Saygıdeğer okuyucularım, bildiğiniz gibi yazdığım köşe yazılarımda birçok konuya temas ettim.  Şimdi sağlıkla dahası sağlıklı akli bali duygu ve profil olarak bu mudur diye sorgulanacak bir yazı yazdım...

Hiç bir zaman sağlıksız konulara temas da etmem...

Ancak bu konunun bizzati sağlıkla ilgi olduğunu düşündüğüm için yazmakta bir beis görmedim.

Hatta bir şeyler beni tetiklemişti..!

Biliyor musunuz diye sormuyorum.

Çünkü çok iyi biliyorum ki canımın ülkesinde bu gerçekleri neredeyse çocuk denecek yaştaki insanlar bile biliyor…

Neyi mi?

Hemen açıklayayım ;

Biz kadınlar hukuksal alandan ekonomik alana, ev hayatından gündelik hayata kadar pek çok sıkıntı yaşıyoruz.
Ülkemizde kağıt üzerinde yapılan değişikliklere rağmen, pratikte biz kadınlar gündelik hayatlarımızda ayrımcılığa uğramaya devam ediyoruz, şiddete maruz kalıyoruz…
Kadını yok sayan, ona şiddet uygulayan veya onu bir meta olarak algılayan tüm zihniyet ve yapılanmalara karşı yılmadan mücadelenin sürdürülmesi gerekiyor.

En azından ben böyle düşünüyorum.

Evlilik içi tecavüz, ayrımcılık ve kadına yönelik şiddetti meşru gören tutum ve davranışların asla kabul edilemeyeceğini vurguluyor ve diyorum ki; Bedende ruh yokken maalesef bu tür hatalar yapılabiliyor.

Siz bunu bir özeleştiri olarak algılayın…

Şimdi sıkı durun sevgili okuyucularım, çünkü hayatın gerçeği ama bir o kadar da pislik bir konuya gireceğim…

Pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye'de aynı yatakta uyumalarına rağmen eşi ya da erkek arkadaşı tarafından tecavüze uğrayan çok fazla kadın var.
Karşılıklı uzlaşmayı içermeyen, vücuda zarar verme tehdidi ve güç kullanılarak yapılan oral, anal ya da vajinal ilişki olarak tanımlayabileceğimiz evlilik içi tecavüzler gerçekleşiyor canımın ülkesinde.

Ancak % 99’u kol kırılır yen içinde kalır misali kamuoyuna yansımıyor.
Yansıyanları ise yazılı ve görsel medyadan takip ediyoruz.

Uyurken bıçakladı, kurşunladı, zehirledi şeklinde…

Değerli okuyucularım malum takip ve araştırma sonucunda ortaya çıkan vahim durumlar.

Evlilik içi tecavüzler genellikle 3 şekilde gerçekleşiyormuş…

1-Tamamen yıkıcı tecavüz: Koca, örneğin tecavüz etmeden birkaç dakika önce eşini dövmüştür ve bunun hemen arkasından onunla cinsel ilişkiye girer.
Daha doğrusu tecavüz eder, tecavüz esnasında da fiziksel şiddet uygulamaya devam eder. Burada erkeğin temel amacı cinsel ilişki ve doyum değil, karısını her açıdan yıkmak, sarsmak ve öfkesini kusmaktır. Cinselliği bir cezalandırma aracı olarak kullanır…

2-Güç amaçlı tecavüz: Bu durumda fiziksel bir şiddet yoktur. Amaç, erkeğin eşi üzerindeki güçlülüğünü ona cinsel olarak gösterme çabasıdır. Bu tecavüz türü, karısının cinsel ilişkiyi istememesi ya da reddetmesi durumunda, erkeğin zorla cinsel ilişkiye girmek istemesidir.

3-Patolojik tecavüz: Cinsel ilişki şiddet içerikli ve olağandışıdır. Bu erkekler çoğunlukla hayat kadınları ile olan ilişkilerinde bunu daha rahat ve sınırsızca yapıyorlar.
Çünkü haklı olarak eşlerinden bu konuda gerekli hoş görüyü görmüyorlar…
Şimdi bu yazımla karşı cinsten koskoca bir YUUH aldığımı düşünüyorum. 

Olsun varsın bee…!

Her ne şart altında olursa olsun kadının seks yapmaya zorlanması erkek cenahı açısından yüz kızartıcı bir durumdur…
Rezil / hatta rezil ötesi bir durumdur…

Korku, kaygı ve suçluluk duygularının ortaya çıkmasına neden olan cinselliğin sağlıksız bir cinsellik olduğunu düşünüyorum…

Hep sağlıkla ve sevgiyle kalın...

Zambak Karabay