Uzun zamandır gol yemeyen İtalya karşısında A Millilerimiz ilk yarım saat dengede bir oyun oynadı. Oyun hakimiyetinin her iki takım açısından baskın olmadığı bir oyun vardı bu süre boyunca. İtalyanlar, ne yaptığımızı görmek istiyordu. A Milliler oyunu geride kabul edince rakip takım ilk devrenin bitimine son 15 dakika kala önde baskı yapmaya başladı. 

Bu baskıya rağmen ilk yarıyı gol yemeden bitiren A Milliler için bu büyük bir avantajdı. Çünkü sürekli pres yapan ve bugüne kadar birçok kupayı müzesine götüren İtalya karşısında kenardan yapacağımız etkili değişiklikler maçı bize çevirebilirdi. 

Nitekim Şenol Güneş ikinci yarıya Cengiz'le başlayarak hücuma yönelik bir oyun sinyali verdi. Cengiz Ünder girdiği andan itibaren maç boyunca çok iyi oynadı. Fakat sadece oyuncu değişikliği değil oyun anlayışı da değişmeliydi. Geriden yani birinci bölgeden oyunu kabul eden bir takım yerine daha öne çıkan ve pas yapan bir oyun gerekliydi. 

İkinci devrenin başlarında İtalyanlar yaptıkları presin karşılığını aldı ve kalemizde golü gördük. Buna rağmen maç boyunca İtalyanlar'ın önde baskısına gerekli reaksiyonu gösteremeyen bir mili takım izledik. 

Aldığmız bu yenilgiden gerekli dersleri çıkararak yola devam etmeliyiz. Oyunu birinci bölgede kabul etmek yerine etkili paslarla dikine oynayan, aldığı topları uzun paslarla boşa çıkarmayan, inanmış, mental olarak galibiyeti isteyen bir takıma ihtiyacımız var. Hiçbir maç oynanmadan kazanılmaz fakat rakibi ilk önce mental olarak yenmek zorundayız. Beraberlik düşünülerek çıkılan bir maçı kazanmak kolay değil. 

Milli takımı izlerken şunu düşündüm. Maçı kaybetmek değil, daha önce oynadığmız güzel oyunu kaybetmek beni üzdü. Yeniden başarabiliriz. 

2000 yılındaki turnuvada da ilk maçta İtalya'ya yenilmiştik ama sonu güzel geldi ve çeyrek finale gittik. Avrupa standartlarında çok iyi bir takıma sahibiz. Birçok oyuncumuz Avrupa'da futbol kariyerine devam ediyor. Daha önce yaptığımız gibi cesur oynayan, önde baskı ve doğru pas yapan bir oyun anlayışıyla çok güzel maçlar oynayabiliriz.