Osmanlı Devleti yükselme dönemi sonuna doğru yönetime gelen padişahlar yönetim etkinliğini sadrazamlara bırakmaya başladılar. Artık siyasal söylem olarak, “sultanlar dönemi” yerine “sadrazamlar dönemi” söylemi başlamıştır. Ne zaman ki; Sokullu Mehmet Paşa öldürüldü, işte o zaman devlettin her alanında sıkıntılar başlamıştır.

Mesela ekonomik alanda, III. Murat döneminde alınan önlemlere karşı hayat pahalılığı her gün artmakta, narhlara ve rayiçlere uyulmasına ilişkin buyruklara uyulmamaktaydı. Piyasa, kırpık(altın paranın kırpılması) ve ayarı düşük akçelerle dolmuştu. İstanbul kadısına yazılan hükümlerde bir altının 60 akçe, bir kuruşun 40 akçe düzeyinde tutulması, halis gümüşün israf edilmemesi istendiyse de para darlığı yüzünden hükümler geçersiz kaldı. 

Sıkıntı sürerken 10 Nisan 1582'de Mihrimah Sultan'la Rüstem Paşa'nın kızı Aişe Hümâşah Sultan'ın, Nişancı Feridun Bey'le düğünleri yapıldı. Aynı günlerde daha görkemli olması öngörülen bir başka düğünün hazırlıkları yapılıyordu. Şehzade (III.) Mehmet’in sünneti için 51 gün sürecek bir ” sûr-ı hümayun” düzenlendi. Aylarca önceden bütün eyalet kadılarına, beylerbeylerine, bağlı beyliklere, komşu devletlerin hükümdarlarına hükümler, davetiyeler gönderildi. 

Acem şahı, "Kum ve Kâşân hâkimi, Türkmen oymağından İbrahim Han Tavacı'yı bin nefer yarar ve nice pesendide âdemler ve tuhaf pişkeşler ile" herkesten önce İstanbul'a gönderdi. Buhara'dan Çağatay hükümdarının elçisi, Kırım, Kıpçak hanlarının elçileri, Gürcistan hâkimlerinin, Mağrib-i Zemin meliklerinin, Moskov, İngürüs (Macar), Leh (Polonya) krallarının elçileri değerli hediyelerle İstanbul'a geldi. 

Alman, Çek, Fransa, Venedik, Dubrovnik, Boğdan ve Eflak temsilcileri de bu yarışta geri kalmadılar. 

Osmanlı başkenti, dünyanın dört bucağından, giyimleri ve dilleriyle birbirinden çok farklı davetlilerle doldu. Heyetlere büyük konaklar ve saraylar ikametgâh olarak tahsis edildi. III. Murat, çok sevdiği büyük şehzadesinin sünnet düğünü için Rumeli Beylerbeyi'ni düğüncübaşı, Anadolu Beylerbeyi'ni şerbetçibaşı, Yeniçeri Ağası'nı kolcubaşı, Matbah-i Amire Emini Kara Bâli Bey'i "sûr emini", eski Nişancı Hamza Bey'i "sûr nazırı" atadı.

Hazineden 50 yük akçe(altın para) çıkarıldı. Atmeydanı'nda yapılacak düğün için Sinan Paşa Sarayı kiler yapıldı. Mîri fırın önünde ateştaşından ocaklar ve mutfaklar inşa edildi. Beş bin adet büyük ve derin kazan, sahan ve tepsi alındı. Bölüklerden 600 sipahi, taşıma ve servis işleriyle görüp gözetme için de Cebeci Ocağı görevlendirildi. 

Seyrangâh olarak İbrahim Paşa Sarayı onarıldı ve padişaha mahsus bir şahnişin eklenirken devlet erkânı için divanhane, elçilere ve konuklara da özel yerler hazırlandı. Düğün 29 Mayıs 1582'de başlayıp 19 Temmuz'a değin sürdü. 

Şehzadenin sünnetini Cerrah Mehmet Paşa yaptı. Düğünde sipahilerle yeniçeriler arasında çıkan kavgada iki kişi öldü. Düğün boyunca, ip cambazlığından köpeklerle domuzların boğuşmalarına, maskara, soytarı, maymun gösterilerine, hünerbazların dikilitaşlara tırmanmalarına, savaş sahneleri canlandırılmasına, cirit, binicilik, nişan müsabakalarına, esnaf geçitlerine, dans, konser ve oyunlara değin sayısız etkinlik sergilendi. Düğünün anısına çok değerli minyatür albümleri hazırlandı.

Düğün ertesinde İstanbul, III. Murat'la ilgili bir rüşvet skandalıyla çalkandı. Padişahın yanından ayrılmayan Saray Cücesi Nasuh'un; "taşra halkıyla eli olub küllî ihtilatı(herkesle ilişkide)" olduğu ortaya çıktı. Sözde soruşturma başlatıldı. Cüce Nasuh hapsedildi, kimi eyalet valileri görevden alındı, defterdarların da saraya akıtılan rüşvetlerden kendilerine düşen payları, odun yığınlarının altına sakladıkları saptandı.

Kısacası: Elinde avucunda olan varlıkları hesapsız kitapsız harcayanlar için söylenen güzel bir söz vardır; “ayağını yorganına göre uzatmadı ve hazıra dağ dayanmaz.” Evet, Osmanlı Devleti duraklama döneminin başlangıcı olarak hesapsız harcamalara girdi. Yani “hesapsız harcamalar sonun başlangıcı oldu!”