(21 Aralık 1963. Tarihten gelen Çığlıklar…)

‘’ Selden koymuştu anacığı adını. Şehitlikte o’nun adını ilk kez okuduğumda; tüylerim diken, diken olmuştu. Bir an insanlığımdan utanmıştım. Çünkü o henüz bir bebekti. Ne olduğunu dahi anlayamayan o küçücük bedeni diri, diri toprak olurken; bunu yapanların, E.O.K.A kimliğini taşıyan Rum canileri olduğunu sezemeyecek kadar küçüktü… ’’
 
 Kıbrıs adasında yaşanan öylesine bir tarihi gerçek var ki! Bu gerçeği hiçbir güç, hiçbir çaba değiştiremeyecektir.
 Bu tarihi gerçeğin adı; Kıbrıs adasında Kıbrıs Türk Halkına uygulanmak istenen soykırım, bir nevi jenosit’tir.
 Bu insanlık suçunu işleyenler ise ada da yaşayan Rum’lar ve arkalarındaki en büyük güçleri olan anavatanları Yunanistan’dır.
 Her 21 Aralık geldiğinde; tarihin derinliklerinde kalan acılı bedenlerin adalet isteyen feryatları yükselir adadan…
 Her 21 Aralık; Kıbrıs adasında yakın tarihimizde yaşanan Rum’un acımasızlığını, bir gece içerisinde Kıbrıs Türk Halkının topyekûn nasıl yok edilmek istendiğini, Rum çetelerince gerçekleştirilen cinayetleri anlatır.
 Her yıl Aralık ayının son haftası, K.K.T.C’de ‘’Şehitler Haftası’’olarak anılır. Bu acılı zaman diliminde yarım asır önce yaşananlar, yapılan bu katliamlar; dünya var olduğu sürece, Rum’un anlında kara bir leke ve bir insanlık ayıbı olarak kalacaktır.
 50 yıl önce adanın her yerinde, şimdilerde ise adanın yarı buçuğunda yaşayan Rumlar, işlemiş oldukları bu insanlık suçunu daima inkâr etmişler, uluslararası arenada konu dahi edilmesini istememişler ve hatta son dönemde bu suçlarını; kuruluş ve görev maksadı, Kıbrıs Türk’ünün adadaki maddi, manevi varlığını, namusunu ve şerefini korumak olan T.M.T’ye yüklemeye çalışmışlardır!
 Ama her defasında tarihi gerçekler, katledilen masum insanlarımızın çığlıkları, uydurdukları bu yalanlara galebe çalmış; yaşanan o acıları, yaptıkları katliamları, bir tokat gibi Rumların suratına çarpmıştır.
Ve o ‘Kanlı Noel Gecesinde‘, insanlık tarihinin hiçbir döneminde yaşanmamış bir vahşet yaşanmıştır.
 Zira Rumlar; kendi inançlarına göre kutsal saydıkları o gece! Sadece Türk oldukları için yüzlerce insanımızı katletmişlerdir.
 Aslında o gecenin hazırlığı ve nasıl uygulanacağı ‘Akritas Planı’nda’ yıllar öncesinden yapılmıştır.
 O gece, uygulamaya konulan bu planın hedefinde; ‘Kıbrıs Türk’ünün’ etnik katliamı, topyekûn katledilmesi vardır.
 Ancak, tıpkı 20.Temmuz 1974’te olduğu gibi Türkiye buna asla müsaade etmemiş, uygulanan uluslararası siyasi caydırıcılık ve adaya yapılan bir hava harekâtı ile bu jenosit uygulaması önlenmiştir.
 Şimdi bu yazım aracılığı ile seslenmek istiyorum:
 Siz; ‘’Kıbrıslılık’’ oyununun ardına saklanıp, ada da Rumlarla yeniden bir arada yaşamın tuzağını kurarak, ‘’Birleşik Kıbrıs’’senaryosunu yazanlar,
 Siz; Rumlarla, tek devlet, tek egemenlik, tek kimlik adı altında ve iç, içe yaşayabiliriz yazıları ile halkımızın beynini bulandıranlar,
