Bu bir fırlatma rampasıdır.

Şimdi hemen şimdi bu dayanağını tespit et. Bu senin bir sabiten. Nasıl ki tüm kainatta geçerli sabiteler var. Pi sayısı gibi. Pi sayısı bundan 10bin yıl önce de kullanımdaydı ve şimdi de kullanılıyor. Başka bir sabite güneş. 4 milyar yıldır bir sabite. Tanrı, Allah, Yaradan, Mutlak. Yaradılış. En temel sabitelerden biridir. Çok önemli dayanaktır. Som Sabit Değişmez bunu bulman gerekiyor. Bu yüzden Allah için Somdur, Sabittir, Değişmez denir kutsal ayetlerde. Peygamberlerin geliş amacı bunu hatırlatmaktı. Çünkü senin bilinç sıçramalarında zaman sürekliliğinde bir değişmeze kanca atamazsan sürüklenirsin. Alak Suresi 15. Ayette peçeminden sürükleriz diyor, yani alnından sürüklenenler. Eğer sen tutunamazsan hakikate ve değişmezlere, alnından sürüklenerek ateşe gidersin.

Bu yüzden Som olan bir şeye değer vermelisin. Ancak bu Som, ezeli ve ebedi zamanda sabit olmalı. O sabit, ismi değişir sabit olması değişmez. İsimleri değişir ancak ona hissettiğin iman gücü değişmez. Kainat değişken olası, sabit olan sadece O. O hakikat bir dayanak noktası. İman bu yüzden önemli. Çünkü her zaman mekan sürekliliklerinde inançlar değişti, dinler değişti, Onun isimleri değişti. Ancak iman sabittir. Bilinç sıçralamalarında iman yoksa kayboluyorsun. Işte bu cehennem. Cennet ve asli saadet ise Ona iman etmek, bu bilinç sıçramalarında seni ölümsüzleştiriyor. Ölümsüzleşmek mi istiyorsun o halde dayanağını sabit bir değişmezden bulmalısın. Şükürler olsun anda son olana ve ona tutunanlara ona iman edenlere. 

Sen kendi var etmediğin bir nesneyi kiraladın. Bedeninde misafirsin. Bedenin bir nesne. Bu nesne bir paket halinde. Ve bedeli de çok ağır. Bu nesne nedir senin fiziki bedenin ve akabinde tüm bedenlerin. Ruhundan bedenine kadar arştan arza kadar olan bu bedenler yansımasında tüm bedenlerini ve şu görünen bedenini kiralamış oldun. Bir süreliğine. Emanettir bu. Emaneti de gelişmiş bir şekilde yerine teslim etmen gerekir. Vakti zamanı gelince emanet sahibine teslim olacak. O vakte kadar senin beslenme kaynağın elbette ki Hayy enerjisi olan ruhsal enerjin ve bedeninin ihtiyaçlarını karşıladığın dünya nimetleri. Yani ilahi enerji ve maddesel gıdan senin enerjin. Yani kiraladığın nesnenin gıdası. Bu gıdaları bedenine ve bedenlerine vermezsen yürüyemezsin. Bu hayat bunu sana sunuyor. Yaradan da bu gıdayı rahmet olarak sana akıtacağına dair vaad ediyor. O vaadini sonsuz kere sonsuz gerçekleştiriyor. Ancak sen bu vaad karşısında ne durumdasın. Gerçekten bu nesneyi adam edebiliyor musun? Sana kadar inen emirleri duyuyor ve yaşamına geçirebiliyor musun bu çok önemli.  Talak Suresi 12. Ayette Allahın emirleri, ilmi, bilgisi her an iner diyor. Nereye iniyor. Elbette her zerreye ve sana bana tüm insanlığa. Her an iniyor. Bunu insan rüya kanalı ile ilham kanalı ile psişik yetenekleri doğrultusunda işitiyor.

Bu yüzden bu emirleri işitebilmek için senin, beden nesnesinin bakımından sorumlusun. Yoksa bedeli ağır. Eğer doğru dosdoğru bir yolda ilerlemiyor yasalara uyumlu olamıyorsan bedeli ağırlaşıyor. Yani karma yasası. Karmik etkiler. Bir de üstüne yapıp ettiklerinin karşılığı var. Yük üstüne bindikçe biniyor. Bilincin ne yapacağını şaşırmış durumda. Ne yapıyor hemen alt bir paragraf açıyor. Bilinçaltın. Ağırlık altında ezilmemek için şaşkınlığın geçmesini beklerken bilinçaltına depoluyor. İşte sana bir yük daha. Bilinçaltı işe yaramaz gibi görünen bir sürü beklentilerle dolu.

Tek bir hakikat mevcut değil, tüm insanlığı kapsayan. Hakikate en yakın bilgi ise şu. Her şey aslına döner. Evet. Bedenin toprağa karışıyor eriyip gidiyor, ruhun asli ruha, nefsin asli nefse düşüncelerin düşünce boyutundaki ilahi düşünce boyutuna erişiyor. Ancak bunlar da kati olarak bir olasılık. Tam ispatlı değil. İşte insan bir bilinmezlik içinde. Aklı ile her şeyi öğrenmek bilmek istiyor. Bunun neden olduğunun cevabını da bulamıyor. Arayış hep devam ediyor. Yani sen aklın ile her şeyi öğrenme arzusundasın ama net cevaplar ile değil, ancak duydukların ile yetinmek mecburiyetindesin. Ancak gönlünün hissettikleri, inandıkları, iman ettikleri var onlar boşa değil. Çünkü bu illüzyon dışına çıkıp da hakikate yakın hissedişleri alan gönül seviyen. İşte ona bütünü ile teslim olabiliyorsun. Çünkü insan bir şeye teslim olamadan yaşayamıyor ayakta kalamıyor. En katı, tanrıtanımaz inançsız ve ateist dediğimiz insanlar dahi doğaya inanır insana inanır hayvana inanır. Yani insan inanmadan yaşayamaz. Bir şeye tutunmak mecburiyeti duyar. Bu insan olma gereğidir. Bu mecburiyet de insanı arayışa yönlendirir.

