7 Aralık 2019 tarihinde Ankara’da Ayaz Tahir Türkistan İdil Ural Vakfı’nda “Millet Anaları” başlıklı panel gerçekleştirildi. Panelde milletin aydınlanması için hayatlarını adamış kahraman Türk kadınları, millet anaları anıldı. Panelin yapıldığı yer ve tarih özellikle seçildi. Panel, Prof. Dr. Saadet İshakî Çağatay tarafından 13 Ekim 1988 tarihinde kurulan ve kuruluş amacı “Türk Dünyasının bu dünya içerisinde yer alan toplumların ve özellikle Ayaz Tahir Türkistan İdil Ural Vakfı coğrafi alanında yer alan Türk toplumlarının tarihi kültürel siyasi, iktisadi, sosyal hayatlarını bilimsel yol ve yöntemlerle araştırmak, incelemek, elde edilen sonuçları yaymak ve yayınlamak” olan vakfın Saadet Çağatay adını taşıyan apartmanındaki merkez binası yapıldı. Panelin yapıldığı tarihe gelince, 5 Aralık 1934 yılında Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilen günde millet analarını anlatmanın önemi katbekat değerliydi. 

Tarih sayfalarına adlarını altın harflerle yazdıran Türk kadınları her daim erkeklerle birlikte omuz omuza mücadele etmiş, düşmana karşı direniş göstermiş, sosyal, siyasi ve diğer alanlarda önemli görevler üstlenmiştir. “Millet Anaları” panelinde, Kazan Tatar kanını taşıyan ve hayatlarını milletinin aydınlanmasına adayan, eğitime önemli katkılarda bulunan üç kahraman kadından söz edildi. Araştırmacı yazar, çevirmen Roza Kurban “Doğumunun 150.Yılında Yazar ve Eğitimci Mehbübcamal Akçurina (1869–1948), Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Araştırma görevlisi Dr. Işılay Sava “Şefika Gaspralı (1886–1975): Dünyanın Aydınlık Yüzü” ve Ayaz Tahir Türkistan İdil Ural Vakfı Başkanı Dr. Tülay Duran “Prof. Dr. Saadet Çağatay (1907–1989) başlıklı sunumlar yaptı. 

Çarlık Rusya’sında XX. yüzyıl başlarında millî bağımsızlık mücadelesi eğitim alanında yapılmıştır. Milleti millî durgunluktan aydınlığa çıkarmak için Tatar kadınları büyük emek harcamıştır. Eğitim konusunda millet anası olarak nitelendirdiğimiz şahıslar arasında Mehbübcamal Akçurina da bulunmaktadır. Genç yaştan itibaren öğretmenlik yapan Akçurina, çocuk eğitimi, kadınların özgürlüğü, Tatar kadınlarının toplumdaki yeri, ahlak konuları üzerine makaleler ve hikâyeler yazmıştır. Mehbübcamal Akçurina, Kazan Tatarlarının edebi mirasını koruma, onu millete tanıtmanın da mücadelesini vermiştir. Milletin geleceğini gençlerde gören Mehbübcamal Akçurina, Tatar öğrencilerini “milletin umudu” diye nitelendirmiştir. 1908 yılında yazmaya başlayan Akçurina’nin makaleleri genellikle Şura ve Söyembike dergilerinde yayımlanmıştır. Onun eserlerinin büyük çoğunluğu çocuk eğitimi konusundadır. Mehbübcamal Akçurina Şura dergisinin 1911 yılının 16. sayısında yayımlanan “Terbiye ve Ceza” başlıklı yazısında eğitimin önemini şu sözlerle dile getirmiştir:

“Meyve ağaçları sulanmayınca, bakılmayınca meyve vermedikleri gibi, insanoğulları da terbiye görmeden gerçek insan olamaz. İnsanların hayatında terbiye en önemli yeri tutmaktadır. Onun için çocukların terbiyesi anne, baba, hatta tüm millet üzerinde büyük ve zor bir görev sayılmaktadır… Çocuk terbiyesi başlı başına büyük bir ilimdir.”

Dr. Işılay Sava, anne tarafından Kazan Tatarı olan Şefika Gaspralı’nın hayatını anlattı. Genç yaşta annesi Zühre Hanım’ı (1862–1903) kaybeden Şefika Gaspralı ev işlerini çekip çevirmenin dışında babası İsmail Gaspralı’nın (1851–1914) işlerine de yardımcı olmuştur. 1903 yılında makaleler yazmaya başlayan Şefika Gaspralı daha sonra Türk Dünyasının ilk kadın dergisi olarak bilinen Âlem-i Nisvan dergisini çıkarmıştır. Şefika Gaspralı ailesinin de etkisiyle her daim sosyal hayıtın içinde olan, kendini milletine hizmet etmeye adayan cesur bir kadınıdır. 1917 yılındaki değişimlerden sonra Kırım’da kurulan cumhuriyette kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildikten sonra Şefika Hanım da milletvekilliğine aday olmuş ve seçilen 5 kadından birisi olmuştur. Milletvekili olduğu dönemde divan başkanlığını da yürütmüştür. Bolşeviklerin baskısı sonucunda çok zor günler yaşayan Şefika Gaspralı Türkiye’ye gelmiştir. Şefika Hanım burada da geçinebilmek, iki çocuğuna bakabilmek için terzilik, çevirmenlik gibi çeşitli işlerde çalışmıştır. 1930 yılından Kırım Kadınlar Birliği’ni kuran Şefika Gaspralı aynı zamanda gelenek görenekler ile ilgili yazılarını Emel ve Kırım dergisinde yayınlamıştır. Hayatı millet için mücadele içinde geçen Şefika Hanım:

“Bilmem ki benim hatıralarım ve içinde bulunmuş olduğum şartlar, Türkiyeli insanı ilgilendirecek mi? Yalnızca günümüzde mi? 100 yıl sonra da ilgi çekecek midir? Hatıralarım tarihî kıymette olup 100 yıl sonra da ilgi ile okunacak mı, yoksa 100 günde unutulacak mı bilmiyorum… 100 gün veya 100 yıl sonra belki unutulur, fakat korktuğum gülünç olmaktır…”, demiştir.

