1960 askeri darbesinden sonra, Türkiye’de sağ-sol çatışmaları yeni ivme kazanmıştı.

1966 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğrenciydim. Üniversitenin koridorları Marks ve Lenin’in posterleriyle donatılmıştı!?

Parka giymiş, sakal bırakmış gergin gençler ellerinde sopalarla fakülte koridorlarını arşınlıyordu?

Ülkemizin nasıl bir kaos içinde bulunduğunu, üniversitenin atmosferinde daha iyi anlıyorduk.

Türk Gençliği de sağ-sol olarak bölünmüştü. 

Sovyetlerin, Avrupa’nın yarısını işgal etmiş olması, milliyetçi muhafazakâr gençliği endişelendiriyordu.

Mehmet Şevket Eygi de günlük ulusal Bugün Gazetesi’ni yayımlıyordu. Birgün tarih bölüünde okuyan, halen de Önce Vatan’ın yazarları arasında bulunan Metin Muhsin Bozkurt’la Mehmet Şevket Eygi’yi ziyarete gittik. Eygi ile ilk tanışmam böyle başladı.

Daha sonra Eygi, Bugün Gazetesi’nde yazı yazmamı önerdi. İlişkimiz ve gazetenin kadrosuna dahil olmam böyle başladı.

Eygi, sola karşı keskin yazılar yazıyor, Müslümanları bir şekilde örgütlemek için, ülkemizin değişik kentlerinde “toplu sabah namazları’ tertipliyordu.

Yayınlar sonucu bu namazlara 30-40 bin kişi iştirak ediyordu.

Demirel Hükümeti’ni de sola karşı tutumundan ötürü ağır eleştiriyordu.

Hükümetlerin askeri vesayet altında olduğu o yıllarda, Eygi’ye karşı pekçok dava açılmıştı.

Bu davaların olumsuz sonuçlanacağı haberlerini alınca Eygi, Türkiye’yi terketmek zorunda kalmıştı.

Müslüman Kardeşler Teşkilatı bütün İslam ülkelerinde örgütlüydü.

Eygi de Türkiye’den çıkıp Suudi Arabistan’a gitmişti. Arabistan’ın umduğu gibi bir İslam ülkesi olmadığını anlayınca, yine Müslüman Kardeşler Teşkilatı yardımıyla İsviçre’ye geçmişti.

İsviçre’de bir süre kaldıktan sonra Almanya’ya geçti. Orada yaşayabilmek için, bazı yayınlar yapıyordu.

Türkiye’ye döndüğü yıllarda, sağ cenahta bazı liderlerin ortaya çıktığını gördü.

O yıllarda Enver Ören Bey’le tanışmıştım. Türkiye Gazetesi’ni yeni satın almış, onu yerelden ulusala çevirme çalışmaları içindeydi.

Ören’in kayınpederi Sn. Hüseyin Hilmi Işık kimyager bir subaydı.

Oluşturduğu cemaate Işıkçılar deniyordu. Hilmi Işık’ın ardından Enver Ören bu cemaate sahip çıktı ve Türkiye Gazetesi ve TGRT televizyonu bu misyon üzerine kurulmuştu.

Yeni Asya’yı yayınlayan Mehmet Kutlular’ın Nurcu tabir edilen cemaate hitap ettiğini, Erbakan ve Milli Gazete’nin daha geniş inanmış tabana hitap etmeye çalıştığını gördü.

Almanya’da olduğu yıllarda, Bugün Gazetesi’yle ilgili raporlarımı düzenli olarak kendisine iletiyordum. 

Bugün’ü yayınladığı yılların çıraklık dönemi olduğunu, artık usta olduğumu düşünüyor, yeni çıkaracağı gazetenin çok daha yüksek tirajlara erişeceğini umuyordu.

Ben de naçizane kendilerini uyarmıştım:

Köprülerin altından çok sular aktığını, müslümanların cemaatlere bölündüğünü, Bugün’le yakaladığı 100 bin civarındaki okur kitlesine erişemeyeceğini söylemiştim.

O sıralarda başka bir cemaat de yayına başlamıştı. Süleymancılar Cemaati (Sn. Kemal Kaçar) haftalık Ufuk ve günlük Babıali’de Sabah gazetelerini yayınlıyordu. Onlar da mütedeyyyin kitlenin önemli bir kısmına hitab ediyordu.

Süleymancılar Cemaati Türkiye’de ve Avrupa’da pek çok öğrenci yurtları açtıkları yıllardı.

Eygi bir süre Zaman Gazetesi’nde yazı yazdı. Fetö’nün bir din baronu olduğunu anladı ve bu konuyu yazdı. Ondan sonra Zaman’dan ayrılıp, Erbakan Hoca’nın kurduğu Milli Gazete’de yazmaya başlamıştı. Allah rahmet etsin, mekanı cennet olsun.