İSTANBUL- Eğitim sistemindeki payı yüzde 13.05 düzeyindeki özel öğretim kurumları son yıllarda öyle bir süreçten geçti ki dertler kartopu gibi büyüdü gitti. Önce dershaneler kapatıldı, dönüştürüldü, çeşitli isimlerle yeni eğitim kurumları geldi, özel okullar teşvik edildi, tam toparlanıyor derken pandemi patladı. Neredeyse gelmeyen kalmadı sektörün başına… Pandemi, deprem, yüksek enflasyon derken özellikle bu yıl özel okulların bütün tarafları için sorunlar ziyadesiyle ağırlaşmış görünüyor.
7 bin 800 özel okul, 980 özel öğretim kursu, bin 800 etüt eğitim merkezi ve sayıları 7 bin 400’ü bulan muhtelif kursları çatısı altında barındıran Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği’nin (TÖDER) Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Kalko, Doç. Görkem İldaş’ın hazırlayıp sunduğu Yolun Başındayken programında sorunları ve çözüm önerilerini anlattı. Sektörün taleplerini göreve yeni atanan Milli Eğitim Bakanına ilettiklerini belirten Kalko, eğitim dünyasını çok iyi tanıyan yeni kadrodan umutlu olduklarını, taleplerinin yerine getirilmesi halinde hem okul sahiplerinin hem de veli ve öğretmenlerin sorunlarının çözülebileceğini söyledi.
TEŞVİK UYGULAMASI GEREKLİ
2010’lu yılların başlarında dershanelerin kapatılarak özel okulların teşvik edildiği dönemde dershanecilikte olan özel eğitim altyapısını okulculuğa aktarıp, okulculuğu büyütmeyi planladıklarını söyleyen Ümit Kalko, ardından büyük bir sarsıntı yaşadıklarını söyledi:
“Tam artık taşlar yerine oturma aşamasındayken bakan değişimleri, akabinde bürokrasi değişimleriyle birlikte stratejiler de değişmeye başladı ve bir anda öğrenci başına olan teşvik uygulaması iptal oldu. Aslında bizim büyümemizin varlık sebebi buydu. Bununla beraber büyümüştük, bir anda büyüme kesildi ve küçülmeye doğru gitmeye başlandı. Eş zamanlı olarak 2019’da ekonomik kriz patlak verdi. 2020 ve 2021 yıllarında pandemi sebebiyle okullarımız kapalı kaldı. Bu sefer online eğitim platformlarımıza, yazılıma yatırım yaptık. Burada da, sanki online eğitimde öğretmenlerimize maaş vermiyormuşuz gibi, velilerden, siz tam hizmet vermediniz, bir kısmını iade edin, söylemleri başladı. Bu sefer velilerle karşı karşıya gelmeye başladık ve ilişkilerimizde ister istemez bir yıpranma süreci başladı. Tam pandemi bitti, tekrardan bir bakan değişimi oldu ve yeni gelen Bakanımız pandeminin son aşamalarına doğru okulları açtı, tamam, artık sektör olarak daha başımıza ne gelebilir ki, dedik. Tam rayına oturtacağız derken bir anda ekonomik kriz, hiperenflasyon, seçim, deprem sıkıntılarıyla karşı karşıya geldik.”
SABİT FİYAT GARANTİSİ SIKINTILI
Eylül ayında başlayacak okul fiyatlarının ocak ayında belirlenmesinin büyük sıkıntı yarattığını söyleyen Ümit Kalko, “Biz bir yıl boyunca sabit fiyatla iş yapmayı garanti eden bir sektör konumundayız. Bu şekilde çalışan başka bir sektör yok” dedi:
“Otoparka bile dün 40 TL veriyordum, bugün 50 TL oldu. Geçen sene Bakanlığımız açıklama yaptı, yüzde 65 zam sınırı getirdi eğitim ücretine. Oysa 2021 yılının Aralık ayında 2.800 TL olan asgari ücret 2023 yılının Temmuz ayında 11.400 TL’ye kadar gelmiş ve ben bir sonraki dönemi konuşacağım. Asgari ücret dört kat artmışken evvelki yıl yüzde 35, bu sene yüzde 65, toplamda yüzde 100 - 105 kümülatifte bir artış bana verilmişse benim bununla yaşama şansım çok mümkün değil.”
