Son 200 senedir dünyada yaşanan kayda değer gelişmeler yakından incelenecek olursa neredeyse tüm olup bitenin uluslararası sermayenin yararına olduğu görülecektir. 150-200 sene önce sermayenin hâkimi olanların bugün daha da büyüyerek güçlerine güç kattıkları görülecektir. Söz konusu sermaye gruplarının etki ettikleri/yarattıkları uluslararası sistem sayesinde bir diğer ifade ile ekonomik güçlerini büyük bir siyasi güce dönüştürdükleri de rahatlıkla görülebilir.

İmparatorluklar bilindiği üzere 1789 Fransız İhtilali sonrasında zaman içerisinde çözülmeye bağlayarak yerlerini Avusturya Macaristan İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğunda olduğu gibi ulus devletlere bırakmışlardır. 

Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi 1776’da ilan edilmiştir. 1776’da ilan edilen Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nde bakın neler yazıyor? Gelin hep birlikte bir hatırlayalım. Öncelikle şunu görüyoruz ki o tarihte ABD’deki Alman ve Fransız kanatların Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nde oldukça etkili oldukları göze çarpıyor. Öyle ki Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nde İngiliz Kralı’na hitaben bizi soyup soğana çevirdin. Vatandaşlarımıza eziyet ettin vb ifadeler yer alıyor!

Burada gözden kaçırılmaması gereken konu ABD’deki Alman ve Fransızların el ele vererek İngilizlere karşı savaş açtıkları gerçeğidir. Sonuç itibarı ile ABD’deki Alman ve Fransızlar o tarihte İngilizleri ABD’den kovduruyorlar! İngilizlerde bu gelişmenin ardından 1789’da Fransız Kralı’na karşı Fransız İhtilali’ni organize ederek destekliyorlar! Fransız İhtilali konusunda daha pek çok etken olsa da ana etken olarak İngilizlerin Fransız Kralı’nı cezalandırma isteği öne çıkmaktadır!

Bilindiği üzere Fransız İhtilali imparatorlukların hızla yıkılıp ulus devletlerin oluşmasına vesile olmuştur. 1905’de Rus, 1911’de Çin Devrimi gerçekleşmiştir. 1905’deki devrimin ardından 1917’de Bolşevik Devrimi gerçekleşmiş ve Rusya’da Komünizm ilan edilmiştir. 1908 II. Abdülhamit II. Meşrutiyet’i ittihatçıların zoruyla ilan ediyor ve Osmanlı imparatorluğunun dağılma süreci başlamış ve içerisinden birçok ulus devlet çıkmıştır. 1911 Çin Devriminin ardından da 1945’de MAO üzerinden Çin’e Komünizm gelmiştir. 

Burada en dikkat çekici ayrıntı 1905 Rus, 1908 Abdülhamit ve 1911 Çin Devrimindeki tüm finansör ve organizatörlerin aynı kişiler olduğu görülmektedir.  

Yukarıda Amerikan Bağımsızlık Bildirgesinin 1776’da ilan edildiğini ifade ederek bazı saptamalarda bulunmuştum. Sanırım dünya tarihinde en çok suikasta uğrayan, bu çerçevede yaralanan, hastalanan ver hayatını kaybeden devlet başkanları da ABD’dedir! ABD Temsilciler Konseyi’nin devlet başkanlarını azletmeye yönelik girişimleri de cabasıdır…

Bakınız, ABD’de atom bombasının atılmasını istemeyen Başkan  Franklin D. Roosevelt o dönem ansızın görev başında rahatsızlanarak hayatını kaybetmiştir! Yaşanan bu gelişme üzerine ABD Başkanlığına hali hazırda Başkan Yardımcısı olarak görev yapmakta olan Harry S. Truman getirilmiştir!

Hatırlanacağı üzere iki kutuplu dünya sistemi 1946’da kurulmuştu! Harry S Truman ise 1945’de göreve getirilmişti! Bakınız, Truman döneminde dünyayı yakından ilgilendiren ne tür önemli kararlara imza atılmıştır! Tesadüfe bakın ki CIA, Birleşmiş Milletler ve NATO Truman’ın imzası ile kurulmuştur! 1945 Ağustos’unda Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası atılması kararını Truman vermiştir.  

