Özgüven sahibi olmak ruhsal sağlığımızı güçlendiriyor.

Özgüven sahibi olan kişi kendisini olduğu gibi kabul edebilen kendisine saygı, sevgi duyan ve değerli gören kişidir.

Özgüven sayesinde kişiler başkalarını ve dış dünyayı da olduğu gibi kabul ederler. Olayları kabullenmek sayesinde insanlar daha metanetlidirler, daha gerçekçi olmaları durumu sağlıklı karşılamalarına ve yönetmelerini sağlar. 

Kendine güven, özgüven değildir.

“Kendime güveniyorum” diyen kişi her zaman özgüven sahibi olamayabilir. 

Özgüven, kendine güvenen anlamına gelmez.

Özgüven sahibi kişi kendisinden hoşnut olandır ve kendisine saygı duyandır ve kendisine ait değerleri olandır. 

Kendine güvenen ise, sosyal ortamda rahat davranan, dışa dönük kolay ilişki kuran kişidir. Makam, mevki sahibi olabilenlerin kendilerine olan güvenleri çok yüksek iken, özgüvenleri düşük olabilir.

Sürekli eleştiren, yargılayan ve kabullenemeyen kişiler kendilerine güvenen, ancak özgüvenleri olmayanlardır.

Özgüven sorunu yaşayan ancak kendisine güvenenler kendisi gibi düşünmeyen davranmayanlara kin duyar, dışlayıcı davranır ve kendisinin eleştirilmesine tahammül edemezler. 

Özgüven sahibi olan kendisine değer veren, saygı ve sevgi duyan kişi aynı zamanda diğer insanlara da değer verir saygı ve sevgi duyarlar. Kendileri gibi düşünüp davranmayanları yargılamak, suçlamak ve dışlamak yerine onları olduğu gibi kabul ederler.

Diğer insanların davranış ve sözlerinin ardında yatan nedenleri görmeye çalışırlar, halden anlarlar hoş görülüdürler.  Özgüven sahibi kişiler insanları önyargısız bir şekilde anlamasına dinlemeyi bilirler.

Ruh hekimleri, terapistler insanların kendilerinden hoşnut olmalarını, kendilerini değerli görmelerini saygı ve sevgi duymalarını sağlamaya çalışırlar.

Kendisini önemseyen, değerli bulan ve kendisinden hoşnut olmaya başlayan birisi artık diğerlerinin onayına, övgüsüne, eleştirisine başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğüne takılmadan bağımsız olabilmeyi, yalnız kalmışlık hissi yaşamamayı öğrenirken huzurludurlar ve ruhsal yönden iyi oluş içindedirler. 

Özellikle çocukluk döneminde aile içinde önemsenmeyen kabul görmeyen, umursanmayan, sevgi ve ilgi görmeyenlerin yani aile içinde var olamayanların kendilerini sevip saymaları ve değerli görmeleri mümkün değildir. 

Varoluşun yaşanamaması özgüven sorununa neden olurken sürekli onay arayan, beğenilmek isteyenlerin ruhsal sorunlar yaşaması kaçınılmazdır. 

Nerede bir kendisini paralayan, yaranmak için çırpınan, saçını süpürge eden, her teklife “evet” demek zorunda hisseden varsa kendini değersiz görme akla gelir.

“Hayır dersem şimdi kızar gücenir, ayıp olur“ diyerek kendisini bastıran, yok sayan kişilerin yaşamlarında kendilerine sıra hiç gelmez. Kendisini değerli göremeyen özgüven sahibi değildir.

O diğerlerinin kendilerine değer vermesini sağlamak için çırpınırken peşinde koştuğu değeri hepten kaybederler. İstenmeden yapılan fedakarlıkların, yapanı değersizleştirmesi kaçınılmazdır.

“Bunu bana nasıl yapar halbuki ben onca zahmetle onun için neler yapmıştım” diyen kişi hayal kırıklığı, küskünlük vb içindedir.

Bu durumda kendisini tam yaşayamadan umduklarını bulamadan ölüm ve hastalık fikri insanları korkutur. Hayatını kendisi için yaşamışların, tatmin olmuşların ölüm ve hastalık korkusu gündeminde bile değildir.

İnsanlar “önce ben” yaşayamadan biz olamaz. Eşlerin ihtiyaçlarını karşılamış olması birbirlerine olan bağlanma duygularını sevgi ve saygılarını arttıracaktır. 

“Önce ben” demek, hep ben demek değildir. 

Giderilmemiş ihtiyaçlar, içe atılanlar, anlatılamayanlar hayaller fanteziler iç dünyamızda yok edilemezler ve uzun süre tutulan ağırlıklar gibi zamanla taşınması imkansız olmaya başlarken bardağı taşıran bir damladır.

Bu durum bazen yavaş ilerlerse depresyon, aniden ortaya çıkarsa panik atak oluşabilir.

Çözümü içimizdeki sesi önemsemek, enerji tüketenlerden kurtulmak, hayır diyebilmeyi öğrenmektir.

“Yeryüzünde kişinin kavuşabildiği en büyük mutluluk, kendi kendinden hoşnut olmaktır” diyor bir düşünür. 

Olumsuzlukları kabullenememe, suçlanmalar bizi acıya boğar. Ölümcül bir hastalık karşısında “niçin ben?” diye tepki verenlerin acısı ancak, “neden olmasın?” diyebildiği zaman azalıyor.

 “İnsan olan herkesin başına gelebilir; şu an daha beterine maruz kalmış milyonlarca insan var” cümleleri yaşanan durumu kabullenmeyi sağlarken ruhsal bir rahatlama oluşuyor.