LOKANTA FİYATLARI SABİTLENİYOR MU?
Okul ücretlerine yüzde 65 zam yapılınca acısının yemek fiyatlarından çıkarıldığı eleştirilerine de yanıt veren Ümit Kalko, şunları söyledi.
“Eğitime yüzde 65 zam yapıldı, çok zarar ediyoruz ama devletimizin aldığı karar başımızın üstünde, uyuyoruz bir şekilde. Yemek için böyle bir kural yok, böyle bir uygulamayı nasıl yapabilirsiniz ki? O zaman lokantalara diyelim ki geçen sene ekmek arası döner 10 TL ise bu sene 16 TL yapacaksınız! O fiyat öyle mi oluyor? Ekmek 1 TL iken 5 TL olmuşsa eğer yemek maliyetlerimiz ister istemez artacak. Biz bunların imalatçısı değiliz, çoğunlukla catring firmalarından alıyoruz. Bizim maliyetlerimiz arttığı oranda bunları yansıtmakla yükümlüyüz. Geçen sene 20 bin TL elektrik faturası geliyorken bugün 100 bin TL geliyor ise benden yüzde 65 zamla sınırlı kalmamı kimse bekleyemez.”
DEVLETİN YÜKÜNÜ ALIYORUZ
TÖDER Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Kalko devletin yükünü alan özel okulların diğer ticari işletmelerden ayrıcalıklı olması gerektiğini savundu:
“Bizim yaklaşık 1.4 milyon öğrencimiz var özel okul sektöründe ama üç milyon kontenjanımız var. Kontenjanımızın yarısından çoğu boş... Bizde istihdam edilen 190 bin civarında öğretmenimiz var. Şimdi sadece bu iki rakamdan gidelim. Özel okulların olmadığını düşünelim, biz çok kötüyüz ve kapandık… Biz olmasak 1.4 milyon öğrenci nereye gidecek? Devlet okullarımıza gidecek. 1.4 milyon öğrenciyi eğitim verebilmek adına devletimiz ne yapmak zorunda? Yeni okul binaları inşa edecek, binlerce öğretmen alımı yapacak ve yeni yatırımlar yapacak, yeni maliyetlere katlanacak. Çünkü mevcut olana yetmiyor. Biz de diyoruz ki, onu yapacağına bize teşvik versin. 190 bin öğretmenin istihdamında devletimiz bizi sübvanse etsin. Bunla alakalı şu anda görüşmelerimiz Bakanlığımızla devam ediyor. Taleplerimizi söyledik.”
KDV KALKSIN, ÖĞRENCİ TEŞVİĞİ GERİ GELSİN
Pandemi döneminde yüzde 1’e düşürülen KDV’nin yeniden yükseltilmesinden şikayet eden Ümit Kalko, taleplerini şöyle anlattı:
“Biz zorunlu bir hizmet veriyoruz. Bugün ekmek zorunlu mu? Zorunlu. KDV kaç? Yüzde 1. Biz zorunlu muyuz? Zorunluyuz. KDV kaç? Yüzde 10. KDV’nin yüzde 1’e düşürülmesini istiyoruz. Öğrenci başına teşvik uygulamasının geri getirilmesini ve yaklaşık 1.6 milyon boş kontenjanın doldurulmasını istiyoruz. Ruhsat harcı alırken bir bedel ödüyoruz. Sonra her sene o ruhsatımız var diye ruhsat harcı ödüyoruz. Bunun ödenmesi bizim açımızdan gerçekten büyük bir maliyet. Elektrik, su, doğalgaz maliyetlerimizin tarifelerinde ayrıcalıklar istiyoruz. Maaşlardan alınan SSK vergi yükünün azaltılmasını istiyoruz. Şunu özellikle vurgulayayım; bunları sektörel olarak kar etmek, zengin olmak için değil, hayatta ve ayakta kalmak için istiyoruz.”