Bakınız günümüzde uluslararası sermayenin ekonomide ve siyasette ipleri elinde bulundurabilmesinin en önemli aracı olarak Federal Rezerv Bank gösterilmektedir. Bu kuruluş Amerika ekonomisine hakim olup, ülkenin dış ilişkilerinde de hükümetten daha etkilidir. Özel bankaların birleşmesinden oluşan bu kurumun hâkimi ülkenin büyük bankalarını elinde tutan uluslararası sermayenin kendisidir. Konunun uzmanları Federal Rezerv Bank’ın Amerikan senatosundan da, Beyaz Saray’dan da daha etkin bir organizasyon olduğunu ifade etmektedirler.

1869 yılında J. P. Morgan, Londra’ya giderek Rothschild’lerin temsilcisi olacak bir bankayı Amerika’da açma anlaşması yapmıştır. Bu gelişmenin ardından 1893 yılında ABD’de büyük bankerlerin yerel bankalara verdikleri kredileri geri çağırmaları ile meşhur panik yaşanmıştır. 

Amerikan Kongresini ülkenin bankacılık işlerini daha iyi kontrol edecek bir sistem bulmaya yönelten en etkili kriz ise 1907 paniği olmuştur. 1893 ve 1907 krizlerinin çözümü olarak Merkez Bankasının” kurulması fikri ileri sürülmüştür! Bankerlerin bu iş için kullandıkları adam ise Rockefeller kardeşlerin kayınpederi olan senatör Nelson Aldrich olmuştur. 

Bu şahıs Ulusal Para Komisyonuna getirilmiş, bankacılık ve para reformlarını hazırlama çalışmaları yapmakla görevlendirilmişti. Bu nedenle söz konusu Komisyon ile birlikte bu zat iki yıl boyunca Avrupa’daki merkez bankalarını gezmişti. Dönüşünde, Kasım 1910’da Jekyll adasında Morgan’ın sahibi olduğu bir avcılık kulübünde gizli bir toplantı düzenlemiştir. 

İşte Federal Rezervin yaratıldığı toplantı budur. Senatör Aldrich’ten başka toplantıya giden trende bulunanların ünvanları şöyleydi; Hazine Başkan Yardımcısı, uluslararası banker Kuhn-Loeb’un sahibi olduğu bir bankanın –söz konusu banka bugün birleşmeler sonucu Citibank denilen dev olmuştur- başkanı, J.P. Morgan’ın kıdemli bir ortağı, J. P. Morgan’ın bankalarından birinin başkanı, Paul Warburg -aynı zamanda Kuhn-Loeb’in ortağı-, Morgan’ın başka bir bankasının başkanı. 

Bu şahıslar yolculuklarının ilk aşamasında gizlilik yemini ettiler. Fakat yıllar sonra Kuhn – Loeb’in yöneticisi bu toplantıyı kamuoyuna itiraf etmiştir. Bu zat yaptığı açıklamada oluşturdukları planlardan halkın haberi olması halinde asla başarılı olamayacaklarını gayet iyi bildiklerini söylemiştir.  

Sonuçta aşikâr olarak karşımızda duran gerçek; Federal Rezervin kurulması hakkındaki kanun taslağının, ABD halkının seçilmiş vekilleri tarafından veya onları bilgisi dâhilinde değil, çoğu 1907 paniğinin ateşleyicisi olan J. P. Morgan’a bağlı bir grup banker tarafından gizlilik içerisinde hazırlanmış olduğudur. 

Kongre üyesi Lindbergh (Atlantik okyanusunu uçakla tek başına ilk defa geçen ünlü kahraman pilotun babası) Amerikan halkını bu konuda kayıtlara geçen şu sözleriyle uyarmıştır; “Federal Rezerv kanunu yeryüzü üzerindeki en olağanüstü tröstü yaratmaktadır. Amerika Başkanı bu kanunu imzaladığı anda paranın gücünden oluşan görünmez bir hükümet kanunî hale getirilecektir. Bu kanun, tröst ne zaman isterse o zaman enflasyon olmasına sebep olacak bir kanundur. Bundan sonra krizler bilimsel olarak oluşturulacaktır.”  Ve kısa sürede de tamamen haklı olduğu ortaya çıkmıştır!!!!

