Yeni okul döneminin başlangıcıyla birlikte, okulların büyük bir kısmı çocukların ders yılı için gerekli olan dil ve konuşma becerilerine sahip olup olmadığını değerlendirmekte ve yaşıtlarından geride olan çocukları konuyla ilgili uzmana yönlendirmektedir. Bunun temel nedeni ise dil ve konuşma becerisi ile okul başarısının yakından ilişkili olmasıdır.
Artikülasyon bozukluğu olup belli sesleri üretemeyen bir çocuğun okuma yazma öğrenme sürecinde yaşıtlarının gerisinde kalması kaçınılmazdır. Çünkü çocuk söyleyemediği sesleri yanlış şekilde yazma ve okuma eğilimindedir. Örneğin “k” sesini üretemeyen ve yerine “t” sesini kullanan bir çocuk “koru” sözcüğü yerine “toru” yazacaktır ve “koru” sözcüğünü de “toru” olarak okuyacaktır. Ya da dil gelişimi yaşıtlarının gerisinde olan bir çocuk öğretmenin verdiği tüm komutları anlayamayacak ve kendisinden beklenen yönergeyi tam anlamıyla yerine getiremeyecektir. Aynı şekilde, bu çocuk ders esnasında kendisini ifade etmede ve sorulan sorulara cevap vermede zorlanacaktır.
Ebeveynlerin büyük bir çoğunluğu için dil ve konuşma bozukluğu yeni bir kavramdır. Çocuğu dil ve konuşma bozukluğu tanısı alan ebeveyn kendisini nasıl bir sürecin beklediğiyle ilgili bilgi sahibi değildir ve bu da kaygı ve endişe oluşturur. Genelde ebeveynler dil ve konuşma terapisi desteği almak yerine çocuğun okula başlamasını beklerler. Bunun nedeni de çocuğun okuma yazma öğrenimiyle birlikte konuşmasının düzeleceği düşüncesidir. Ancak ebeveynler okul sürecinde tam tersi bir durumla karşılaşırlar. Çocuktaki konuşma bozukluğunun düzelmemesinin yanı sıra çocuk, okuma yazma öğreniminde de çok zorlanır ve yaşıtlarının gerisinde kalır. Bu süreçte çocuk yalnızca akademik olarak değil, psikolojik olarak da olumsuz yönde etkilenir. Okul tecrübesinin ilk yılında kendini yetersiz hisseder ve arkadaşlarıyla iletişim kuramadıkça ve söyledikleri anlaşılmadıkça alay edilme ve dışlanma olasılığı yükselir. Bu durum çocukta özgüven kaybına ve öfke artışına neden olur.

Ne yazık ki bütün çocuklar gelişim sürecinde tarama yapıp var olan konuşma bozukluğunu tanılayarak müdahale edecek konuşma terapistleri ile karşılaşmazlar. Bunun nedeni de ülkemizde yeni gelişmekte olan dil ve konuşma bozukluğu alanından mezun olan uzmanların sayısının çok sınırlı olması ve hatta bazı şehirlerde bir tane bile konuşma terapistinin bulunmamasıdır. Bu noktada ebeveynlere büyük sorumluluk düşmektedir. Zamanının çoğunu çocukla beraber geçiren anne baba çocuğu gözlemleyerek bir sorun olup olmadığıyla ilgili fikir sahibi olabilir. Peki anne ve babalar çocukta dil ve konuşma bozukluğu olup olmadığını nasıl anlayabilirler?

Her çocuğun dil ve konuşma gelişimi birbirinden farklı olsa da, çocukların belli yaş aralıklıklarında edindiği spesifik dil ve konuşma becerileri vardır. Anne ve babaların görevi çocuğun dil ve konuşma gelişimini iyi gözlemleyerek ait olduğu yaş grubuyla karşılaştırmak ve herhangi bir geri kalma durumunda uzman desteği almaktır.

Normal dil ve konuşma gelişimi gösteren bir çocuk 1-2 yaş aralığında yaygın olarak bilinen nesne ve resimleri adlandırabilir, iki sözcüklü cümle kurabilir, her hafta yeni sözcükler söylemeye başlar, soru sorabilir ve konuşmasında b, d, t, m, n, y seslerini kullanabilir. 2-3 yaş aralığındaki çocuğun kullandığı sözcük sayısı 50-100 aralığındadır, üç sözcüklü cümle kurabilir, ben- sen gibi zamirleri kullanabilir, olumsuzluk eki gibi basit ekleri üretebilir, kısa sohbet sürdürür ve b, d, t, k, m, n, y seslerini üretir. 3-4 yaş aralığındaki çocuk basit öyküler anlatabilir, 4-5 sözcüklü cümle kurabilir, 800-1500 sözcüğü iletişimde kullanabilir ve p, t, g, k, n, ş, c, ç, l, y, v, f, s, z, j, h, r seslerini doğru üretebilir, 4-5 yaş aralığındaki çocuklar neden, kim, nasıl gibi sorular sorabilir, okul ve arkadaşlarıyla ilgili deneyimlerini anlatabilir, karmaşık cümleler kurabilir, 1000-2000 sözcüğü iletişimde kullanabilir ve f, v, z, j, h, r, ğ seslerini doğru üretebilir.

Ebeveynler çocuklarının dil ve konuşma gelişimini yaş grubuyla karşılaştırarak uzman desteği alması gereken zamana karar verebilirler. Dil ve konuşma gelişimine bakıldığında “beş” yaşla birlikte çocuk dil gelişimini büyük oranda tamamlar ve yetişkine benzer bir konuşma sergiler. Bu yaşta çocuk “r” sesi dışında hemen hemen her sesi doğru şekilde üretebilir. O nedenle ebeveynler çocuktaki seslerin okul döneminde gelişmesini beklemek yerine öncesinde dil ve konuşma terapistine başvurmalıdırlar.

Dil ve konuşma terapisti çocuğun dil ve konuşma gelişimini çeşitli testlerden yararlanarak değerlendirir ve eksik bulduğu noktaları çalışarak çocuğun yaşıtlarını yakalamamasını sağlar. Örneğin çocuk “s” sesini doğru şekilde üretemiyorsa, öncelikle terapist abeslang, eldiven, ayna gibi çeşitli materyallerden yararlanarak çocuğa doğru şekilde “s” sesini üretmeyi öğretir. Ardından bu sesin sözcükte, sözcük öbeğinde ve cümlede doğru üretimini çalışır. Ebeveynlerin genel olarak sergilediği yanlış davranış ise çocuğun yalın halde doğru üretemediği sesi sözcükte doğru üretmesini beklemektir. Örneğin “k” sesini üretemeyen çocuğa “kapı”, “kitap” de diyerek “k” sesiyle başlayan sözcükler ürettirilmeye çalışır. Oysa ki bu üretimden sonraki aşamadır, sesi üretemeyen çocuğun sözcük ya da cümlede doğru kullanması beklenemez.