‘’Uluslararası ilişkilerde ebedi dostluklar değil, ebedi çıkarlar geçerlidir.’’ Lord Palmerston (Henry John Temple, 1784-1865 İngiltere Başbakanı.)

Tırnak içerisinde belirtmiş olduğum, ‘emperyalist ülkelere’ çok yakışan bu ünlü söz; özellikle Avrupa’nın ‘modernizm kurallarının belirlendiği 19’ncu yüzyılda sarf edilmiş, Büyük Britanya İmparatorluğu’nun hegemonyası altındaki tüm sömürgelerinde acımasızca uygulanmıştır.’ 

18-19’ncu yüzyılın bu en büyük imparatorluğunun, o yüzyıllarda egemenliği altına almış olduğu, Asya – Pasifik – Afrika – Ortadoğu dörtgenindeki ülkelerde yaşananlara baktığımızda; bu bölgelerdeki sömürgelerinin, paramparça ettiği toplumların tarih sayfalarına yazılmış acı dolu hikayelerini buluruz..!

Geçtiğimiz yıl yayınlanan, İngiliz Tarihçi Stuart Laycock’un kaleme aldığı: ‘’All the Countries We’ve Ever Invaded: And the Few Never Got Round To’’ (İşgal Ettiğimiz Tüm Ülkeler: Ve Vakit Bulamadığımız Pek Azı) isimli kitabına göre; dünya üzerindeki 200 ülkeden sadece 22 tanesi İngiliz işgaline uğramamıştır! Bunun nedeni ise; o 22 ülkede İngiliz çıkarlarına yarayan bir şey olmadığı içinmiş!

İngiltere ve diğer emperyalist ülkelerin, tarih sayfalarına kanla yazmış olduğu bu gerçeğin; benzer bir iz düşümü de Kıbrıs adasında yaşanmış, yaşanmaya da devam etmektedir! 

Kıbrıs adasında tarihin her döneminde İngiliz parmağı olmuştur! Bunun en çarpıcı örneği; 5 kasım 1914 tarihinde adanın İngiltere tarafından ilhakı/işgalidir…

Özellikle 1878 yılı sonrasında İngiliz sömürgesi olarak muamele gören Kıbrıs adasında; 1878’den, 1914’e, 1914’ten 1955’e, 1955’ten 1974’e, 1974’ten günümüze kadar geçen bu bir buçuk asırlık süreçte; adada Kıbrıs Türk’üne onca mezalim, tecrit, toplu katliamlar, ekonomik ve sosyal türlü ambargolar uygulanırken/uygulamaya devam ederken; Adada yıllarca sömürge yasaları uygulayan, 1960’ta Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken, bu yeni devlete onay veren, aynı zamanda garantör olan İngiltere daima üç maymun rolünü oynamıştır..! 

Bu uzun süreçte yaşananlara rağmen İngiltere, Kıbrıs adasındaki iki üssünü muhafaza etmekten asla vazgeçmemiştir. 

Unutulmasın ki! K.K.T.C’nin sonu olan, Kıbrıs Türk Halkının yıllar içerisinde adada azınlık konumuna düşeceği ‘Annan Planını da’’; İngiltere’nin adada ki özel temsilcisi David Hannay Güney Rum Kesimi anayasasına tıpa, tıp uygun olarak hazırlamıştır. 

Amerika’nın halen Ortadoğu’da enerji kaynaklarını diğer ülkelere kaptırmamak adına uygulamış olduğu BOP’nin en önemli destek merkezlerinden birisi de; Kıbrıs’ta ki İngiliz üsleri değil midir? 

ABD ve İngiltere; tarihin her döneminde hegemonyalarına/etkisi altına aldıkları bölgelerdeki devletlerle olan ilişkilerinde; ‘ebedi dostlukların değil, ebedi çıkarlarının peşinde olmuşlar’, olmaya da devam etemektedirler…

Günümüze döndüğümüzde; 

Kıbrıs Türk Halkı için adada devam eden müzakere süreci hala büyük bir gizlilik içerinde sürdürülmektedir…

Çünkü KKTC’nin Yeni Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı; bu süreçte de adadaki siyasi misyonuna uygun tercihlerinin yanı sıra; (kendileri Cumhurbaşkanı seçilmeden önce; Annan Planı döneminde Birleşik Güçlerin lideri olarak, ‘Yes Be Annemcilerle’ birlikte, tek devlet, tek bayrak, tek egemenliği içeren ‘Birleşik Kıbrıs’ modeline büyük bir destek vermişti…)  Rum basınından yansıyan haberlere göre; Rum tarafının her türlü talebine ortak çözümü sağlamak adına olumlu yaklaşmakta olduğu,  Kıbrıs Türk’ünün adada ki yaşamsal geleceğini ilgilendiren toprak ve mülkiyet konusunda da mutabakatın sağlandığı, artık sıranın en önemli konu başlığı olan,  3’ncü ülkelerin ada üzerindeki garantörlük, güvenlik ve askeri varlığının konuşulacağı son başlığa geldiği öne çıkmaktadır!