Elbette ki bu arayışı sadece sen yapmadın. Binlerce yıldır onlarca medeniyet de bu arayışlarına devam etti. Onlar da aradılar buldular bulduklarına inandılar sonra buldukları değişti yeni buldukları ile yol aldılar ve bu hep böyle devam etti ve ediyor. Bu arayışların bir sonu yok. Sonsuz. 1.5 milyon yıldır insan dünya sahnesinde arayış son bulmadı. Bir milyar yıl da geçse son bulmayacak.

İşte bu sonsuzluk insana şunu hatırlatıyor. Madem ben seksen yıllık ömrümde arayıp da bulamadı isem ve bedenim toprağa döndü ise, nasıl devam ediyorum. Bu illüzyon dolu kainatta, yanılsama dolu dünyada gerçeği nasıl bulacağım. Şuna emin olun ki, hakikat bilgileri sadece ruhsal dünyada yani öz hakikat boyutundadır. Kâinatta değil. Kâinat yani bu uçsuz bucaksın kâinatta ve bu dünyada maddenin kanunları geçerli. Maddenin kanunları da diyor ki, ben illüzyonum. Sana hakikati vermem. Oyalamacayım. Seni uyutur, seni oyalar, seni kendime bağlar ancak eşyanın hakikatini sana vermem. Neden çünkü bir daha gelmezsin de ondan. Yani madde diyor ki ruha, beni çözemezsin. Ben hakikatimi sana vermem. Bu tüm oyalamacalar illüzyonlar arasında sen hakikati bul bakalım bulabilirsen. Öyle akıllı ve şuurludur ki madde, kendine ait hakikati vermez ruha. Böylece ruh da sonsuz kere sonsuz bu illüzyonun bilmecesini öğrenmek için misafir olur bu toprağa.

Madde kendini teslim etmez. Tuttun zannedersin elinden kayıp gider. Ruh bu kâinattan bir atom dahi alıp götüremez. Bir atomu dahi kendine tutsak edemez. Bir taşı bile sahiplenemez. Madde maddeliğini ruha vermez. Ruh açıktır, ortadadır hakikattir, gerçektir, ancak madde izafidir, arizidir, geçicidir, oluşumdur, mümkünattır, olasılıktır. İşte bu bir cazibe yaratır. Yani işveli, oynak, eğlencelidir madde. Bu bir çekim alanı oluşturur ve ruh sürekli maddeye doğru çekilir. İşte biz buna tekrardoğuş diyorsak da aslında değildir. Bu bir kanundur. Ruhun maddeye olan aşkı, maddenin çekim alanı ve cazibesi muazzamdır. Ruhun her seferinde çekilmesi maddeyi tutmaya çalışması ama bir şey elde edememesi maddenin de kendi hâkimiyetine sadık kalması bu döngüyü sağlar. Bu bir çark gibi sürekli döner durur. Sonsuzluk kadardır hatta. İlahi döngü de diyebilirsin buna.

Ruh maddeyi her ayağa diktiğinde bir şuurlanma ve bilinç yaratır. Bir yaşam planı oluşur. İşte biz buna bedenlenme diyoruz. Ama bu bir tekrardoğuş yani ruh göçü değildir. Çünkü ruh birdir. Tekdir. Sonsuz bilgiye sahiptir. Parçalara ayrılır ve dünyada milyarlarca insan ve hayvan bitki ve taş toprak olarak tezahür eder. Bu ayrılma kopma değil tamamen ortak bir bilinç üzerine. Yani ortak bir alan bu. Ancak ayrı imiş gibi görünmeli ki kendini diğer parçada tanıyabilsin. Çünkü maddenin oyunları bitmez. Sana kibir verir, gurur verir, sen kendini ayrı görürsün. Çıkarsın göğe bakarsın ki tüh yine başaramadım der yine inersin bedene. Ama biliyoruz ki bir atom da bedendir. Bir taş da bedene sahiptir. Bir insan da bedene sahip. Beden çeşitliliği sonsuz. Hangi bedene inmek istersen mümkün. Ancak hangi bedene inmiş olman seni düşürmez, senin asli hakikatini değiştirmez. Bu bir düşme değil bir bilgilenme mücadelesi. Sen bilgiyi nerede olsa almak istersin. Senin hakikatin budur. Bilgi nerede ise onu al kanunu ve yasası işliyor ilahi planda. İşte sen tüm beden çeşitliliğini tanımak, o beden çeşitliliğinde haller yaşamak için geçici zaman dilimine uyumlanır sonra yine hakikatine geri dönersin. Hangi bedeni tanımak istersen madde kanunu sana bunu veriyor. Ama diyor ki beni sahiplenemezsin, benim hakikatime ulaşamazsın. Sonsuz kere de insen bunu yapamazsın. Ama ruh vazgeçmez. Bu ilahi bir inatlaşma olarak hayatları, yaşam planlarını, yaratımı oluşturur.