Derleyenler: Ayşen Akpınar, Gönül Bakay, Handan Dedehayır
Turkuvaz Kitapçılık ve Yayıncılık A.Ş. (2009)
1.Basım Ocak 2010. İstanbul
Genel Yayın: 258 Yaşam: 4
Ovidius’un “Metamorphoses” (Dönüşümler) adlı eseri şu dizelerle başlar.
“Metamorphoses”: “Her görüntü bir başka görüntüden gelir ve onun içinde açıklık kazanır. Yaşadığımız yeryüzünde tanrısal şekil ve hikâyeler, dünyasal şekil ve hikâyelerle ikili bir spiral şeklinde sürekli rol değiştirirler.”
Antik Çağda Kent İmar Eden Kadınlar: M.Ö. 4. yüzyılda eşi Maussollos'un ardından eyalet valisi olan ve onun için Halikamassos'ta anıtsal bir mezar yapısı inşa ettiren Artemisia, diğeri ise MÖ 2. yüzyılda Kyme kentinin meclis binasını yaptıran Arkhippe'dir. Artemisia, Pers kralına bağlı bir yöneticidir ve yönetimi devraldığı eşi adına yönetim merkezinde bir mezar anıt yaptırmış olmasının ötesinde, hem o kişinin gücünü ve iktidarını hem de kendisinin onunla ilişkisini yücelten bir yapıya imza atmış olması bakımından da ilginç bir örnektir. Oysa Arkhippe’nin eseri kente bağışlanmış, kenti ve kentlilerin yaşamını doğrudan etkilemiş bir yapıdır; bu yönüyle. Yunan kentlerinde -bilhassa Anadolu’dakilerde-varlıklı kişilerin kent yararına kendi imkânlarıyla gerçekleştirdikleri bağış faaliyetlerinin bir parçasını temsil eder. Arkippe gibi kenti için inşa faaliyetlerine girişen kadınlardan biri de Planda Magna’dır.MS 120- 126 yıllarında, M. Plancius Varus'un kızı olan Planda Manga da kentinin yaşamında etkin bir rol oynar. Yazıtlarda geçen “kentin en üst yöneticisi”, “Artemis rahibesi”, “Tanrılar Anası rahibesi” ve "imparator kültü başrahibesi” unvanlarından anlaşıldığına göre. Planda Manga bir yandan siyasal, dinsel ve sosyal amaçlı görevler üstlenirken, bir yandan da -ve aslında aynı amaçlarla- Perge’yi imar etmeye girişmiştir. Bu bağlamda kentin yuvarlak kuleli Helenistik Güney Kapısı'nın ardındaki kompleks özellikle önemlidir.
İyi araştırılmış olan bu kesimde, Helenistik kulelerin arasına Erken İmparatorluk Dönemi’nde (MS 1. yüzyıl) iki katlı, kemerli bir kapı eklendiği ve bir avlu meydana getirildiği saptanmıştır. Planda Manga ise inşaat programıyla avluyu yeniden ele alır.
MS I. yüzyıl başında Sextiiius Poilio bir bazilikayı ve Dervenddere’deki iki katlı su kemerini eşi Ofillia Bassa ile birlikte; MS 1. yüzyıl ortalarında Stertinius Orpex stadyumu kızı Stertinia Marina ile birlikte; MS 2. yüzyıl başında Tiberius Cladius Aristio, Yukarı Agora yakınındaki Sokak Çeşmesi’nin yanı sıra, cephesi iki katlı sütun mimarisi ve heykellerle süslü Traianus Çeşmesi’ni eşi Iulia Lydia Laterane ile birlikte inşa ettirmiştir.
 Mekan olarak hamam: Hitit saraylarında doldurulmuş durgun suda kül ve süngerle ovalanarak yıkanma geleneği de daha sonraki medeniyetlere örnek olmuştur. Gaziantep civarında MÖ 1200’lerde Geç Hitit Devleti’ne ait hamam kalıntıları bulunmuştur. Halka açık hamamlar ilk kez MÖ 4. yüzyılda Helenistik çağda inşa edildi ve tüm antik dönem şehirlerine yayıldı. Kişi başına 2 chalkoi (bakır para) vererek bu hamamlara girenler önce vücutlarını zeytinyağı ve kumla genç kölelere ovdurarak kirlerini yumuşatır, sonra Caldarium’da terler, Tepidarium’da strigilis adı verilen görevliye vücutlarını kazıtırlardı. Sabunun bilinmediği bu dönemde bu şekilde arındıktan sonra istenmeyen tüyler de lamba alevi ya da doğal bitkilerden yapılmış kremlerle temizlenirdi.
MS 4. yüzyıl sonunda başka bir kadının adı da benzer bir bağlamda zikredilir: Skholastikia “çok altın harcayarak" Varius Hamamlan’nın yıkılmış bölümlerinin ayağa kaldırılmasını sağlamıştır.
Roma döneminde hamam kültürü iyice yaygınlaşmıştı. Romalılar haftada bir kez, köleler ise sadece bayram günlerinde hamama giderler, ancak kanunla da belirlendiği gibi kadınlar ve erkekler birlikte yıkanmazlardı. Hamamlara giriş vakti bir çan sesiyle halka duyurulur, kadınlar ve çocuklar gündoğumundan 7. saatin sonuna kadar, erkekler de 8. saatten başlayarak hamamı kullanırlardı. Kadınlar ve çocuklardan yıkanma ücreti alınmazken erkeklerden balneticum adı altında I quadrans para alınırdı. Sonraki dönemlerde bu hamamlarda erkekler ve kadınlar birlikte yıkanmaya başladılar. Giderek fahişelerle yapılan hamam eğlenceleri halk arasında tepki çekti ve bu uygulama MS 2. yüzyılın başında kaldırıldı. Hamam mekânı “Tebdil-i mekânda ferahlık vardı” sözünün nereden geldiğini bir kere daha düşünmemizi gerektirir.