Neymiş efendim, Kıbrıs Türkleri olarak biz yapamaz ve beceremezmişiz. Federal çözümden başka seçeneğimiz yokmuş! Rumlarla anlaşmak zorundaymışız!

Son 50 yıldır BM iyi niyet misyonu çerçevesinde federal çözüm sağlanmasına yönelik olarak sürdürülen Kıbrıs müzakereleri Crans Montana’da Temmuz 2017 başında sonlanarak çökmüştür.

Kıbrıs Türkleri, Anavatanı Türkiye ile birlikte geleceğe güvenle bakmaktadır. Son 50 yıldır tek kutuplu Atlantik dünya düzenin temsilcilerinin dayattıkları federal çözüm yöntemi sonlanmış, çökmüş ve geçerliliğini yitirmiştir!

Tek kutuplu Atlantik dünya düzenin temsilcileri Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını Rumlar üzerinden koruyarak geliştirmeyi tercih etmişlerdir. Bu nedenle de günümüze değin daima Rumlar lehine taraf olarak siyasi kararlar almışlardır. Nerede BM!

1946’da başlayan 2 kutuplu dünya düzeni 1990’da Soğuk Savaşın ardından tek kutuplu Atlantik(Batı) dünya düzenine dönüşmüştü. Günümüzde de tek kutuplu Atlantik(Batı) dünya düzeni yerini çok kutuplu dünya düzenine bırakmıştır!

Çok kutuplu yenidünya düzeni temsilcileri Doğu Akdeniz’de KKTC’nin varlığını kesinlikle devam ettirmesinden yana duruş sergilerken tek kutuplu dünya düzeni temsilcileri ise Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’deki çıkar ve menfaatleri için federal çözüm dayatmasında hala ısrar etmektedirler. Tek kutuplu Atlantik dünya düzeni temsilcileri Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’deki çıkar ve menfaatlerini 1960’dan bu yana Rum yönetimi üzerinden yürütmek istemektedir. 

Bakınız, ABD’de atom bombasının atılmasını istemeyen Başkan  Franklin D. Roosevelt o dönem(1945) ansızın görev başında rahatsızlanarak hayatını kaybetmiştir! Yaşanan bu gelişme üzerine ABD Başkanlığına hali hazırda Başkan Yardımcısı olarak görev yapmakta olan Harry S Truman getirilmiştir!

Hatırlanacağı üzere iki kutuplu dünya sistemi 1946’da kurulmuştu! Harry S Truman ise 1945’de göreve getirilmişti! Bakınız, Truman döneminde dünyayı yakından ilgilendiren ne tür önemli kararlara imza atılmıştır! Tesadüfe bakın ki CIA, Birleşmiş Milletler ve NATO Truman’ın imzası ile kurulmuştur! 1945 Ağustos’unda Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası atılması kararını Truman vermiştir.

Kıbrıs meselesini görüldüğü üzere küresel ölçekte yaşanmış ve hali hazırda yaşanmakta olan olayları yok sayarak sağlıklı değerlendirmelerde bulunmak mümkün değildir!

Türkiye, Fetö darbe girişimi sonrasında çok ciddi paradigma değişikliklerine gitmek durumunda kalmıştır. Bu bağlamda Türkiye artık bölgesel değil küresel bir güce dönüşmeye başlamıştır. 

Bu bağlamda çok kutuplu yenidünya düzeni temsilcilerinin Doğu Akdeniz’de KKTC’nin varlığını ne kadar önemseyip değer verdiklerini kimse göz ardı etmemelidir! 

Doğu Akdeniz’deki ve dolayısı ile Ortadoğu’daki dengeler diğer bölgelerde olduğu gibi Türkiye ve çok kutuplu yenidünya düzeni lehine değişmeye başlamıştır. Dünyada ve bölgemizde yaşanmakta olan bir takım olaylar tamamen bu süreçlerle ilgilidir.

Türkiye bölgesinde güçlü bir enerji koridoru haline gelmiş ve bu durumunu her geçen gün güçlendirerek ileriye taşıyacak yeni projelere yelken açmış bir vaziyettedir. 

KKTC’ye Türkiye’den deniz altından su geldi. Sırada enterkonnekte elektrik ve hidrokarbon yani gaz boru hatlarının döşenmesi var. Enterkonnekte elektrik ve hidrokarbon boru hatlarının 3 yıl içerisinde(2023) döşenerek faaliyete geçirilmesi hedefleniyor.

KKTC, önümüzdeki süreçte bölge ülkelerine su ve elektrik satabilecek bir konuma geliyor. Yine bu bağlamda KKTC döşenecek boru hatları üzerinden bölge ülkelerine ait hidrokarbon rezervlerinin de Türkiye ve Avrupa’ya ulaştırılması planlanmaktadır. KKTC’nin önümüzdeki süreçte enerji terminaline dönüşme süreci başlamıştır.

