Ama bu çarpıcı gerçeği ortaya koyan Emiş Bahar Bacımızın feryadını bastıran öylesine bir çığlık duyulmuştu ki, Ermenek’ten!

 Bu feryat, aslında yırtık bir çift lastik ayakkabıdan gelmişti!

 Evet, evet şaşırmayınız, yırtık bir ayakkabıdan…

 Emiş Bahar’ın kocasının maden ocağında boğulurken sarılarak birlikte öldükleri Tezcan Gökçenin babası Recep Gökçe, ‘oğlunun cenaze namazı kılınırken camiye ayağındaki yırtık lastik ayakkabılarıyla gelmişti!’

 İşte bu lastik ayakkabılar:

‘’ 2014 yılının en acılı çığlığını atmıştı bence..!’’

 Yüreklerimizi parçalayan bu görüntü karşısında, 75 milyon insanımızdan öylesine bir çığlık yükselmişti ki! ‘’ İçinde parçalanan kalplerimizin acısı, öfkesi, bedduaları olan…’’

 Bu feryadın neden kaynaklandığını duyan, bu acıklı görüntüye tanık olan bölge valisi; Recep Dede’ye anında bir çift yeni kara lastik gönderivermişti hemen..! Bunca acının, çığlığın karşılığında bir çift lastik ayakkabı!

Çok ani gelişen ve basına yansıyan bu görüntüler; o acılı sürecin unutulmazları arasına girivermişti bile…

 2014 yılını acılara boğan diğer olayları şöyle sıralayabiliriz:

  15 Temmuz günü Erzurum’da ki kayak pisti ve atlama kulesi çöktü. Çevresindeki oteller boşaltıldı. Olayın en sevindirici yanı, yaralı ve can kaybının olmamasıydı. Ya bu olay, temmuz ayında değil de; kış aylarından birisinde yaşansaydı! Ya da 2011 yılında dünya üniversiteler arası kış oyunlarına ev sahipliğini bu tesislerde gerçekleştiren ülkemiz, yine benzer bir organizasyonu gerçekleştirirken bu olay yaşansaydı!

 Yaşanacak can kaybı nedeniyle dünya ülkelerine nasıl bir yanıt verecektik? Uluslararası spor itibarımız ne olacaktı? 

 25 Ağustos Pazar günü Siirt’te baraj kapaklarının açılması sonucunda, bölgede piknik yapan insanlarımızın bu işlemden haberi olmaması nedeniyle 6 kişi boğularak can verdi!

 6 Eylül’de İstanbul Mecidiyeköy’de devam eden 36 katlı bir inşaatın 32’nci katından, içinde inşaat işçilerinin de olduğu bir asansör ’ün yere çakılması sonucunda; 10 inşaat işçisi hayatını kaybetti!

  Sanki felaketlerle dolu bir yıl geçiriyorduk!

 Bu kadar çok kazanın üst, üste yaşanması; bazı çevrelerin dediği gibi: ‘Allah’ın takdiridir.’ Diyerek geçiştirilebilir miydi?

 Bu önemli kazalar hukuken incelenip, suçluları, varsa ihmale neden olanları hakkında gereken maddi ve cezai yasal hükümler uygulanmalıydı. Pek tabii ki, bu olayların yasal süreçleri de başlatılmıştı. İlgili davaya bakan mahkemeler bu olayları inceleyecek, şüphesiz en doğru yargı kararını verecekti.

Bu süreci takip etmek ise; öncelikle bu acıları yaşayanlara, sonrasında ise kamu vicdanına kalmıştı. Bekleyip sonuçları hep birlikte görecektik! Ama hayatları sıfırlanan hep emekçilerimiz oluyordu…

 Kimilerinin hayatı Soma’nın maden mezarlığında yitip gitti. Yaptıkları işin fıtratında var dediler! Kimileri, milyonluk projelerin içinde 32’nci kattan yere çakıldı! Anında Konya’dan buyurdular:  ‘’Asansör raydan çıktı. Onlar bizim için şehit hükmündedir.’’

 Daha nicelerinin haberleri yapıldı yıllardır. Kimileri gemi atölyelerinde, yangınlarda, kimileri yol, baraj, köprü v.d inşaatlarda hayatlarını yitirdiler. Hep aynı uygulama, aynı sorgulama, sorumlular, yargılamalar…

  Ya sonuç?

  İşte Soma! O maden mezarlığına 301 emekçimiz diri, diri gömüldü. Soruşturmalar, müfettiş raporları, süre gelen mahkemeler…

  Ya geride kalan yetimler, öksüzler, boynu bükük eşler, çaresiz ana, babalar? Daha neyin ne olduğunu anlayamayacak kadar küçük çocuklar.

  Biz nasıl bir ülke olduk? Dostlar, arkadaşlar, kardeşler.

 Cevap verin bunca başıboşluğa, denetimsizliğe, ilgisizliğe çare bulamayanlar! Ölümcül iş kazalarında Nijerya’dan, Cezayir’den sonra dünya 3’ncüsü olan ülkemizi yönetenler; bu sonuçlara siz cevap verin.

 Neden Soma’da 301 can gitti, Mecidiyeköy’de de 10 can? Son yıllarda, ülkemizde giderek artan iş kazaları sonucunda neredeyse ölüm rekorları kırılıyor! Neden?