Son hafta Kraliçe II. Elizabeth’in Türkiye gezisi gündeme damgasını vuruken, Kraliçe’nin bu ziyaretinin aslında sadece gezi amaçlı olmadığını söylemek isterim. Kraliçe’nin daha önceki Türkiye ziyaretlerini de hep kritik zamanlarda yaptığı belirtiliyor. Ben yazımda Kraliçe II. Elizabeth’den çok onun kız kardeşi Prenses Margaret’ den söz etmek istiyorum. Prenses Margaret’in hüzünlü aşk hikayesini geçenlerde izlediğim bir belgeselde öğrenebildim .Ve ne yazık ki Lady Diana ile arasında birçok benzerlik gördüm. Prenses Margaret, 1950’li yılların başında evli olan bir İngiliz savaş pilotu Peter Towsend’a aşık olur. Ve bu imkansız aşk Dünya basınını uzun bir süre meşgul eder. Saray, Prenses’in Towsend ile evlenmesine karşı çıkmaktadır elbette. Towsend, yine de Prenses ile evlenebilmek için boşanır. Margaret’ de “Prenses” olmaktan vazgeçmeye niyetlidir. Basın, bu imkansız aşk ile yakından ilgiliyken bu arada halk arasında yapılan bir takım anketler de ortaya çıkmaktadır. Halk, Prenses Margaret ile Towsend’ın evlenmesi yönünde çıkan anket sonuçlarıyla birlikteliklerini destekler. Fakat, hayatta herkes her istediğine kavuşamıyor elbette. Hatta Prenses olsa bile… Hükümet ve Saray’ı son derce yakından ilgilendiren bu aşkın sonunda Prenses Margaret, kendi yazdığı ayrılık mektubunu Towsend’ın basına ve halka okumasını ister. Böylece peri masalının sonu da ayrılıkla biter. Fakat Prenses ile savaş pilotu Towsend birbirlerini hiç unutmazlar. Prenses, büyük aşkı Towsend’ı 1959 yılında yaptığı evliliğe kadar bekler. Ve nihayetinde kendi de bir fotoğrafçıyla evlenir. Çift, daha sonra ilişkilerini basına da yansıyan kavgalar sonucu bitiriler. Fakat Aşkta “gizli bağlılık” denilen şeyin Prenses ve Towsend için iyi bir örnek oluşturduğu söylenebilir. Prenses Margaret’ın imkansız aşkıyla Lady Diana’nın üç kişilik aşkı arasında çok yakın bağlar kurabilmek mümkün. En azından iki hikaye’nin sonu da ayrılık ile bitiyor. Lady Diana ve Prenses Margaret’de halkın büyük sevgisini kazanmışlardı. Ama bu sevgi onlara diledikleri gibi yaşayabilme imkanını sunamadı. Hayatta bazı insanlar birbirlerini çok sevseler dahi birlikte olamazlar. Bu imkansızlık, sıradan bir vatandaşın başına gelebileceği gibi bir Prenses’in de hayatına girebilir. Yeterki insan, yaşadığı aşka hakettiği değeri vererek, o aşkı mutlulukla anabilsin. Bir daha birlikte olamayacağını bilse dahi onu koruyup kollayabilsin… Not: Yazılarımı takip edip bana ulaşan ve beni sorgulayan tüm okurlarıma teşekkür ediyorum.