Lindbergh’den daha yakın bir zamanda başka bir kongre üyesi Wright Patman da, (aynı zamanda Hükümet Bankacılık ve Para Komitesi Başkanı) şöyle demekteydi; “Bugün bu ülkede esasında bizim iki hükümetimiz mevcut. Bir resmi anayasal hükümetimiz var. Bir de esasında anayasamızın sadece kongremize tanımış olduğu para gücünü kullanma yetkisini kullanan bağımsız, kontrol edilmeyen, ikinci bir hükümetimiz var: Federal Rezerv.”  

1970’lere gelindiğinde kongre üyesi Wright Patman, Federal Rezervin, bir devlet kurumu olan Genel Muhasebe Bürosu tarafından tam olarak denetlenmesi için kanun tasarısı sundu. Tasarıyı sunan kongre üyesine göre böyle bir denetleme seçimle iş başına gelmiş hükümet yetkililerinin Federal Rezerv hakkında tam ve doğru bilgi edinebilmeleri için mutlaka gerekliydi, çünkü bu kuruluş hayata geçirildiği 1913 yılından beri hiç denetime tabi tutulmamıştı! 

Sunduğu kanun tasarısına karşı oluşturulan tepkiden büyük şaşkınlığa düşen Patman, şöyle yazmıştır: “Federal Rezervin yönetim kurulundan kuvvetli bir karşı koyma bekliyordum, fakat bu tasarının yürürlüğe girmesini önlemek amacıyla böylesine geniş ve güçlü bir lobi faaliyeti karşısında hayretler içerisinde kaldığımı söylemeliyim. Bu durum tek başına bile bağımsız ve detaylı bir incelemenin halk yararı açısından şart olduğunu kanıtlamaya yeterlidir.”

Sonuçta Kongre üyesi Patman yenilgiye uğratıldı. Federal Rezervin defterleri kurulduğu günden bugüne kadar hiçbir zaman incelenememiştir!

Nasıl ki uluslararası sermayenin ekonomide ve siyasette ipleri elinde bulundurabilmesinin en önemli aracı Federal Rezerv ise, onun tüm bunları yaparken gizli kalabilmesinin en önemli aracı da vakıflardır. Bu konuda öncü Rockefeller ailesidir. 1916 yılına kadar gazetelerde Amerikanın en zengin insanı olarak boy gösteren baba David Rockefeller daha sonraları zenginliğini kendi icat ettiği vakıflar yoluyla hem halktan hem de vergi memurlarından saklamayı başarmıştır. Rockefeller ailesi, bu kurumları kendi hukuk bürolarının süper zeki avukatlarına hazırlattıkları ve besledikleri politikacılar sayesinde de yasallaştırdıkları kanunlar ile yaratmışlardır. Bugün Amerikanın süper zenginleri kendilerini işte bu yolla gizlemekte ve ayrıca diğer vatandaşların ödemek zorunda olduğu acımasız vergilerden de sıyrılmaktadırlar. 

Vakıflar sisteminin püf noktası mülkiyet hakkını devredip, yönetim hakkını kendinde saklı tutmaktır. Yalnız bütün vakıflar aynı değildir. Ülkede sadece bir avuç avukat Rockefeller’lerin kullandığı türden vakıfları kurma bilgisine sahiptir. Bu tür kurumlar sadece veraset vergisini ortadan kaldırmakla veya gelir vergisini azaltmakla kalmayıp aynı zamanda da tam bir gizlilik sağlarlar. Teorik olarak tröst yöneticileri –kendi yöneticileriyle (örneğin Rockefeller’lerle) yaptıkları gizli toplantılar sonucu- tröst altında limitsiz sayıda başka tröstler yaratabilirler. Böyle bir yapı içerisinde küçük bir çabayla vergiler elimine edilebilir. Ve biraz daha fazla bir çabayla da sahip olunan varlıkların değeri tamamen saklanabilir. 