 Siz; Türkiye’ye ve Türk Askerine kabul edilemez suçlamalarla saldıran; kimi sendika yöneticileri, dernek temsilcileri, cepleri ve mideleri Euro’larla şişirilmiş bilinen vakıf ve platform üyeleri!
 Siz Beyler! Kıbrıs Türk Halkının adada ki var oluş nedenlerini ve tüm kazanımlarını müzakere masasında pazarlık konusu yapmaktan çekinmeyenler!
 Hristofyas’ın, Anastasiadis’in kankanları ve yol arkadaşları! Tarihi belgelerle kanıtlı bu ‘insanlık suçu’ hakkında söyleyeceklerinizi duyalım!
 Tüm bu yaşananlara, ‘Kıbrıs Türk Halkına karşı girişilmiş bir Soykırımdır’’ demek cesaretiniz var mı?
  1955 – 1974 yılları arasında Kıbrıs Türk’ünün yaşadığı o acılı yıllarda; yüzlerce yakılıp yıkılmış Türk köyü, hayatta kalabilmek için emniyetli bölgelere göç etmiş on binlerce insanımız, hunharca katledilmiş, hala kayıp binlerce masum vatandaşımız varken.
 Biz bu yapılanları, katliamları unuttuk, bu gerçekler tarihin derinliklerinde kaldı demeye hakkınız var mı? O insanlarımızın adalet isteyen çığlıklarını da mı unutacaksınız?
  Ama ne yazık ki unuttuk! Yeterince anlatabildik mi Rum’un işlediği bu insanlık ayıplarını? Yeterince duyurabildik mi o insanlarımızın acılı çığlıklarını? Uluslararası mahkemelere taşıyabildik mi onların insan haklarını?
 Ve siz; bu insanlık suçuyla Güney Kıbrıs’ta yaşayanlar!
 Hala adanın tek sahibiymiş gibi davranarak, Kıbrıs Türk’üne azınlık haklarından fazlasının verilemeyeceğini savunan, kalıcı bir çözüm adına uzatılan dostluk elini görmezden gelerek; türlü Bizans oyunlarıyla, Kıbrıs Türk Halkının milli iradesini dayalı ve 20 yıldan beri dimdik ayakta duran K.K.T.C Devleti gerçeğini görmezden gelen, Yunanistan destekli yarı buçuk halinizle Türkiye’nin önünü AB’de tıkamaya çalışanlar, siz Rumlar:
 Bize tarih sayfalarını karıştırtmayın!
 Karıştırdıkça sabıkalarınız, alınlarınızda ki kara lekeler çoğalır. O sabıkalarınızın tescili olan katlettiğiniz soydaşlarımızın çığlıkları Girit’ten, Rodos’tan, Batı Trakya’dan, Anadolu’dan gelmeye başlar; Kıbrıs’ta diri, diri toprağa gömdüğünüz; 70’lik Hasan Dede’nin, gelin kız Melek’in, o yiğitler yiğidi Mehmet’in ve 16 günlükken katlettiğiniz Selen Bebeğin çığlıklarına karışır…
 Tarihin yazıldığı bazı defterler vardır! O defterlere konu olan gerçekler, günü geldiğinde o tarihi yaşayan ve yaşatanlarca sorgulanır, sonuç alınır ve o defter bir daha açılmamak üzere kapanır.
 Ama bazıları ise açık kalır!
 Hele, hele o defterin başında, ’’21 Aralık 1963 Kıbrıs Türk Halkına Uygulanmak İstenen Soykırım’’ yazılı ise ve bu güne kadar, bu insanlık suçunu işleyen eli kanlı Rumlar, uluslararası yargı karşısında değil hesap vermek; en azından yıllardır onları yöneten siyasileri bu utançlarını kabul ederek, Kıbrıs Türk’ünden özür dahi dilememişlerse, hep açık kalacaktır.
( Bk. Atilla Çilingir ‘Tarihten Gelen Çığlık’ – Derin Yayınları.)

( Tüm Şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükran duygularıyla anıyorum. Ruhları şad olsun. )