Türk tarihinde iki kişi vardır ki; önce kölelikten sonra sultanlığa yükselmişlerdir. Bunlardan birisi Memlük(Kölemen) Devleti’nin kurucusu Sultanı Aybek; birisi de Delhi Türk Sultanı Sultan İltutmuş Han’dır. İltutmuş Han Orta Asya Türk kabilelerinden birine mensuptur. İltutmuş, küçük yaşlardan itibaren yakışıklılığı ve zekâsıyla dikkat çekmeye başladı. İltutmuş, anne-babasının göz bebeği konumundaydı. Bu durum büyük kardeşleri arasında kıskançlığa sebep oldu. Kardeşlerinin kıskançlığı İltutmuş’un Cemaleddin adında bir “köle tüccarına” satılmasına yol açtı. Cemaleddin onu Delhi'ye götürdü ve Kutbettin Aybek’e sattı. İltutmuş, erken yaşlardan itibaren bir asker olarak eğitim aldı ve okuma yazma öğrendi. Kısa sürede kendini ispatladı ve çok iyi bir savaşçı olduğunu cümle âleme gösterdi. Kutbettin Aybek, kızını askeri dehasıyla ün salan İltutmuş ile evlendirdi ve böylelikle İltutmuş için sultanlığa giden yolda ilk adım atılmış oldu.

Şemseddin İltutmuş, Delhi Türk Sultanlığı’nın ilk Türk hükümdarı ve asıl kurucusu olarak bilinir. İltutmuş, Abbasi Halifesi tarafından tanınan ilk Hindistan Türk Sultanı’dır. 1229 yılında halife tarafından Sultan-ı Azam unvanına layık görülen İltutmuş, bu sayede Müslüman dünyasındaki prestijini ve otoritesini artırdı.

Kutbettin Aybek'in ölümünden sonra, Delhi Türk Sultanlığı tahtına Lahor'daki taraftarlarının desteğiyle devlet işlerinde yeteri kadar yetkinliği olmayan Aybek'in oğlu Aram Şah çıktı ancak Aram Şah iktidarına Delhi soyluları tarafından karşı çıkıldı. Delhi'deki Türk soyluları da dâhil olmak üzere üst düzey memurlar, tahta oturması için Kutbettin Aybek’in damadı İltutmuş'u davet etmeye karar verdiler.

İltutmuş, bir kriz vesilesiyle Delhi Türk Sultanlığı tahtına kadar yükseldi. İltutmuş, ülke içinde ve dışında bir takım zorluklarla karşı karşıya kaldı. Aram Şah'ın ardından İltutmuş’un karşısına Gazneli Taceddin Yıldız ve Multan Valisi Nasiruddin Kubacha gibi güçlü ve tehlikeli rakipler çıktı. Yıldız, İltutmuş’a meydan okudu, 

Bu şartlar altında tahta çıkan İltutmuş, Delhi Türk Sultanlığı’nın tehdit altında olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kaldı. Fakat bütün meydan okumalara, cesaret ve kararlılıkla göğüs geren İltutmuş, sorunlar karşısında cesur bir tavır sergiledi. En büyük rakibi Taceddin Yıldız’ı yenerek gücünü perçinledi. Lahor'dan Multan Valisi üzerine bir ordu gönderdi. Delhi Türk Ordusu tarafından kuşatılan Kubacha, kendisini İndus Nehri’nde atarak yaşamına son verdi. İsyan eden bütün güçler yeniden yönetim altına alınarak vergiye bağlandı.

İltutmuş döneminde, sultanlık için en büyük tehlike, Cengiz Han'ın önderliğindeki olası Moğol istilasıydı. 1221'de, Harzemşahlara son veren Cengiz Han, Hindistan sınırlarına kadar ilerledi. Cengiz Han, İndus nehrinin kıyısına konuşlandı ve kendisinden kaçan Celaleddin Harzemşah’ın faaliyetlerini takip etmeye başladı. Lahor'a doğru ilerleyen Celaleddin Harzemşah, İltutmuş'tan yardım ve sığınma talebinde bulundu. 

O, bilgece bir politika izleyerek Cengiz Han'ın düşmanı olan Celaleddin Harzemşah'a yardım etmedi ve ülkesini büyük bir Moğol istilası tehlikesinden kurtardı. Delhi'deki pozisyonunu güvence altına aldıktan sonra Rajput Devletleri, Bengal ve Bihar hükümdarlarına karşı bir dizi sefer düzenledi ve bu krallıkları Delhi Türk Sultanlığı topraklarına kattı. İltutmuş’un fetihleri neticesinde, Delhi'deki Türk imparatorluğu genişledi ve ülkenin siyasi birliği sağlandı.

İltutmuş, Orta Çağ Hindistanı’nın önde gelen yöneticileri arasında önemli bir yere sahiptir. Yeteneği ve dehasıyla kölelikten sultanlığa yükselen İltutmuş, Delhi Sultanı Sultanı sıfatıyla 25 yıl hüküm sürmüştür. İltutmuş, tahta oturduğu sırada Delhi Türk Sultanlığı’nda kendisine bağlı devletlerin çoğunun bağımsızlıklarını ilan ettiği, Delhi'de siyasetin krizlere sahne olduğu ve devletin neredeyse yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı bir ortam vardı. Fakat İltutmuş, cesur bir asker ve kurnaz bir devlet adamı olduğu için, devleti yaklaşmakta olan tehlikelerden ustalıkla kurtardı.

Bazı tarihçilere göre, Hindistan’daki Müslüman egemenliği, kesin olarak İltutmuş ile başlamıştır. Bağımsız bir devlet kuran, sultanlığa kalıcı bir başkent kazandıran, O’dur. Başarılı icraatları arasında, Delhi’yi güzelleştirmesinin yanı sıra ülkeye istikrar getirmesi ve iyi bir yönetim sergilemesi de yer alır. İltutmuş, düzenli bir ordu kurdu ve kendi adına para bastırdı. Delhi’yi yaptırdığı camiler diğer sosyal eserlerle imar etti. Kutbettin Aybek tarafından yapımına başlanan, Şemseddin İltutmuş, tarafından tamamlanan dünyanın en yüksek (72,59 m.) ve en güzel minaresi kabul edilen Delhi'deki Kutub Minar onun zamanındaki yapılan en önemli Türk-İslâm eseridir. Ayrıca kentin hem kültürel hem de ticari açıdan gelişmesi için Müslüman ilim adamlarını, sanatçıları ve zanaatkârları Delhi’ye davet etti.

1236 yılında yeni bir sefere çıkmak için hazırlandığı sırada hastalanarak vefat eden İltutmuş, özel yaşamında çok dindardı ve âlimlere saygı gösterirdi. Hindistan topraklarında Müslüman-Türk imgesini oturtan ve gelişmesini sağlayan İltutmuş, Hint-İslam tarihinde önemli bir yere sahiptir. İltutmuş'tan sonra tahta, oğlu Firuz Şah ve kızı Raziye Sultan’ın geçtiği Delhi Türk Sultanlığı, Hindistan’ın sosyal, siyasal ve kültürel hayatına doğrudan etki ederek Müslüman hâkimiyetini genişletmeyi başarmıştır.

Kısacası; eğer bugün Hint Yarımadası’na Türk örf âdeti varsa. İslam inancı ve İslam toplumu varsa; bu Kültür ve inancın yayılamasında en büyük öncü Sultan Şemseddin İltutmuş ve hanedanıdır.