1916’dan beri halkın, değil Rockefeller’lerin servetini ve gücünü bilmek, tahmin etmek için bile elinde hiçbir ipucu yoktur. Fakat halkın Rockefeller’lerin serveti hakkındaki kuşkuları o kadar büyüktü ki, ailenin mali danışmanı olan zat Hükümetin Yargı Komitesinin önünde ifade vermeğe çağrıldı. Amaç bu ailenin tek başına ülke ekonomisi üzerinde aşırıya varan bir etki gücünün olup olmadığının araştırılmasıydı. Söz konusu bu zat son derece karışık rakamlar ve grafiklerle yaptığı temsilde temel olarak sadece iki tröstten bahsederek Rockefeller ailesinin mal varlığını bir milyar dolar civarında göstermeye çalıştı.  Oysaki birçok kaynak bu ailenin 200’ün üzerinde tröst ve vakfa sahip olduğunu belirtmekteydi. Tahmin edilen ise bu rakamın da ötesinde ailenin yüzlerce hatta binlerce vakfa ve tröste daha sahip olduğuydu. 

Ulus devletlerin uzun zamandan buyana tasfiye edilerek yeni dünya düzeni altında bir merkezden yönetilmesi Yeni Dijital Dünya Düzeninin kurulması planlını ve bu planlamayı yapanların kağıt parayı ortadan kaldırıp dijital kripto para sistemine geçme niyetlerinin olduğu uzun yıllardır dillendirilmektedir. 

Yine bu üst aklın kimlikleri değersizleştirerek yerine yüz tanıma sistemine geçilmesinin planlandığı konuşuluyor. Yakın gelecekte bazı ülkelerin seçimleri Blockchain üzerinden yapmaya hazırlandıkları da ifade edilmektedir. Tüm bu değişim ve dönüşümün Blockchain kayıt protokolü ile yapılacağı ifade edilmektedir. Buna göre dünyadaki tüm bilgilerin, (doğum, ölüm, kimlik, pasaport, yüz tanıma, banka, para, seçimler vb) yüz binlerce bilgisayardan oluşan Blockchain kayıt sisteminde tek elde toplanması hedefleniyor.  

Blockchain teknolojisinin yakın gelecekte ulus devletleri iyice aşındırarak vatandaş ile bağlarının git gide ortadan kalkmasına vesile olacağı ciddi anlamda tartışılmakla beraber özellikle finansal piyasalarda manipülasyonun çok sık görüldüğü elektronik paralar yoluyla “Tek Sanal Para” uygulamasının hayata geçirilmesi şu an için imkansız görünmektedir. Bunun temel nedeni de dolaşımdaki para miktarı (emisyonun) denetiminden sorumlu merkezi bir idarenin olamamasıdır.

Gelelim onca lafı güzaf arasında, blockchain mantığının ciddi bir ilerleme sağladığı ödeme sistemlerine.. Gerçekten bugün dünyanın tüm ülkeleri, ABD’nin rezerv para olarak dış ticarette kullanılma saygınlığını Bretton Woods Sistemi (1945-1973) yıkıldıktan sonra da koruyan ulusal para biriminin transferi için oluşturduğu Swift sistemini, dış politika amaçları ve yaptırım uygulamak istedikleri ülkelere karşı bir silah olarak çok sık kullanmasından rahatsızdırlar. Bu rahatsızlık yoğun bir şekilde ABD doları dışında uluslararası kabul gören bir para ve ödeme sistemi arayışını artırmıştır. Bu çaba elbette bir sonuca varacaktır. Bu noktada, %50sinden fazlasının Çin menşeli oyuncuların elinde olduğu bilinen web siteleri üzerinden bitcoin (btc)  ve ripple (xrp) gibi sanal para birimlerinden herhangi biri ile anonim bir şekilde bir cüzdandan başka bir cüzdana serveti aktarmak çok kolaylaşmıştır. Yani ödeme sistemi üzerinde ABD zorbalığını kırabilecek çok önemli bir adım atılmıştır. Ama bunu tamamlayacak adım olan ABD dolarını ikame edecek güvenilir ve Ulusal Devletlerin hepsinin kabul ettiği bir para birimi üzerinde anlaşmak için daha çok zaman var gibi gözükmektedir!!! 2000 adetten daha fazla farklı kripto paranın işlem gördüğü tezgahüstü sanal pazarlardaki günlük oynaklık bu tespitin öncelikle nedenidir.

