Biraz kendinden bahsedebilir misin? Nasıl biridir Denisa?

Ruhumu, bedenimi besleyerek üretip, çalışıp, her zaman sanatın tam ortasında var olmanın dayanılmaz keyfi ile hayat sahnemde arzuladığım yolda yürüyorum. Hayatta kesinlikle farkında olmamız gereken en önemli iki şey zaman ve enerji bence. Kime zaman ayırdığın, ne için ne kadar enerji sarf ettiğin... Öyleyse “Denisa kimdir” sorunuza vereceğim en iyi cevap da; ‘Yaşamının ve kendisinin en iyi versiyonunu yakalamayı amaçlayan bir ruh’ olacaktır...

İlk ne zaman oyuncu olmaya karar verdin? Çocukluğundan beri oyunculuk hayalleri kuranlardan mısın?

Oyunculuk bir karar değil bir enerji işi bana göre. Küçük yaşlarımdan itibaren kurguladığım senaryolardaki performansımdan, ciddiyetimden oyunculuğa olan ilgim, meyilim belliymiş aslında. Bu ilgim doğrultusunda ilk eğitimimi ise lise çağında İsmail Baha Sürelsan Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nde aldım. İlk ‘olma halini’ devlet opera ve balesinin sahnelerinde o tozları yutunca algıladığımda büyülenmeye başlamıştım. Hem çocuk balesi hem de müzikal olarak Kuğu Gölü, Fındıkkıran, Carmen, Anna, Peter Pan gibi birçok oyunda yer aldım. Bu adımların hepsi şu anda bulunduğum yer ve olmak istediğim kişi üzerinde çok etkili oldu.

16 yaşına kadar profesyonel olarak bale, tango ve latin danslarıyla ilgilenmişsin. Neden kariyerini bu doğrultuda devam ettirmek istemedin? Hala dans etmeye devam ediyor musun?

Sanatın her bir dalı birbirinden ayırt etmeksizin özel ve değerli! Ve ben hepsinin görünmeyen bir bağ ile birbiriyle ilintili olduğuna inanıyorum. Ritim duygusu iyi olan biri, güzel dans edip şarkı söyleyebilir, enstrüman da çalabilir. Kendini bu doğrultuda ifade edebilen bir kişi aynı şekilde müzikal, tiyatro ve oyunculukta da var olabiliyor. Ben de tüm bu büyüleyici dalların arasında, ilgi alanlarım dahilinde sevdiğim işi yaparak hayatın sunduğu yolda ilerliyorum.

Üniversitede moda tasarımı okumaya başlamışken sonrasında sinema TV bölümüne geçiş yaptın. Oyunculuk eğitimlerine de devam ediyorsun. Bu sürecin nasıl geliştiğini bize anlatır mısın?

Sinema TV bölümüne geçiş yapma hikayem, Yazgı dizisinde oynamaya başlamamla paralel gelişti. İnsan gözünden esinlenerek ve ilham alınarak icat edilen, çok üst teknolojilere kadar ulaşan kameralar, set ortamında oyunculuk dışında da ilgi odağım olmuştu. Bu ilgiyi teknik bilgiler ve akademik bir kariyer ile de taçlandırmak istedim.

Oyunculuk senin için ne anlam ifade ediyor?

Duyguları her karakterde tüm gerçekçiliğiyle ele alıp, hissederek yaşatmak olarak açıklayabilirim. O kurgusal karakterlere, beden olmak, ruh katmak ve bunu seyirciye sunmak… Hissedilen soyutluğun somutlaştırıldığı bu yaratım gücü, beni inanılmaz heyecanlandırıyor.

Şimdilerde TV 8’in sevilen dizisi Yazgı dizisinde Nazlı karakterini canlandırıyorsun. Biraz da karakterini senden dinleyelim. Çekimler nasıl gidiyor?

İlk dizi deneyimim olarak Nazlı karakteri, benim için hep çok özel kalacak. O benim ilk göz ağrım. Nazlı’nın içinde Denisa’yı bulmak, Denisa’nın içinde Nazlı’yı çok başka perspektiflerle çıkarmak.. Kimi zaman çatışıp hayır burada böyle yapmaz derken o an aslında kim olarak bu kanıya varıyorum? çelişkileri.. ama bir yandan da asıl öz ben’e benzettiğim esprili, enerjik, komik, pozitif yanı.. Nazlı’yı seviyorum ve ilk karakterim olarak böyle tatlı bir kız olduğu için de çok mutluyum. Ekip arkadaşlarım, oyuncu arkadaşlarım, yönetmenlerimiz, partnerlerim hepsi birbirinden profesyonel ve özel insanlar… Onlarla tanışıp aynı projede yer alabilme fırsatım için kendimi ayrıca şanslı hissediyorum.

