Eğitim genel anlamıyla bir milletin evlatlarını geleceğe hazırlayan, bugünü yaşatan ve geçmişi kavratan bir bilim dalıdır. Bu nedenle eğitim alanında atılan her türlü adım, yapılan her türlü faaliyet takdire şayandır. Mutlu ve mesut bireyler yetiştirmediğimiz sürece okumuş yetiştirmişiz, neye yarar?.. Evet, hem aydın ve hem de topluma huzur ve mutluluk veren bireyler yetiştirmemiz eğitimin hedefi olmalıdır. Bazı insanlar zengin bir ailede doğarlar; hayatlarının aşkını bulur, onunla evlenirler; iyi bir işleri vardır, mutlu yaşarlar... Diğerleri ise onların ne kadar 'şanslı' olduklarını düşünüp iç geçirir. Oysa onlarınki şans değil, sadece 'doğru zamanda, doğru yerde bulunmak'tır. İngiltere'deki Hertfordshire Üniversitesi profesörlerinden Psikolog Doktor Richard Wiseman tam 9 yılını, 'Şanslı mı doğulur, şanslı mı olunur?' sorusunun yanıtını bulmaya adadı. Ortaya çıkan sonuç, şanslı doğulmadığı ancak şanslı olunduğu, yani kişilerin kendi şanslarını önemli oranda kendilerinin ortaya çıkardığı oldu. 1994 yılından bu yana yaklaşık 400 şanslı ve şanssız kişi üzerinde incelemeler yapan ve aynı zamanda 'The Luck Factor' (Şans Faktörü) adlı kitabın yazarı olan Wiseman'a göre kendilerini şanslı gören insanlar, zihinlerini her zaman temiz tutuyor, becerilerini geliştiriyor ve fırsatları kaçırmıyor. Wiseman, şanslı olabilmek için 4 temel faktör bulunduğunu ve bunlar uygulandığı takdirde kişinin hayatının olumlu yönde değişeceğini savunuyor. Bu temel faktörler, seçenekleri çoğaltmak, önsezilere kulak vermek, pozitif düşünmek ve umudu asla kaybetmemek olarak sıralanıyor. Bunları şöyle açabiliriz: Seçenekleri çoğaltmak: Her zaman yeni tecrübelere hazır olmalısınız. Yeteneklerinizi geliştirmeli, her konuda bilginizi artırmalı ve yaratıcı olmalısınız. Pozitif düşünmek: Şanslı insanlar, geleceğe optimist (olumlu) bakarlar; her şeyin daha da güzel olacağını düşünürler. Siz de öyle yapmalısınız. İnsanlarla iç içe olmalı, kendinizi soyutlamamalısınız. Hareketli yaşamalı ve fırsatları kaçırmamak için çevrenizdeki her şeyden haberdar olmalısınız. Önsezilerinizi dinleyin: Şanslı insanlar çoğu zaman önsezileriyle hareket ederler. Duyguları ve sezileri onlar için çok önemlidir. Zihinlerini temiz tutarlar ve kafalarının karışmasına izin vermezler. Umudunuzu kaybetmeyin: Başınıza kötü bir şey gelse dahi, bunu iyiye çevirmeli, umudunuzu kaybetmemelisiniz. Çok üzgün olsanız bile, bunun geçeceğini, aslında çok da kötü bir şey yaşamadığınızı düşünmelisiniz. Bir başka araştırmada liderlik üzerine: Robert H. Rosen, 1996 yılında yayınladığı İnsanları Yönetmek: İşletmeyi İçeriden Dışarıya Dönüştürmek başlığını taşıyan eserinde insanlara liderlik etmek için sekiz temel ilkenin gerekli olduğunu belirtiyor. İşte o sekiz ilke: Vizyon: Liderler bütünsel resmi görür ve bu geniş perspektifi başkalarıyla birlikte dile getirirler. Böylelikle, insanların çalışmalarını uyumlu ve çevik bir işletme içinde seferber ve koordine eden ortak bir amaç yaratırlar. Güven: Güven olmazsa, vizyon boş bir slogan haline gelir. Güven insanları bir arada tutar, sağlam ve esnek bir kuruluş yaratır. Güven yaratmak için, liderlerin kestirilebilir olması, enformasyon ve yetkiyi paylaşması gerekir. Liderlerin amacı, bir açıksözlülük kültürü oluşturmaktır. Katılım: Bir kuruluşun enerjisi insanlarının katılım ve çabasından gelir. Liderin görevi bu enerjiyi serbest bırakmak, işletmenin her kademesindeki insanları akılları ve yürekleriyle işe sarılma konusunda esinlendirmektir. Öğrenme: Liderler kendilerini derin bir şekilde kavrama ihtiyacı içindedirler. Ömür boyu sürecek bir keşif süreci içinde güçlü ve zayıf yanlarını tanımak ve yeni koşullara uyum sağlamak zorundadırlar. Kuruluşları için de aynı şey söz konusudur. Kuruluşlar sürekli yeniliğe önayak olmalı ve liderler de çalışanları becerilerini ve ruhlarını yenileme konusunda teşvik etmelidir. Çeşitlilik: Başarılı liderler çeşitliliğin gücünü ve önyargının zehrini bilirler. Kendi eğilimlerini tanır ve insanların farklılıklarının olumlu yönlerini takdir edecek bir ortam yaratmaya çalışırlar. Kuruluşlarında karşılıklı bir saygı kültürünün egemen olmasında ısrar ederler. Yaratıcılık: Akıllı çözümlerin aşırı çalışmanın önüne geçtiği bir dünyada, yaratıcılık hayati bir önem taşır. Liderler insanların yetenekleriyle yakından ilgilenirler, onların güçlü yanlarına dayanır ve zayıf yanlarını dengelerler. Bağımsız, meydan okuyucu düşünmeyi teşvik ederler ve insanların çabalarını kolaylaştıracak teknolojilere yatırım yaparlar. Dürüstlük: Lider bir şeyi savunmalıdır. Bir yurttaş ve insan olarak hayatta neyin önemli olduğunu bilir ve içinde derinlemesine yer etmiş ilkelere göre davranır. Her akıllı liderin manevi bir pusulası, bir yanlış ve doğru hissi vardır. İyi liderler iyi ahlakın iyi iş demek olduğunu bilirler. Topluluk: Toplumsal yaşam karşılıklı yükümlülükler demektir ve en yüksek performansı gerektirir. İnsanın komşusu ve hemşerisi için fazladan bir iş yapması doğası gereğidir ve olgun bir lider yönettiği kuruluşun topluma karşı sorumluluğuna önem verir. Aynı zamanda doğal çevreyi gözetmeyi de üstlenir. Netice-i kelam, lider de olsanız, devlet başkanı da olsanız hayatta mutlu ve huzurlu değilseniz neye yarar!.. İşte eğitimin asıl maksadı mutlu ve mesut bireyleri yetiştirmektir. Mutluluk aslında elimizde... Mutluluk insanın içi ile dışının barışık olmasıdır. Yeter ki, umudu, güveni, başkalarına yardım etmeyi, sevgi ve saygıyı yitirmeyelim. Şu sözü de unutmayalım: 'Allah kimsenin huzur ve mutluğunu bozmasın...' [email protected]