Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve binlere ölüme sebep olduktan sonra dalga dalga dünya ülkelerine yayılan Koronavirüs ülkemizde de ciddi bir tehdit halini aldı. Avrupa ülkelerinde, bilhassa İtalya’da adeta kırıma yol açan virüse karşı tıp dünyasında çare arayışları devam ederken; bilim, siyaset ve strateji çevreleri virüsün doğal bir salgın mı yoksa biyolojik bir saldırı mı olduğunu tartışıyor.

KORONA’NIN İLGİNÇ YOCULUĞU

Vuhan bölgesinde görüldükten sonra durdurulamayan ve seri ölümler neticesinde çevre illerin de karantinaya alınmasına vesile olan salgın her nasılsa dünya ülkelerine yayılma gösterirken adeta ‘komşu atlayarak’ seyretti! Hava yoluyla değil de hayvan ve insan temaslarıyla yayıldığı öngörülen Korona doğum yeri Vuhan’dan sonra Singapur ve Japonya’ya, ardından Tayland, Güney Kore ve Malezya’ya sıçradı. Dikkat edin; bundan sonra virüsün ulaştığı ülke Almanya oldu. Vietnam, Amerika ve Avustralya’dan sonra önce İran Korona ile sarsıldı arkasından İtalya. Bahreyn’de görüldüğünde İtalya neredeyse topyekün karantinaya alınacak bir ölüm ülkesi haline gelmişti. Sonra sırasıyla Kuveyt, Fransa, İspanya, Britanya, İsviçre, Danimarka ve Hollanda gizemli virüsün acımasız pençesinde kıvranmaya başladı. Bu arada Korona’nın,  İngiliz tescilli Diamond Princess adlı yolcu gemisiyle neredeyse virüsün duyulduğu tarihten beri okyanusta seyahat halinde olduğunu da unutmamak gerek! 

TÜRKİYE’DE YAYILMA SÜRECİ ÇOK HIZLI 

“Virüs Türkiye’yi de etkiler mi, Anadolu’ya ne zaman gelir?” gibi soruların dilden dile dolaştığı günlerde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın bir açıklama sırasında ‘Virüs Türkiye’ye girdi veya girmek üzere, yakından takip ediyoruz’ şeklinde bir ifade kullanması ilgi çekiciydi. İlk vakanın gümrük kapılarında termal kontrol cihazlarının kullanılmaya başlamasından daha sonra tespit edilmesi de taşıyıcı şahsın daha önce yurda giriş yapmış olma ihtimalini kuvvetlendirdi.

İlk tespitin arından gelişen vakaların hep aynı taşıyıcıların çevresinde görüldüğü açıklaması yapılırken sayı çoğaldıkça bu detay kayboldu. Bu da vakaların birbirinden bağımsız şahıslar üzerinden diğer şehirlerde de görülmeye başlandığı şeklinde değerlendirmelere yol açtı.

EN HAZIRLIKLI ÜLKE TÜRKİYE

Türkiye’nin hastane, donanım ve tıbbi gereçler ile diğer tedbirler bakımından salgına karşı en iyi hazırlıkları yaptığı görüldü. Dünya ülkelerinin birçoğu maske dahi bulamazken Türkiye hastanelere ‘daha hızlı sonuç alınabilen’ yerli test cihazlarının dağıtımına başladı. Binlerce umreci ve diğer dünya ülkelerinde seyahatten dönenlerin karantina merkezlerine alınması da doğru bir hamleydi. Ah bir de vatandaşlar ‘evde kal’ uyarılarına kulak tıkamasa!

ÜNLÜLERLE ÜN YAPIYOR

Bugüne kadar birçok dünya ülkesinde neredeyse eş zamanlı olarak yayılan ve ‘yüzlerce devlet adamı, sanatçı, sporcu ve iş adamına’ sirayet eden virüs olmamıştı. Fakat Korona Amerika’dan Avrupa’ya, Ortadoğu’ya kadar pek çok ülkede Devlet Bakanında Milletvekilinde, yüksek rütbeli subayda sanatçı ve sporcuda görüldü.

Virüsün bilhassa 65 yaş üstü insanlarda ölümcül etkiler göstermesi de bir başka enteresan durum ortaya çıkarıyor. 

CUMASIZ, AYİNSİZ BİR DÖNEM

Çaresi henüz bulunamayan salgın ortalığı öylesine kasıp kavurdu ki; bölgesel değil topyekün karantina uygulayan ülkeler oldu. Futbol ve basketbol başta olmak üzere spor müsabakaları önce seyircisiz oynatılmak istense de tehlikenin büyüklüğü karşısında spordan sinemaya, tiyatrodan konferansa kadar bütün organizasyonlar tehir edildi. Suudi Arabistan yönetimi tedbir olarak Kabe’yi ve Mescid-i Nebevi’yi ziyarete kapatırken Türkiye ile diğer İslam ülkelerinde camiler vakit ve cuma namazlarına kapatıldı.  Diğer semavi dinlerde de ayinlerin yapılma imkanı ortadan kalktı. Esnaf dükkanları ve üretim yapan sanayi tesislerinin faaliyetleri önlem amacıyla durduruluyor. Türkiye’de alınan her tedbire gün be gün yenileri eklenirken son olarak Bankaların 12-17 saatleri arasında hizmet vermesi kararı açıklandı.

