Türkiye ile Yunanistan arasındaki ‘Akdeniz gerilimi’ Fransa’nın Atina’yı kışkırtan tavırlarıyla giderek artarken diğer ülkelerin saflarını belirlemesi bir yana; taraf ülkelerin iktidar-muhalefet ilişkileri ilginç bir tablo ortaya çıkardı.  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Türk milletiyle uğraşma, Türkiye'yle uğraşma. Sen Fransa'nın tarihini de bilmiyorsun. Afrika'nın tarihi adeta Fransa'nın tarihidir. Cezayir'de 1 milyon insanı öldüren sizsiniz. Ruanda'da 800 bin insanı öldüren sizsiniz. Siz bize insanlık dersi veremezsiniz” diye seslendiği Macron’a, aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi lideri Marine Le Pen, tam destek sözü verdi. Marine, Erdoğan’ın sözlerini kastederek, “Macron ile milyonlarca anlaşamadığımız konu olmasına rağmen, Bu tehditlere karşı kararlılıkla, Fransa'nın Cumhurbaşkanı olan Emmanuel Macron'un arkasındayım” ifadelerini kullanırken, ‘Erdoğan provokasyon yapıyor’ demeyi de ihmal etmedi.

Bizde ise durum tam tersine… İşi ‘AK Parti iktidarından sonra gelecek hükümetin öncelikle diplomasiyi tercih edeceğine’ kadar götürenler bile var. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun İngiliz haber ajansı Reuters’a yaptığı açıklama da bu örneklerden biriydi. Konuya ilişkin geçen hafta yazdıklarımız sebebiyle Basın Danışmanı Ufuk Karcı telefonla arayıp “Sayın Davutoğlu Akdeniz’de Türkiye’nin haklarını savunduğunu da söyledi ama Yunan medyası Türkiye Hükümetinin diplomatik eksikliği olduğu ifadelerini öne çıkararak abarttı” dedi.

Ertesi gün de Gelecek Partisi Konya İl Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılarından,  eski çalışma arkadaşımız Osman Dikilitaş aradı, konuyu uzunca mütalaa ettik. Karcı, haberin Reuters’in İngilizce sitesinde daha iyi anlaşılacağını söylerken Dikilitaş genel anlamda Davutoğlu’nun yanlış anlatıldığı ve yanlış anlaşıldığının altını ısrarla çiziyordu. Baktık; İngilizce Reuters’te de haberin girişinde Davutoğlu’nun Türkiye hükümetini eleştiren ifadeleri yer alıyordu.

**

İNÖNÜ’NÜN YAPTIPINI YAPAMADILAR!

Amerika’nın Irak’ı gözüne kestirdiği Birinci Körfez Krizi öncesinde Türkiye’de ANAP hükümeti vardı muhalefet cephesinde Süleyman Demirel ile Erdal İnönü adeta Özal’a nefes aldırmayan bir strateji izliyordu. Bu sırada Amerika Irak’a askeri müdahale kararı alınca; bugünkü CHP’nin o günkü versiyonu, SHP Genel Bakanı Erdal İnönü, “Bu mesele artık ülkenin beka meselesine dönüşmüştür. Bugünden itibaren hükümetin aldığı ve alacağı her kararın yanındayız” demişti.

Bakıyoruz da; aradan geçen kısacık zamanda muhalefet profilimiz nasılda evrilip devrilmiş! Beka meselesinde bile batılılara CHP saflarından “Bu hükümetten sonra…’ diye başlayan cümlelerle mesajlar gönderiliyor.

**

PERİNÇEK’TEN DERİN DİPLOMASİ TAHLİLİ

Bu arada Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, “Sorunumuz Türk halkı ile değil, Erdoğan hükümetiyle” diyen Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Türkiye içindeki yandaşlarına ince mesajlar gönderdiğini ifade ederken adeta ‘derin bir diplomasi tahlili’ yaptı.