Mesela ABD’de çok kullanılan ve yatımcının ekonomiye güvenini gösteren Tüketici Güven Endeksi gibi finansal piyasalara güvenini de ifade eden VIX Korku Endeksinin işleyiş mantığında finansal varlıkların değerindeki oynaklığın artışı risk artışı anlamına gelmekte olduğundan, söz konusu finansal pazarlardan da acilen kaçmayı gerektirir. BTC ve XRP gibi kripto paraların oynaklığı yüksek ve riskli bir yatırım aracı görüntüsü muhafaza ediyor olmaları ülkeler arasında USD’nin yerine dış ticaret ve servet biriktirmede ikame edilmesine yönelik bir güveni de tesis edilememesini getirmektedir!!!

Öte yandan Korona krizinin bir pendemik haline gelerek belirsiz bir süre yaşamlarımıza sınırsız bir şekilde etki etmeyi sürdüreceği net olmakla beraber, sonrasına ilişkin olarak bazı tespitleri şu andan yapabilmek mümkündür: 1) Ölüm sayısı olarak geçmişte yaşanan salgınlar kadar dehşet yaratmayacak olsa da bulaşma hızı dikkat çekicidir, 2) Tarihte ilk defa egemen ve kapitalist devletlerin vatandaşlarına bu kadar hızlı bulaşarak sadece doğduğu Çin ve ya da Afrika’yı talan eden Ebola ve AİDS’ten farklılık göstermiştir. 3) Avrupa Birliği, İngiltere’nin ABD’nin Truva atı olarak tamamen Birlik ile yollarını ayırmasından sonra kenetlenecek derken can derdine düşüldüğünde, nasıl üyeler arası kopuşlar olduğunu somut bir şekilde dünyaya göstermiştir. 4) ULUS DEVLETLER DAHA DA GÜÇLENMİŞ VE MÜSTEBİT HALE GELEREK GÜCÜ PAYLAŞMAKTAN UZAKLAŞACAKLARDIR!!!

Sonuç olarak günümüzde Blockchain teknolojisinin arkasındaki finansörler ne kadar ulus devlet ile yer yer itişen kapitalist tröstler olsa da, Korono krizi, ulus devletlerin yaşananlar karşısında daha içe kapanık ve daha kontrolcü bir hale gelmesine neden olacağından sözkonusu tröstlerin ulus devleti dolaylı kontrole devam etmeye çalışarak bazı üst akıl mavrasını efsunlu bir şekilde kullandıklarında özledikleri gibi ulus devletleri tasfiye şansı bulamayacaklardır!!!

Bu tahlili, dünya sahnesinde güç kullanmaktan çekinmeyen devletlerin demokratik seçimler ile başa geçen liderlerine bakıldığında daha da pekişmektedir. Rusya’da Putin, ABD’de Trump, Türkiye’de Erdoğan, Çin’de Şi Çinping gibi liderlerin en önemli ortak özelliği, devlet aygıtını bir şirket gibi yönetip; diğer tüm güçleri bu aygıtın denetimi altına alma konusundaki hassas çabalarıdır. Dolayısıyla, üst akıl; yan akıl; çel akıl hayülası maalesef gölgesi büyük bir potansiyel düşman olarak çeşitli kalemşörlerin muhabbeti olmaya devam edecektir. Ve gerçek anlamda bir dünya egemenliği için bahar bu bahar değildir!!! 

Gökhan Güler         Dr. Murad Kayacan(smmm) (Bğm. Denetçi)