Ayaz Tahir Türkistan İdil Ural Vakfı Başkanı ev sahibi Dr. Tülay Duran, vakfın kurucusu Prof. Dr. Saadet Çağatay’ı ve onunla ilgili anılarını anlattı. Konuşmasına, 5 Aralık 1934 yılında Türk kadınlarına seçme ve seçilme hakkı verilmesi ile başlayan Duran “bugün Saadet Çağatay’ın evindeyiz” diyerek duvardaki fotoğraflara dikkat çekti. Saadet Hanım, mücadele ve yaşama kararlılığı olan bir kişidir, diyen Tülay Duran Çağatay’ın hayatını anlatarak onun nasıl zorluklarla hayata tutunmaya çalıştığını, Almanya’da eğitim aldığı yıllarda aç kaldığını ancak her şeye rağmen eğitime olan kararlılığını vurguladı. Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde kütüphane görevlisi olarak başladığı çalışma hayatında profesörlüğe kadar uzanan kararlı bir duruşla başarıya ulaşmasının hikâyesi tüm dinleyicileri derinden etkiledi. Saadet Çağatay 1951–1952 yıllarından itibaren günlük tutmuş ve tüm duygu, düşüncelerini günlüğe yazarak içini dökmüştür. Vakıf Başkanı Sn. Tülay Duran Almanca yazılan bu günlükleri Türkçeye çevirttiğini ve bastırmak istediğini dile getirdi. Saadet Çağatay’ı daha yakından tanımak, yaşadıklarına şahitlik etmek açısından bu günlüklerin yayınlanması önemli ve gereklidir. Prof. Dr. Saadet Çağatay’ın bilimsel çalışmalarının yanı sıra en büyük eseri kurduğu vakıftır. 1970 yılından itibaren hem babasının, hem Türkistan’ın, hem de doğup büyüdüğü toprakların adını yaşatmak, çalışmaları bilimsel seviyeye taşımak amaçlı dernek kurma işleri ile uğraşan Saadet Çağatay hayattayken vakıf kurmayı başarmış ve kendisi birkaç ay da olsa başkanlığını yapmıştır. Başkurt asıllı ünlü tarihçi ve devlet adamı Zeki Velidi Togan’ın son öğrencisi olan Tülay Duran, Togan’ın takdirini kazanıp asistanlığını da yapan şanslı insanlardan birisidir. Boğaziçi Üniversitesi’nde 30 yıl görev yapan Dr. Tülay Duran, Saadet Çağatay’ı 3 defa görmüştür. Duran, vakfın kuruluşu sırasına yönetim kurulu üyelerinden birisi olmuştur. 1993 yılında Ayaz Tahir Türkistan İdil Ural Vakfı Başkanlığı’na görevlendirilen Dr. Tülay Duran o görevini bugüne kadar yürütmektedir. Başlangıçtan bu yana 300 bine yakın öğrenciye vakfın burs verdiğini söyleyen Tülay Duran hâlihazırda yurt dışından gelen ve alanlarında başarılı olan 5 lisans, 7 yüksek lisans, 20 doktora öğrencisi olmak üzere 32 öğrenciye burs verdiklerinin altını çizdi. 

Panelde, Kazan Tatarları başta olmak üzere Türk Dünyasının aydınlanması, gelişmesine önemli katkılarda bulunan üç tane kahraman millet anası tanıtıldı. Savaşta veya tehlikeli bir durumda yararlılık gösteren kimselere kahraman denir. Ancak kahramanlar sadece savaş ve tehlikeli bir durumda ortaya çıkmıyor. Normal hayatta da dil, millet, vatan, yaşam, var olma uğruna mücadele eden kahramanlarımız vardır. Millet olarak var olma, ayakta kalma mücadelesini eğitim alanında veren sözünü ettiğimiz üç kahraman kadın bize bugün bir örnektir. Vatan için hem vatanın içinde hem dışında süren bu mücadelede vakur duruş sergileyen millet anaları tüm olumsuzluklara rağmen başarı elde ederek unutulmayan aydınlarımız arasında yerini almıştır.

Panelistlerin konuşmalarından sonra sorulan sorular yanıtlandı. Katılımcılar arasında üniversite lisans, yüksek lisans, doktora öğrencileri olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanından gelenler de vardı. Toplantı ile ilgili olumlu değerlendirmelerde bulunan öğretim üyeleri de bu tür toplantıların daha da sık yapılması gerektiği fikrini ilettiler. Kazan Tatarları köklü geçmişi ve zengin bir kültürü olan bir millettir. Doğal olarak hayatını millete vakfeden millet analarının sayısı mevzu bahis olan Mehbübcamal Akçurina, Şefika Gaspralı ve Saadet Çağatay ile sınırlı değildir. Büyüklerimizin milletin aydınlanması için verdikleri mücadele bizlere ve bizden sonra gelecek olan nesillere örnek olmalıdır. Bu bağlamda hayatını millete hizmet etmeye adayan yazar, şair, bilim insanı, gazeteci, siyasetçi olmak üzere hayatın tüm alanlarında faaliyet gösteren büyüklerimizi anmaya ve tanıtmaya devam etmemiz dileğiyle…