2016’yı Kıbrıs adasında çözüm yılı olarak ilan edenlerin, bu süreci nasıl sonlandıracaklarını bekleyip göreceğiz!

Yazımın başlığının açıklamasını, son bölüme bıraktım! 

Çünkü Kıbrıs adası - İngiltere ekseninde yeni bir Bizans oyunu daha sahneye konulmuştur!

Bu Bizans Oyunu söyle gelişmiştir:

Türkiye’nin uluslararası antlaşmaların kendisine vermiş olduğu garantörlük hakkını kullanarak; adanın Yunanistan’a ilhakını önlemek ama daha da önemlisi Kıbrıs Türk’ünün Rumlar tarafından topyekûn imha edilmesine mani olmak amacıyla, 20 Temmuz 1974’ta Kıbrıs’a yapılmış olan müdahale sonucunda, yaşam ve mülkiyet hakları ellerinden alındığı gerekçesiyle;  birkaç Rum vatandaşının önce kendi yerel mahkemesinde Türkiye’yi mahkûm ettirip, sonrasında bu kararı AİHM’ne taşıyarak, burada da 25 Mayıs 2014 tarihinde kazanmış oldukları 100 milyon EURO tazminatı alabilmek adına, İngiltere’deki yerel bir mahkemeye taşıyıp, bu mahkemede alınan ihtiyati tedbir kararı ile Türk Diplomatlarının maaşlarına el konularak/dondurarak tahsil edilmesi yoluna gidilmiştir!

Bu nasıl bir cürettir ki! 

İngiltere Kraliyet Mahkemesi aldığı bu kararı; Rum tarafının AB ülkesi sıfatına vurgu yaparak: ‘’Bir AB ülkesinin aldığı kararı, bir başka AB ülkesi uygular…’’ gerekçesine dayandırmıştır!

Annan planı döneminde Türkiye ve KKTC ye oynanan oyunun yeni bir sürümü daha gündemdedir!

Tam bir skandal!

Uluslararası ilişkiler, Viyana Sözleşmesinin içerdiği diplomatik kurallar, hepsi bir anda görmezden gelinmiştir…

Aslında böylesi bir uygulamada verilen/verilmek istenen gözden kaçmaması gereken mesaj şudur:

Kıbrıs Rum yönetiminde 7 Rum vatandaşının AİHM nezdinde kazandığı bu tazminatın tahsilâtına onay veren ülke İngiltere’dir!

İngiltere bilindiği üzere, 1974 öncesinde adada yaşanan olaylara rağmen, diğer garantör ülke olması sıfatıyla Türkiye’nin 1974 yılında adaya yaptığı müdahaleye sıcak bakmamış, birlikte hareket etmeyi ret etmişti!

Şimdi İngiliz Mahkemesi böylesine bir karara onay vererek; hem Türkiye’nin 1974’teki haklı müdahalesinin yasal olmadığını, hem de ortaya çıkacak çözüm modelinde konuşulan, 1974’te kuzeyden güneye göç eden Rumlara ödenmesi gereken tazminatların Türkiye tarafından ödenmesi mesajını vermiştir..! 

Rum - İngiliz ikilisinin sahneye koyduğu; Türkiye ve K.K.T.C aleyhine iyi planlanmış/kurgulanmış bu yeni Bizans oyunu böyle gelişmiştir…

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Dışişleri Bakanlığı yetkilileri; daha önce de böylesine içi türlü tuzaklarla dolu pek çok planı bozmuş, gereken yanıtı vermiştir.

Bu kabul edilmez kararın gereği anında yapılmış, İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Dışişleri Bakanlığımıza çağrılarak, konu hakkında bilgi alınmış; Bakanlık İngiltere nezdinde itiraz sürecini başlatmıştır.

Bu olaydan da anlaşılacağı gibi Rum tarafının ve İngiltere’nin Kıbrıs adasıyla ilgili gerçek niyeti/yüzü bir kez daha ortaya çıkmıştır!

Bu yüzün görüntüsünü, yine İngiltere’nin yakın tarihine damgasını vurmuş, bir devlet adamının tarihe mal olmuş şu sözleriyle anlatalım:

‘’ Timsah ağzını açtığında gülmekte mi olduğunu, yoksa sizi yutmaya mı hazırlandığını anlamamız mümkün değildir…’’ (Winston Churchill)

O nedenle bir çift sözümde daha seçildiği ilk gün; Kıbrıs Türk’ünün, Anavatan Türkiye’nin yavrusu olmadığını, artık büyümek, kendi ayakları üstünde durmak istediklerinin altını çizen, müzakere masasında Kıbrıs Türk Halkını temsil eden K.K.T.C Cumhurbaşkanı Sn. Akıncıyadır:

Sn. Akıncı, aman dikkat!

‘’Timsah ağzını açmış beklemektedir…’’