Katıldığı televizyon programında, ‘Macron’un Türkiye’nin iç cephesini bölecek yıkıcı kuvvetleri cesaretlendirmek istediğini’ iddia eden Perinçek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Hapiste kalması Selahattin Demirtaş’ın göğsündeki şeref madalyasıdır” sözünü de gündeme getirerek, “Türkiye Vatan Savaşı verirken HDP-PKK’lı Demirtaş’a madalya takmak, arkanıza Amerika’yı, Fransa’yı ve Yunanistan’ı alarak iç cephedeki beraberliği dinamitlemektir” tespitinde bulundu.

Aynı programda CHP’li Ali Haydar Fırat ise Türkiye’nin dış politikasını ‘Yayılmacılık ve Osmanlıcılık’ olarak niteleyerek partisinin halet-i ruhiyesini ortaya serdi. Anlaşılan o ki, Akdeniz ısındıkça ve sıcaktan hararet basıp bunalanlar şapkayı çıkardıkça sadece saç-baş durumları değil, zihin-beyin yapıları da ortaya saçılacak. 

**

GERİLİMİN GERÇEK SEBEBİ ENERJİ HAKİMİYETİ

Geçen hafta Libya hükümet yetkililerinin ‘Libya'daki petrol ve doğal gaz rezervlerinden Türk enerji şirketlerinin gerektiği kadar pay alamadıklarını’ söyleyerek daha fazla pay almak üzere Türk gaz ve petrol şirketlerini ülkelerine davet etmesi Akdeniz’de yükselen hararetin gerçek sebebini ortaya koydu.

Batılı ülkeler ‘Macron’un Fransa’sı bunlardan başlıcasıdır’ kurdukları sömürü düzeniyle maddi varlıklarını hortumladıkları doğal zenginlik sahibi ülkelerin uyanışını-uyandırılışını hazmedemiyor! Ortadoğu ülkelerindeki uyanış ve silkinişin sorumlusu gördükleri AK Parti ve Erdoğan hükümetine karşı cephe almalarının sebebi de budur.

Onlar “Türkiye ile sorunumuz yok bizim derdimiz Erdoğan ile…” derken aslında Türkiye’yi nasıl bir kumpasın içine sürüklemeye çalıştıklarını anlayabilsek-anlatabilsek sorun kalmayacak. Ama galiba sorun anlamak ve anlatmak da değil!

**

KORONALI EĞİTİM SİTEMİ

Korona virüsün dünyayı sarması, geleceğe hazırlanma seviyesindeki genç beyinleri son derece etkiledi. Yüz yüze eğitime geçen dönem zorunlu olarak ara verilmişti ve eksikliğin telafisi için dijital eğitim sistemi devreye alınmıştı.

Yeni eğitim-öğretim sezonu geldi fakat Korona etkisinden çok bir şey kaybetmediği gibi, geçen döneme oranla genç nesil üzerinde ölümcül olmaya da başladı. Geçen hafta Konya’da, hem de Tıp Fakültesi öğrencisi genç bir hanımın Korona sebebiyle vefat etmesi virüsün tesir seviyesi bakımdan bir gösterge olmalıdır. Yine iki orta öğretim okul müdürünün tutuldukları Korona sebebiyle hafta sonunda vefat etmesi, ilk ve orta dereceli okullarda öğrenci ve öğretmenleri bekleyen tehlikeyi işaret etmiş oldu. 

Eğitim ihmal edilemez ama çocukları da ateşe atamayız. Dijital eğitim sisteminde ‘ders takip yöntemini’ güçlendirerek öğrencilerin ekranı bağlayacak uygulamalar devreye alınabilir. Keza, MEB sisteminde kayıtlı öğrenci ailelerine, bağlantı altyapısından yararlanabilecekleri düzeyde imkân sağlamak da devletin güzel bir hizmeti, jesti olacaktır.

Öğretmen-öğrenci münasebetleri de eğitimin verimliliğinde önceliklidir. Bu açıdan öğrencilerin kendi öğretmenleriyle ders yapabildikleri dijital platformların geliştirilmesi yararlı olacaktır.