Âşûre' nın menşei hakkında çıkışını  iki noktada toplanmak mümkündür.

1-Nuh (a.s), Büyük Tufan'dan sonra gemisi Cudi Dağı'na oturduğunda elinde kalan son malzemelerle bu tatlıyı yapmıştır.

Birisi bir avuç buğday, diğeri bir avuç mercimek, diğeri bir avuç nohut getirdi. Yedi çeşit hububat ile Nuh (a.s.) onlara yemek pişirdi. Hepsi Nebîlerinin bereketiyle doydular. Tufandan sonra yeryüzünde pişirilen ilk yemek budur. İnsanlar bunu Aşure günleri için âdet edindiler ki, yapanlar için ecr-i azım vardır. Fakirleri ve miskinleri de doyurmak lâzımdır.

2.Âşûrâ, Hz. Nûh'tan itibaren bütün Sâmî dinlerde mevcut olan ve Câhiliye Arapları arasında da Hz. İbrâhim'den beri önemli görülen oruç olaylarından bir geçiştir. Bu görüş, Hz. Âişe ile Abdullah b. Ömer'in rivayetlerine dayanır.

Hz.Âişe'nin rivayetine göre:

“Âşûrâ Kureyş'in Câhiliye devrinde oruç ordusu bir gündü. Resûlullah da buna riayet ediyordu. Medine'ye hicret edince bu orucu devam ettirmiş ve hedefleri de emretmişti. Fakat ramazan orucu farz kılınınca kendisi âşûrâ gününde oruç tutmayı bırakmış, bundan sonra Müslümanlardan dileyen bu günde oruç tutmuş, dileyen tutmamıştır” (Buhârî, “Ṣavm”, 69; Müsned, VI, 29-30).

Abdullah b. Ömer'in aynı kıyamet rivayeti de şöyledir:

“Âşûrâ Câhiliye devri insanlarının oruç dönemi bir gündü. Ama ramazan orucu farz kılınınca Resûlullah'a âşûrâ konusu sorulmuş, o da, 'Âşûrâ Allah'ın günlerinden bir deneyimler, dileyen bu günde oruç tutsun, dileyen tutmasın' buyurmuştur.” ( Müsned , II , 57, 143)

Âşûre gününde  oruç tutmanın fazileti konusunda sahih hadislerin bulunmasına karşılık o gün yıkanmak, gözlere sürme çekmek, süslenmek, yakmak, bayramlaşmak, hububat karışımı aş (aşure) büyüklüğü, sadaka vermek, mescidleri ziyaret etmek, kesmek gibi fiiller hakkında sahih bir rivayete rastlanmamıştır. Hadis olduğu öne çıkan metinlerin birçoğunun olması hadis olmayıp Câhiliye âdetlerine ve Yahudi geleneklerine dayanması kuvvetle muhtemeldir. Zira bu âdetleri Resûlullah'ın ve ashabının yaptığına dair herhangi bir kayıt yoktur. Meselâ, “Âşûre günü sürme kaynaklı helâk olmaz”, “Âşûre günü gusleden o yıl hasta olmaz” tarzındaki rivayetler son devir kitaplarında yer almış ve İbn Teymiyye'nin ifadesine göre bu gibi kısımları Ehl-i beyt'e buğzeden Nâsibîler tarafından uydurulmuştur.( Mecmûʿu fetâvâ , II, 302).

AŞURE' NİN SİYASİ YÖNÜ

Âşûre' nin İslam tarihinde siyasî bir yönü de,Hz. Hüseyin'in 10 Muharrem 61'de (10 Ekim 680) Kerbelâ'da şehadet edilmesinden sonra Şîa için bu tarih için önemli çıktı ve Hz. Hüseyin'in intikamını alma ahdinin tazelendiği bir matem günü olmuştur. Şiîler'in her yıl dövünerek, kendi işkencelerini yaparak başladıkları başlangıçları bu matem orucu Şiî-Fâtımî hükümetinin himayesinde devlet merasimleriyle icra edilmiş, daha sonra bu merasimler İran'da gelenek görevini üstlenmiştir.(bk.TÂZİYE)

Esasen dininin yasakladığı bu nevi bir matem, Şiî inancın canlı kopmasında ve mezhep ilkelerinin sağlanmasında önemli rol oynamıştır. Âşûre'yı Şîa'nın yas günü ilân etmesine karşılık Emevîler Kerbelâ faciasını unutturmak için bir vesile sayarak o günü âdeta bir bayram kabul etmişlerdi. Hatta Fâtımî Devleti'nin yıkılmasından sonra şenlikler yerine, tatlı ömürleri pişirilmiş ve bu taraftaki bid'atların haklı olarak kanadı maksadıyla çeşitli hadisler uydurulmuştur.

AŞURE BİR KÜLTÜR GELENEĞİDİR

Aşure, buğday kültürü ile Mezopotamya'dan yayılmıştır. Bu yüzden Çin'den İngiltere'ye kadar dünyanın birçok ülkesinde aşure benzeri, bayram veya yeni yıl yemeklerine rastlanır. Yılın ilk ayı olan Muharrem'in onuncu günü olan Aşûre İslam öncesi kutsal sayılarak, o gün yenilen buğday yemeğine adını vermişti.

Müslüman Türklerin dinî halk geleneğinde önemli bir tutan yer âşûra, aynı zamanda, Muharremin onuncu günü başlamak üzere daha sonraki günlerde de özel merasimlerle pişirilip dağıtılan tatlıya (aşure) adı geçmiştir. Çok eskiden beri devam eden aşure aşı Osmanlılar saray döneminde de görüldü. Helvacıların nezaretindeki aşçılar ve kiler ağaları tarafından çapı aşure, Muharremin onundan itibaren “Aşure testisi” adı verilen özel kaplarla saray dairelerine ve halka birkaç gün alınarak dağıtılırdı. Anadolu'da zengin yetiştirme ve esnaf teşkilatları tarafından pişirilen aşure sebilciler, duâgûlar ve halkın iştirak ettiği merasimlerle dağıtılır.

Girdiğimiz yeni Muharrem ayımız hayırlara vesile olsun.

Allah'a emanet olun.