Canım ülkemin, dört bir yanını dolaştıkça içimi tarifsiz huzur kaplıyor. Ne okyanuslar ülkesi, ne başka adalar şehri beni bu kadar mutlu etmiyor.
Mutluluk dedim de, buruk bir mutluluk benimkisi... Her gezdiğim şehir güzelliklerinde şu “Keşke”yi kullanmasam daha hoşnut olacağım. İstemli istemsiz çoğu yerde “Ah keşke” deyip duruyorum.
Öncellikle; en çok canımı sıkan sokaktaki, köprü altında, arka mahallelerde soğuk geceleri yorgan eyleyen çocuklar!..
Sanki, insanlar bu çocukları görmemeleri için kendilerine söz vermişler. Yok sayıyorlar bu Vatan’ın kayıp çocuklarını... Birkaç dernek,vakıf dışında bu çocukları, ne gönüller, ne gözler görmüyor.
Bir yarış içinde anneler babalar ve diğer yetişkin grupları... “Bencillik”, vazgeçilmez halde; “ben kendi çocuğumu düşünürüm, bana ne alemin gariban çocuğundan” der gibiler...
Acaba; sokağın ayazında yıkık dökük baraka yerlerde yaşayan çocukların dünyaya gelirken seçim hakkı olsaydı; kim, neyi, hangi yaşam koşulunu seçmek isterdi?..
Ya da ailelerinin sosyo ekonomik durumlarını iyileştirme hakları olsa acaba küçük yaşta büyük yükleri omuzlamayı düşünmezler miydi?..
Yine keşkeleri sıraladığım bir gündeyim. Canım acıyor, yüreğim burkuluyor. Sadece sokak çocuklarına değil, ülkem insanın duyarsızlığına, yanlış sistemin çarpıklığına... Teröre, işsizliğe, koşulsuzluğa, çaresizlikte kıvranışların diğer penceresindeki dağınık hoyratça rahat yaşam şekillerine...
Bir taraftan hayat mücadelesi, diğer tarafta kişilik bölünmesi...
Bazı yerlerde, para denen şu üç kuruşun azizliği ve sancısı, öte tarafta beş kuruşun hak edilmeden katbekat artışının ceplerdeki dolgunluluğu...
Bir yerlerde şehit ailelerinin, bitip tükenmeyecek yürek ağıtları, diğer tarafta vurdumduymaz  davul zurna sesleri...
Bir yerlerde, üniversite mezunu garsonlar, tezgahtarlar diğer tarafta yüksek konumdaki bürokratlar...
Toplu taşımacılığa koşuşturan üniversite gençliği, öte tarafta son sürat hız yapan lüks oto sahibi öğrenciler...
Canım ülkemin, güzelliği kadar insanları yaşam şartlarında güzel değiller!.. İnsanların bazıları ses çıkaramayacak kadar suskun, yorgun, düşünceli diğer bazıları ise umursuz, kayıtsız!..
Artık kimseler düşünemez olmuş geçmişi, geleceği... Geçmişteki ayak izlerindeki o onurlu çabaları... Herkes kendini, evet; sadece kendisini, ekonomisini, huzurunu düşünüyor. “Ben” kavramı fazlasıyla gelişmiş halde, oysa; “Biz” bütünlüğü olmadıkça vatanımızın, ulusumuzun huzurunda “keşkeler”in yeri doldurulmayacak.
Keşke, keşke, keşke; biz olmayı unutmasak ve eksiklikte olanlara bir adım yaklaşabilseydik; Keşke!..