Sevgili dostlar bu yazımda size büyük umutlarla kurulan ve devletin en önemli refleksini belirleyen, istihbaratlar arasındaki diyaloğu ve bilgi akışını en iyi şekilde analiz ederek gerekli yerlere faydalı raporlar sunan bir kurumdan bahsetmek istiyorum. Bu kurum Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı adıyla 4 Mart 2010 tarihli nüshasında yayımlanarak yürürlüğe giren 5952 sayılı "Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun" ile terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığı'na bağlı olarak kurulmuştu. Daha sonra ise 8 Temmuz 2011 tarihinde yapılan değişiklikle Başbakanlığa bağlanmış, 3 Eylül 2014 tarihinde yeniden İçişleri Bakanlığına bağlanmış ve 2010 Haziran ayından itibaren gerekli personelin bir kısmının temini ile fiili olarak çalışmalarına başlamıştır. Devletin istihbarat kurumları arasında (MİT, Emniyet İstihbarat ve Jandarma İstihbarat) koordinasyonunu ve bilgi akışının bir havuzda toplanarak analiz edilmesi hususlarında gayet faydalı olunmuştu…

İlk Müsteşarı da tanıdık bir isim olan İstanbul Valisi olarak görev de yapan Muammer Güler idi. 1 yıl gibi kısa bir süre zarfında (2010-2011) kurumda görev yapan Muammer Güler zamanında kurumun kadro yapısı büyük ölçüde belirlenmişti. KDGM özellikle Mehmet Ulvi Saran zamanında ( 2012-2014) önemli bir ivme yakalamıştı lakin beklenmeyen bir istifa neticesinde Mehmet Ulvi Saran’ın yerine çok önemli bir isim atanmıştı. Bu kişi ise o dönemde MİT Başkan Yardımcısı olan Muhammed Dervişoğlu idi. Bu atama sonrasında kurumda MİT’in yan teşkilatı gibi söylemler çıkmıştı. Hatta o dönemde Muhammed Dervişoğlu da hakkında basında çıkan bazı haberlerden ötürü biraz sıkıntı çekmişti. İstihbaratlar arası koordinasyon ve bilgi akışı konusunda çok faydalı olan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, maalesef ki son müsteşar olan Prof. Dr. Lütfihak Alpkan hocadan sonra (2017-2018) 9 Temmuz 2018 tarihinde yayımlanan 703 sayılı KHK ile kapatılarak, her türlü hak ve yükümlülükleri İçişleri Bakanlığına devredilmişti. İşte tam da bu noktada ilginç bazı hususlar ve önemli sorular da kafaları kurcalamaya başlıyor. Böylesine önemli bir kurum ne oldu da kapatıldı? Devletin içerideki toplumsal olaylar, terör, İKK faaliyetleri kapsamında neredeyse refleksini belirleyen bu kurum ne oldu da kapatıldı...!

Dünyadaki pek çok ülkede mutlaka KDGM gibi kurumlar arasındaki istihbaratı ve bilgi akışını düzenleyen önemli bir havuz görevi yapan teşkilatlar vardır. Bizde ise böylesine önemli amaç ve beklentiler ile kurulan bu kurumun kapatılması bize hiç mantıklı gelmiyor. Bu bilmecenin de en önemli detayı ise derinlerde gizli… Şahsi kanaatim gereğince böylesine stratejik bir değer taşıyan bu kurum kapatılmadı. Yeraltına indiği fikri bana daha mantıklı geliyor. Bu konudaki fikrimin oluşmasında bazı önemli detaylar ve bilgiler de bende mevcuttur.  Umuyorum ki araştırdığım ve fikir yürüttüğüm üzere bu önemli kurum derinlerde 2200 yıllık Türk Üst Aklının emrinde vazifesine devam ediyordur. Devlete hizmet etmek için resmileşmeye de gerek olmadığını daha önceleri çok gördük. Nitekim İstihbarat değerlendirme merkezi kuruluş çalışmalarının devam etmesi önemlidir. Özellikle gelecek süreçte Türkiye’deki köklü değişikler itibariyle bu daha da netleşecektir. 

2200 yıllık Kadim Teşkilat Milletimizin beyni; Devletin kurumları da sinirleridir... Beyin felç olursa sinirler hiç bir şeye yaramaz. Zor zamanlardan geçiyoruz ve devletin içinde köklü değişikler olması kaçınılmazdır. Gelecek yakın dönemde siyasette ve Devlet kurumları başta olmak üzere iç dengelerde büyük değişikler olacağı kanaatindeyim... Kadrolarda da köklü bir değişikliğe gidilecek. Devletin gelecekteki refleksi buna göre şekillenecek. Sular çağlanmadan durulmaz! Yeni Devlet konsepti sancılı olacak ama olacak. Devletin yakın gelecek dönemdeki refleksini iyi idrak etmek lazım. Bu refleks siyaseti de büyük oranda dizayn edecek. Hatta yeni düzende bazı önemli Devlet kurumlarında ve yeni düzenin oluşturulmasında önemli rol oynayacak Türk Basını gibi yerlerde de köklü değişiklikleri göreceğiz. Medya, yeni düzende farklı bir konsept ve yeni medya patronları görecek… Bunların hepsinin emarelerini yakın zamanda göreceğiz. 

Ve son söz: “Devlet derin olduğu kadar devlettir ve o nispette güçlüdür’’