Sadece üç-beş ülke değil tüm insanlık ajanslara düşecek ‘Aşı veya ilacın bulunduğu’ haberini gözler hale geldi. 

VİRÜS DOĞAL MI YAPAY MI?

Dünya tarihinde düşman ülkelerin birbirlerine karşı kullandığı ‘etkin savaş yöntemlerinin arasında salgın hastalık yayma planlarının da olduğu’ biliniyor. Ülkemizde yakın geçmişte Kuş gribi, Domuz gribi, Kırım Kongo Kenesi gibi vakalar yaşanmış, konunun uzmanları bunlardan bazılarının biyolojik saldırı olduğuna dair kuvvetli görüşler ortaya koymuştu.

Geçen hafta Selçuk Üniversitesi Beşeri Bilimler Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Yaşar Semiz’le konuşurken Korona mevzuu açılınca ‘Beş yıl önce söylediğim şeyler olmaya başladı’ dedi.  Bakın bundan 4-5 yıl önce neler söylemiş:

 “Artık açıktan silahlı savaşlar devri büyük ölçüde sona erdi. Hem pahalı hem de diğer dünya ülkelerinin silahlı savaşları onaylaması, makul görmesi çok zor. Bu dönemde en güçlü silah virüsler olacak. Dünya 4-5 yıl içerisinde büyük bir virüs salgınıyla karılaşabilir, buna hazırlıklı olmamız lazım.”

DÜNYAYI YÖNETEN ORGANİZE AKIL KİM?

Uluslararası ilişkiler, teknoloji, bilim ve dış siyaset stratejisti, Medya ve Bilgi Teknolojileri Strateji Derneği Başkanı Abdullah Çiftçi Korona sürecinde en ilginç tespit ve iddiaları gündeme taşıyan isimlerin başında geliyor. Dijital Uygarlık, Bitnation, Blockchain, Kripto para, Hacķlenebilir insan, Robot insan, Nötr insan, Smart şehirler, 4.Sanayi Devrimi, Küreselizm, Singularity, Transhumanizm gibi terimleri gündeme taşıyan Çiftçi net bir şekilde “Dünyayı organize bir akıl yönetiyor” iddiasında bulunuyor.

Bilimsel adı Covid-19 olan Korona salgınını da Çiftçi’ye göre şeytani bir akıl organize ediyor. ‘Biyometrik çip ile bu virüsün engellenebilir olduğunu’ söyleyen ve “Bu yöntemle insanları kontrol altına almak istiyorlar” diyen Çiftçi, “Bu akıl Amerika’da ya da Çin’de değil. Bu akıl dünyanın yüzde 85 parasına sahip, ülkeler üstü bir akıl” diyor.  Ona göre, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) arkasında da bu grup var.

IMF’NİN KREDİ TEZGAHI

Dünya’nın para baronu IMF’nin kredi verdiği ülkelere getirdiği ön şartlar, adeta o ülke yönetimine el koyma mahiyeti taşımaktadır. Yakın tarihe kadar Türkiye’yi kendisine borçlandırırken de Bakan atamaya, banka ver kamu kurumu kapattırmaya, sattırmaya kadar ek çok fiilde bulunmuştu.

İşte bu IMF Korona’nın gün yüzüne çıktığı ilk günlerde alelacele 1 trilyon dolarlık bir kredi paketi hazırlayıp dünya ülkelerine sundu. Krediyi kullanmak isteyenlerin ‘ülkenin anahtarını IMF’ye teslim etmesi gerektiği’ açık seçik ortadadır. Nihayet krediye ilk başvuran ülkelerden Venezula’ya ‘ülke yönetiminin meşru olmadığı gerekçesiyle’ kredi verilmemesi de bunun en belirgin örneği oldu. Bakalım kredi talep eden İran’dan ne isteyecekler?

Anlaşılıyor ki Korona’yı dünyaya servis edenlerle IMF’nin organik bir bağı var. Altın ve petrol rezervleri göz kamaştıran bir ülkeyi ‘yöneticilerini bahane ederek’ kredilendirmemeleri bunun önemli bir göstergesidir.

Ezcümle; sadece dünyanın madenlerine ve gelişen teknolojiye sahip olmakla yetinmeyen baronlar grubunun, tüm dünya insanlığını ‘güdümlerine almak üzere’ harekete geçtiği görüşü ağırlık kazanıyor. Ne  i istiyorlar? Onlar yat deyince yatacağız, kalk deyince kalkacağız. Ne isterlerse onu yiyecek onu giyeceğiz. Bugünlerde dünyayı laboratuvara çevirdiler, tüm insanları robota dönüştürmenin önemli bir testi aşamasındayız.

Bir de elbet Allah’ın hesabı vardır. Kainatın mutlak sahibinin onlara karşı ne plan yaptığını ilerleyen zamanda göreceğiz?