Senin hayalinde nasıl bir karakter canlandırmak var? Mesleğine dair gerçekleştirmek istediğin en büyük hayalin ne?

En büyük hayalim; oyunculuk, müzik ve dansın iç içe olduğu dünya çapında yankı uyandıracak bir müzikalin içinde olmak…

Eş zamanlı olarak da müzik çalışmalarına devam ediyorsun. Yakın zamanda yeni bir projen olacak mı?

Set yoğunluğundan dolayı müziği askıya almış gibi görünsem de karavanda ekip arkadaşlarıma elime saç fırçasını aldığım konserlerimle kaldığım yerden devam ediyorum. Müzik hep içimde! Ve elbette ki ileriye dönük farklı düşüncelerim ve projelerim de var. Sadece biraz zamana ihtiyacım var. Odağım dağılmadan, hamurumun istediğim kıvama erişebilmesi için bölünmem değil bütünleşmem gereken bir evredeyim.

Aynı zamanda vücut geliştirme alanında da milli sporcusun. Beslenmenin özellikle o dönemde ne kadar etkili olduğunu biliyoruz. Şimdilerde nelere dikkat ediyorsun?

Artık bu sporu profesyonel anlamda yapamasam da hayatta ki her şeyin sağlıklı bir zihin ve bedenle başladığını, yediğimiz içtiğimiz besinlerin aslında kim olduğumuzu belirlediği farkındalığına çok erken yaşta ulaştım. Sağlığım ve mutluluğum adına, spor her daim yaşam amacım için bir milli kimlikle olmasa da hayatımda olmaya devam ediyor. Disiplinli ve istikrarlı şekilde antrenmanlarımı yapıyorum ve öğün alışkanlıklarıma dikkat ediyorum.

Birçok alanla bu kadar yakından ilgilenmen odağından uzaklaşmana sebep oldu mu hiç yoksa daha çok avantajlarını mı yaşadın?

Aslında bu soru benim ayna karşısında kendime yıllardır sorduğum çok özel bir soru... 8.soruya da geri dönersek bir yetenekle ve sadece bir işle %100 olmak mı, yoksa birden fazla farklı işte %50yi yakalamak mı?… Yarım bir insan olmama gerekçesiyle fedakarlık ve seçimler yaptığım bir dönemdeyim. İnsan aynı anda hepsine yetişip, her şey olamaz. Fakat bir işte %100 konumda bir insan olduğun zaman tüm donanımların ve altın bileziklerinde kafana taç olmuş olup, hepsinin ışıldadığı bir sırası elbette ki olacaktır. Bölünmek bu zamana kadar kaybettirse de uzun vade de büyük bir kazanım.

Hedeflerinden tereddüt ettiğin zamanlar oldu mu? Böyle zamanlarda seni motiven eden şeyler ne oldu?

Hedeflerinden tereddüt eden insanlar daima dış motivasyona ihtiyaç duyarlar. Dışarıdan olumlu ya da olumsuz geri bildirimlerle beraber duygularının zihinlerini ele geçirmelerine izin verirler… Manipüle olurlar... Benim en büyük şanslarım; iç motivasyonumun çok yüksek olması, onaylanma ihtiyacı duymaksızın fikirlerimin arkasında durmam, aynı zamanda da yıkıcı negatif eleştirilere de kulak asmıyor oluşumdur. Her daim rutin bir duygu halinde olmamız zaten imkansız. Elbet ben de tökezliyorum ancak kalkmak için en büyük gücü her zaman yine kendimde buluyorum.

Benim için hayatta olmazsa olmaz dediğiniz üç şey nedir?

Eskiden pek fazla kuralı olmayan, hayatı akışına göre yaşayıp, kontrolsüz savrulan bir enerjim varken.. şu an daha planlı, ne istediğini bilen, hedefleri doğrultusunda ilerleyen yetişkin bir bireye dönüştüm.. Hayallerim hayal olmaktan çıkıp hedef haline geldiğinde değişimim başladı ve bu edindiğim ilkeler olmazsa olmazlarım oldu.

Çekimler haricinde özel hayatında neler yapmayı seversin?

Büyük çoğunluğunda köpeğimle zaman geçiriyorum. Spor, yoga ve meditasyon hayatımın vazgeçilmezleri arasında.

Sosyal medya günümüzde çok önemli bir platform. Seni manevi olarak beslediğini düşünüyor musun? Oldukça yüksek takipçi sayısına sahipsin. Takipçilerinle iletişimin nasıl?

Mesleğimin gerektirdiği bir gerçek olarak varlığını kabul ediyorum ama bazen haddinden fazla zaman harcadığımı da söyleyebilirim.

İlerde seni nasıl projelerde göreceğiz?

İnşallah ömrümün sonuna kadar her daim, kalbimin evet dediği projelerde göreceğiz..

Saygılarımla...

Sağlıcakla Kalın ama Sevgisiz Kalmayın.