KKTC, Türkiye’den gelen suyu yakın zamanda tarımsal sulama da daha etkin şekilde kullanmaya başlayacak. Enterkonnekte elektrik geldiğinde enerji giderlerinin düşürülmesiyle birlikte birçok sektörde rahatlama ve zaman içerisinde ciddi ilerlemeler görülmeye başlayacaktır. Başta, yüksek öğrenim, Turizm ve Tarım olmak üzerek önümüzdeki süreçte pek çok sektörde ciddi dönüşümlerin yaşanacağı ön görülmektedir. 

KKTC’nin önümüzdeki süreçte önü açıktır. Türk tarafı herhangi bir müzakereden de kaçmamaktadır. Lakin bir elli sene daha federal çözüm bataklığına saplanmama kararlılığında olduğunu her ortamda dile getirmektedir. 

Bugüne kadar 50 yıl federasyon zemininde sonuçsuz müzakere denemeleri olmuştur. Federasyon seçeneğini dayatma olmadan ileride belki yeniden değerlendirmek üzere bir kenara koyma zamanı gelmiş ve öyle de olmuştur! Artık eğer uygun ortam ve şartlar oluşması durumunda diğer seçenekleri masaya getirip konuşarak farklı çözüm yolları aramanın daha gerçekçi olduğunu kimse peşinen reddetmeye kalkışmamalıdır!  

KKTC her geçen gün güçlenerek yoluna devam etmektedir. Hiç kimse merak buyurmasın KKTC’yi kuran ve geliştirenler bundan sonra da daha ileri taşıma azim ve kararlılığındadır. Hiç kimse sünnetçi korkusu yayarak Kıbrıs Türkünün siyasi iradesini etkilemeye kalkışmasın. 

Kıbrıs Türk Halkı hem bu tür ucuz numaraları yemez! Neden mi yemez? Çünkü 1878’den günümüze İngiliz ve Rumların çok çeşitli psikolojik savaş metotlarına karşı yılmadan, yıkılmadan Varoluş ve Özgürlük Mücadelesi vererek bu mücadeleyi KKTC Devleti ile taçlandırmıştır. 

Bu süreçleri unutan ve kendi halkına karşı Hitler’in ırkçı, faşist psikolojik savaş metotlarını kullanmaya tevessül edenleri halkımıza havale ediyorum. Kıbrıs Türk Halkı, Hitler’in ırkçı faşist psikolojik savaş metotlarını kendisine karşı kullanmaya tevessül edenlere en iyi cevabı günü ve saati geldiğinde verecektir diye düşünüyorum. 

Kıbrıs Türkü en zor günüde dahi Anavatanı Türkiye’ye olan inanç ve güvenini hiçbir zaman kaybetmemiştir. Buna dün olmadığı gibi bundan sonra da hiçbir kimsenin gücü yetmeyecektir. 

Bu vesile ile yazıma Nikos Sampson’un hayatını kaybetmeden önce tarihe küçükte olsa ışık tutacak nitelikteki hatıratından (bazı kısımları Rum ve Yunan toplumuna vasiyeti andıran) küçük bir alıntıyı nakletmek istiyorum. Yazar Yaşar Aksoy, Nikos Sampson’un hatıratını Türkçeye çevirerek  “Kıbrıs Direnişi ve Çözüm” ismi ile 2015’de yayınladı.

Bakınız Eokacı Nikos Sampson Rum toplumuna vasiyet eder gibi bazı dikkat çekici öğütlerde bulunuyor; “Türklerin birbirine düşman olması gerek. Onları sağcı ve solcu diye böleceksiniz. Kuzey Kıbrıs’ta herkes birbiriyle kavgalı olmalı. Kıbrıs’taki Türk  komünistleri destekleyeceksiniz. Komünistler Denktaş’a karşı en tutarlı muhalefeti yapacaklardır. Hem Türkiye, hem Kuzey Kıbrıs içinden parçalanmalı. Biz neden ilk raundu kaybettik? Çünkü sağcı solcu diye parçalanmıştık ve birbirimizi yiyorduk. Türkler bu ayrışmamızdan faydalanıp adaya çıktı. Şimdi bunun tersi olmalı. Türkler birbirinin boğazına sarılmış iken, geçmişten ders alıp bütünleşen bizler, onları adadan süpürüp atmalıyız… Ermeniler bir yandan, PKK bir yandan Türkiye’yi hep vurmalı…’’(Yaşar Aksoy, “Kıbrıs Direnişi ve Çözüm”, İzmir: Etki Yayınevi, Ocak 2015, s. 38.)